Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Senin oynamaya niyetin yok ki birader

Senin oynamaya niyetin yok ki birader

BDP İkinci Olağan Kongresi Ankara’da toplandı... Selahattin Demirtaş genel başkanlığa, Gülten Kışanak da eş başkanlığa seçildi.

Hayırlı olsun...

Kongre, kimi refiklerimizin ısrarla altını çizdikleri gibi, kimi nahoş olaylara sahne olmuş... PKK Marşı çalınmış, dağda ölenler için saygı duruşunda bulunulmuş, “Türkiye halkları” ifadesini kullanan milli futbolcu Arda Turan alkışlanmış, Öcalan’ın kardeşlerine derin hürmet gösterilmiş, Karayılan’ın kardeşine “çok özel konuk” muamelesi yapılmış, vs...

Bu iş böyle artık...

PKK sana bana göre “terör örgütü”dür ama BDP’liler bu pencereden bakmıyor.

Bunu gizlemiyorlar da...

PKK, “halkın kurtuluşu için savaşan gerilla birlikleri”, onlara göre...

Öcalan da, “vazgeçilmez lider”, “barışın elçisi”, İmralı’daki güneş...”

Bunları geçelim.

Daha doğrusu, BDP açısından olağan görüntü sayılan bu olaylara takılıp bütünü gözden kaçırmayalım.

Benim dikkatimi, daha çok, genel başkan Selahattin Demirtaş’ın yaptığı konuşma çekti.

Demirtaş’ta, insanı rahatsız eden bir şeyler var.

Kafadan “hayır” diyemeyeceğiniz şeyler söylese de, “irkiltiyor...”

Bazen de, “Bu adam zekamızla alay mı ediyor?” dedirtiyor.

Hayır, söylediği her şeyi masaya yatıracak değilim.

İki cümlesinin üzerinde duracağım.

Buyuruyor ki Demirtaş: “Sadaka, lütuf istemiyoruz. Yeni anayasa sürecinde BDP ile diyalog süreci başlatılmalı... Genel kurul çalışmalarına katılabilmemiz için asgari demokratik siyaset ortamı oluşturulmalı...”

Bu iki cümlenin bağlandığı ve “Öcalan’la müzakere şartı”nı da içeren en uzun cümleyi atlıyorum...
Zira, Öcalan’ın “Bir barış komitesi kurulması konusunda devletle anlaştık” açıklamasından hemen sonra başlayan terör saldırısını henüz hiç kimse açıklayamadı ve anlamlan-dıramadı...

Ne İmralı, ne BDP, ne Demirtaş, ne Kürt kanaat önderleri, ne de ulusalcılıktan “Kürt siyaseti”ne gerekçesiz geçiş yapan bazı “asabi hanımefendiler...”

Madem bir müzakere süreci başladı ve bir “ortak komite” kurulması konusunda devletle anlaşmaya varıldı...

Bu Silvan saldırısı da nerden çıktı?

Hakkari’deki “pusu” da nerden çıktı?
Demirtaş’ın bu sorulara bir cevabı olmadığı için atlıyorum o en uzun cümleyi. Evet, sadaka ve lütuf istemiyorsunuz...

Zaten “haklar” temelinde dile getirdikleriniz “sadaka ve lütuf” olarak karşılık görmemeli...

Böyle gören de yok...

Madem “yeni anayasa sürecine” katılmak ve muhatap alınmak istiyorsunuz, sizi muhatap sayanların uzattığı eli itmeyecektiniz.

Mesela, parti kapatmaları zorlaştıran ve sizin de çok işinize yarayacak anayasa değişikliğine “evet” diyecektiniz... MHP ve CHP’yle aynı statükocu safa düşmeyecektiniz.

Bir de, parlamento boykotunu sonlandırmak için, “asgari demokratik siyaset ortamı oluşturulmalısını” şart koşuyorsunuz.

İyi de, bugüne kadar iktidar partisinin yürüttüğü “demokratikleşme çabasının” neresinde oldunuz?

Hangi değişikliğe destek verdiniz?

Hangi açılımı sitayişle karşıladınız?

E-muhtırayı desteklemek, CHP’nin söyleyemediklerini söylemek, temsilcisi olduğunuz bölgede “irtica izi” aramak dışında ne tür bir “yapıcı katkı” sergilediniz?
Üstelik, demokratikleşmede mesafe alındıkça, söyleminizi sertleştirdiniz ve aba altından “terör sopası” gösterdiniz. Kürt sorununun çözülmesini ve silahların susmasını istiyorsanız, Meclis’e gireceksiniz, kendinizi yeniden “muhatap” konumuna yükselteceksiniz ve taleplerinizi yasal zemine taşıyacaksınız.

Bu kadar basit!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi