Engin Ardıç

Engin Ardıç

Engin Ardıç şeriatçı olursa biz ne olmalıyız?

Engin Ardıç şeriatçı olursa biz ne olmalıyız?

Engin Ardıç üzgün, tedirgin, öfkeli... Sabah’taki “Psikolojik İç Savaş” (25 Mayıs 2008) başlıklı yazısının ilk paragrafları şöyle:

Yirmi yıllık komşum “sen şeriatı getirmek istiyorsun” dediği için kendisiyle selamı sabahı kestim. Şimdi eve girip çıkarken birbirimizle karşılaşmamaya çalışıyoruz.

Babam da kaldırım değiştirirdi... Sorardım, “az ileride ‘demokratların’ kahvesi var” derdi... Babam “halkçıydı”.

Elli yıl sonra Türkiye’nin tadı gene kaçtı, döndük dolaştık aynı yere geldik.

Yağlanan karaciğerine aldırmadan küp gibi içki içen, sabah akşam Schubert dinleyen, yılın iki ayını Avrupa’da geçirmezse içi rahat etmeyen, en son namazını 1961 yılında kılmış herif, şeriat getirecekmiş...”

Bu adamlar ve kadınlar Engin Ardıç’ı şeriatçı yaparlarsa bize ne yapmazlar?

Bendeniz içki içmem, namaz kılarım, camiye giderim... Onlar için benden azılı düşman olur mu?

Bir ülkede yaşayan halkı birbirine düşman kesimlere, kamplara, düşman cephelere ayırmak ne demektir biliyor mu bu adamlar ve kadınlar?

Bilmiyorlarsa hemen tarih kitaplarına, ansiklopedilere, internete başvursunlar ve İspanya iç savaşını okusunlar.

Kopukluk bir ülkeye felaket getirir.

Bize kopukluk, düşmanlık, kavga değil iç barış ve toplumsal uzlaşma lazımdır.

Güney Afrika’daki apartheid rejimi tarihe karıştı ama bizdeki hâlâ yaşıyor.

Türkiye’yi parçalamak isteyenlerin siyasetleri şu:

Türkler ile Kürtler birbirine düşman olacak,

Sünnîler ile Alevîler birbirine cephe alıp düşmanlık yapacak,

Dindarlar ile laikler/çağdaşlar birbirine düşman olacak,

Sağcılarla solcular,

İlericilerle gericiler,

Şucularla bucular...

Bu saydıklarım ve ötekiler birbirleriyle çekişip tepişirken “bizimkiler” ülkeyi güzelce idare edecekler, malı götürecekler.

Peki ne zamana kadar? İspanya iç savaşı patlak verinceye kadar. İspanya iç savaşı nedir bilir misiniz?

Bu konuda bir yazı kaleme alacağım. Lakin siz hiç vakit geçirmeden tarih kitaplarına, ansiklopedilere ve internet’e müracaat edin hemen.

İspanya iç savaşı özetle bir halkın birbirini gırtlaklamasıdır... Bir milyon İspanyolun ölmesidir... ülkenin harap olmasıdır... Oluk oluk kan akmasıdır... Dullardır, yetimlerdir, mamurelerin virane olmasıdır... Kandır, gözyaşıdır, feryattır figandır.

Türkiye halkını birbirine düşürmek için çalışanlara lanet olsun!

Başörtüsüne Serbestlik İyi Hesaplanmadı, Yüze Göze Bulaştırıldı...

öNEMLİ bir işe başlanırken çok iyi ve derin düşünmek, çeşitli hesaplar yapmak, işin encamını düşünmek, bütün ihtimalleri göz önüne almak gerekir,

AKP başörtüsünü serbest bırakma teşebbüsüne girişmeden önce şu soruları sormalıydı:

1. Böyle bir işi, bugünkü gücümüzle, karşımızda derin devlet kurumları, derin güçler olduğu halde başarabilir ve becerebilir miyiz?

2. Bu işte “Kaş yapayım derken göz çıkartmak” tehlikesi ve riski var mıdır?

3. Bizi devirmek isteyen derinlerin güçleri ne kadardır? Bizi engelleyebilirler mi?

4. Biz başörtüsünü serbest bırakalım, ülkeye daha fazla demokrasi ve insan hakları getirelim derken, onlar partimizi kapattırtmak isterler mi? Bu takdirde, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma tehlikesi var mıdır?

Siyasette derin düşünmek demek, geleceğe ait bütün şıkları ve senaryoları önceden bilmek ve bunları göz önüne almak demektir.

Şıklardan/senaryolardan biri unutulsa girişim başarılı olmayabilir.

Ucuz ve kolay düşünenler “Yüzde 47 oy alarak iktidar olmadık mı? Hazırlarız kanunları ve Meclis’te kabul ettirerek hayata geçiririz...” dediler ve evdeki hesabın çarşıdakine hiç de uymadığını gördüler.

Benim yukarıda anlattığım bütün şık ve senaryoları herkes bilemez, keşfedemez. Bin siyasetçiden biri, bin cin fikirliden yine biri bilir bunları.

Sayın iktidar büyüklerinin böyle danışmanlara ihtiyacı vardır. İyi, vasıflı, yurtsever danışman kimdir?

O, maaş ve maddî menfaat için asla yalakalık yapmaz, ısmarlama raporlar yazmaz.

Gerekirse uyarılar yapar ve gelecek tehlikelere işaret eder. Uyarıları kabul görmezse, icabında istifa eder.

Norveç’i, Finlandiya’yı, İsveç’i idare etmek kolaydır. Türkiye’yi idare etmek çok zordur. çünkü:

* Türkiye bir entrikalar kazanıdır fokur fokur kaynayan.

* Türkiye, yakın tarihinde büyük arızalar, kazalar geçirmiştir.

* Bizde büyük kopukluklar olmuştur.

* Normal ülkelerde bir tek devlet varken bizde bir veya birkaç derin devlet vardır.

* Yakın tarihimizde bir sürü darbe, ihtilal, zorbalık olmuştur.

* Bizde gerçek demokrasi değil, vesayet demokrasisi vardır.

Böyle bir ülkede “Biz yüzde 47 oy alıp iktidar olduk, istediğimiz her makul ve doğru şeyi yaparız” zihniyeti çok yanlış olur.

Yaptırtmazlar.

Keşke, yukarıda beyan ettiğim gibi, AKP şu başörtüsü serbestliği işini vakt-i merhununa bırakıp geciktirmiş olsaydı.

Bir sene sonra belki yapılabilirdi...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi