Faruk Çakır

Faruk Çakır

Futbol ve dizi cumhuriyeti

Futbol ve dizi cumhuriyeti

Televizyon yayınlarıyla ilgili olarak gençler başta olmak üzere aileler ve topyekûn cemiyet ne kadar ikaz edilse, ne kadar ‘Kötü programlardan uzak durun’ denilse yeridir. Toptancılık olmasın diye ‘kötü programlar’ ayırımı yapıyoruz, ama gerçekte ‘iyi program’lar hakikaten ‘çerez’ mesabesinde kalmış durumda. Şahsen, misafirlik ve iş icabı ‘mecburî izleme’ dışında TV izlemiyorum. Buna rağmen izleyenlerin şikâyetlerini ve dertlerini dinleye dinleye TV’lerde neler döndüğünden haberdar oluyoruz. Şimdiye kadar TV izleyip de “Oh, ne iyi ettim, ne çok faydalandım” diyene rastlamadık...

Bununla birlikte ‘boş saat’lerin çoğu TV, internet ya da benzeri şekilde ‘sanal âlem’ karşısında geçiyor. Bazılarımız “Ben sadece ‘haber’leri izliyorum, başka programlara bakmam” diyor; ama gerçekte ‘zarar’ için bu bile fazla! ‘Haberler’i kesinlikle zararsız görmemeliyiz. Belki de insanları yanlışlara yönlendirdiği ve beyin yıkadığı için haberler en zararlı programlardan biri haline gelmiş durumda. Her şey bir yana, hiçbir ‘sansür’e uğramadan evlerimize ulaşan ‘reklâm’lar bile zarar olarak yetmez mi? Güya dinî hassasiyeti olan TV kanallarının bile bu konuda vurdumduymaz, ‘Para gelirse gelsin de ne olursa olsun’ anlayışı korkulacak seviyeye ulaşmış. En müstehcen yayın yapan TV ile, güya muhafazakâr TV’lerdeki ‘reklâm’lar çok mu farklı? Haber, dizi ve programlardaki müstehcenlik kötü de, reklâmlardaki müstehcenlik kötü değil mi?
TV’lerdeki (ve benzerî bütün ‘sanal’ âlemdeki) yayınlardan şikâyetçi olmayan kalmadı. Gazeteci-yazar Tayfun Talipoğlu, konu ile ilgili bir yazısında “Futbol ve dizi cumhuriyetinde çocuk yetiştirmek zor...” demiş. (Vira Dergisi, sayı: 53, Mart 2011) Haksız mı? “Futbol ve dizi cumhuriyeti” tesbini çok iyi yorumlamak lâzım. Allah muhafaza, bu hal bizi felâkete sürükleyebilir...
Dizilerden yana bir şikâyet de TV spikeri Enver Seyitoğlu’ndan gelmiş: “Türk dizilerinde bir baldız-enişte enflasyonudur gidiyor. Tam sekiz ayrı dizide baldız-enişte ilişkisi yaşanıyor ve toplumumuzun bilinçaltına tehlikeli sinyaller gönderiliyor.” (Yeni Asya, Hafta Sonu eki, 19 Mart 2011)
Ünlü sunucu Korhan Abay da TV’lerden yana çok dertli. Şöyle demiş: “Son yıllarda yapılan televizyonculuk bana göre değil. Böyle bir yayıncılık anlayışını hiçbir şekilde beğenmiyorum ve tasvip etmiyorum. Televizyonların aslında kötü yönetildiğini ve Türkiye’yi kötü bir yola soktuğunu düşünüyorum. (...) Sadece reytinge bağlı yayıncılık son derece yanlış ve toplumu olumsuz yönde etkiler. (...) Aslına bakarsanız uzun süredir ulusal kanalları seyretmeyi bıraktım. Sadece haber kanallarını seyrediyorum. Seyredilecek bir program yok artık. (...) Hiçbir diziyi seyretmiyorum. Yarışma programı görüntüsü altında yutturulan, insanların ne bilgilerini, ne becerilerini, ne kişiliklerini ölçmeyen, sadece duygu sömürüsü yapan, saçmasapan programlara da ayıracak zamanım yok, kusura bakmasınlar.” (Vira Dergisi, sayı: 53, Mart 2011)
TV başta olmak üzere ‘sanal âlem’e yöneltilen bu eleştiriler çoğalmalı ki insanlar uyansın. Sanki TV olmazsa insanlar ölecekmiş gibi ya da ‘dizi’ler izlenmese dünya batacakmış gibi bir hava yayılıyor. Evinde TV olmayanlar ‘başka gezegenden gelmiş’ muamelesine tabi tutuluyor. Bu yanlış anlayışlar da son bulmalı.
“Futbol ve dizi cumhuriyeti”nden “hür, adil, demokrat, insanları huzurlu bir cumhuriyet”e geçmek durumundayız. Bunun için de doğruları cesaretle tekrarlamaya, hatırlatmaya devam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi