Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

‘Usta’nın imtihanı: mahzun gönüllerin bayramı

‘Usta’nın imtihanı: mahzun gönüllerin bayramı

Her bayram bir öncekine kıyasla daha ümitli oluyor, bir sonrakine daha sevinçli çıkacağımızı düşünüyoruz.

Bu bayram da öyle...
Değişen, son yıllarda bu hâl ve hissiyatımıza kuvvet veren sebeplerin geçmişe kıyasla artması oldu.
Hâfızaları tazeleyelim ve âdil olalım lütfen; son dokuz yılda doksan yıla bedel olumlu gelişmeler vukubuldu.
Bu dokuz yıllık ‘filiz’i ise seksen yıllık dâvâ ‘çınar’ları besledi.
Kolay olmadı; tamir bu, taş üstüne taş koymak, hele bu devirde şüphesiz çok zor.
Çamura atılan altınları bulup bir bir çıkartmak lâhûtî bir inâyet olmasa mümkün mü hiç?
Mazlum ve mağdurların duâları İlâhî nusreti celbetmeseydi hangi ‘siyasî deha’ kurulan tuzakları boşa çıkartabilirdi?
Çok şükür, “az zamanda çok tahribat yapan” ceberut ve kibirli kadrolar yok bugün! Artıkları da ikişer-üçer teslim-i silah ediyorlar!
Yıkılan kaleleri, kırılan kalpleri, atılan köprüleri, kazınan kitâbeleri, mahkûm edilen îtibarları, vurulan prangaları, birbirine düşman edilen kavimleri, çalınan îmanları, nefret kokan kanunları, hak ve halk düşmanı âmirleri, milletine ve memleketine ecnebî münevverleri gayet iyi bilen bir nesil var bugün!
Hamdolsun!
Ayasofya kadar mahzun ve Mescid-i Aksa kadar garip!
Bir o kadar da heybetli, asil ve vakur!
‘Diriliş ve direniş nesli’ bu olmalı!
Üstadlar vardı hep, her ‘kürbet’ ve ‘mihnet’ zamanında ümmete imdat eden...
Bugün onlar sayesinde ustalar da yetişti.
Şimdi, ustanın imtihanı: mahzun gönüllerin bayramı!
Lazkiyeli, Darfurlu, Mogadişulu, Keşmirli, Patanili, Doğu Türkistanlı, Bağdatlı, Gazzeli, Şamlı, Kazanlı, Çeçenistanlı, Sancaklı, Marakeşli, Saraybosnalı, Mardinli, Maraşlı, Diyarbakırlı, Yozgatlı, Rizeli, Kütahyalı, Ispartalı... Daha nice memleket evlâdı bugün ‘yitik imâmesini’ kaybetmiş ‘tespih tanesi’ gibi Türkiye’ye bakıyor ve ‘mihver şahsiyetler’in sîmasında ve şahsında mâziden gelen ‘rüzgâr’ın ‘heybetli’ ve ‘izzetli’ izlerini görüyor. Vicdanının sesini terennüm eden, meşrû ve âdil, ‘hizmetkâr liderler’e hasret kalan ‘hilâl coğrafyasının sâkinleri’ Türkiye’den uzanan her eli âdetâ bir hâlife eli gibi öpüyor, bağrına basıyor.
Onun için imtihan ağır.
Onun için nîmet de külfet de büyük.
Temennîler de taahhütler de hem heyecan verici hem de uyku kaçırıcı!
Usta’nın bayram mesajındaki şu cümle bile bu gerçeğe işaret ediyor: “Türkiye, tarihten gelen sorumluluğuyla, dünyanın kriz bölgelerindeki halklara şefkat elini uzatmayı sürdürecek, dünyanın vicdanı olmaya devam edecektir.”
‘Dünyanın vicdanı’ olmak, zihinlerin, iradelerin, kalplerin ve duyguların fert fert ıslah ve terbiyesinden geçer. ‘Kalemiye’nin, ‘askeriye’nin, ‘adliye’nin ve ‘mâliye’nin kıblelerinin doğruluğundan geçer. Üniversiteleri ve mektepleri ‘hikmet’ üreten, kolluk teşkilatları ‘adâlet’ dağıtan, sokakları ‘iffet’ kokan bir ülke ancak ‘dünyanın vicdanı’ olabilir.
İşte şimdi ‘ustalık’ isteyen yeni bir ‘inşâ süreci’ başlayacak.
Keşmir’in mazlum ama şerefli, Gazze’nin mahzun ama izzetli yiğitleri! Bağdat’ın, Kâbil’in kederli evlatları! Somali’nin gözü yaşlı anneleri! Memleketin Türk-Kürt tüm fertleri! Zindan duvarlarına âşina manevî kahramanlar; hocalar, ustalar! Yeşil Meydan, Tahrir Meydanı, Taksim Meydanı! İtibarıyla oynanan kahraman ordu! İstikbali elinden alınmak istenilen başı örtülü kızımız! Hakarete uğrayan çarşaflı bacımız! Kur’ân kursundan mahrum edilen evladımız!
Mahzun olmayın!
Sizin de bayramınız yakın artık!
Siz Usta’ya duâ edin!
Ustalar yetiştirin!
Bayramınız mübarek olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi