M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

TRT’de İbranice Yayın

TRT’de İbranice Yayın

Avrupa’da yaşayan ülkesine duyarlı bir dosttan aldığım mektup üzerine TRT’nin hangi dillerde yayın yaptığına bir göz attım.
İçeriğini tartışmıyorum, sadece yabancı dillerdeki yayınlarından söz ediyorum.
Bilinen yaygın ve meşhur yabancı dillerin yanında, Türk Cumhuriyetlerinde kullanılan Türkmen, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Uygur, Azeri gibi dillerde de yayın yapmasını memnuniyetle karşıladım.
Hatta, tarihte ilişkilerimizin pek iyi olmadığı Çin, Yunan, Sırp, Rum, Ermeni ve Rusya gibi ülkelerin dillerinde bile TRT’nin yayın yapıyor olması, takdir edilmesi gereken bir çalışma.
Fakat, bunların arasında İsrail’lilerin konuştuğu İbranice dilinin olmaması bir eksiklik değil mi?
Eğer bu yayınlardan maksat, ülkemizi tanıtmak, tarih ve kültürümüzü yaymak, oluşan olumsuz imajı ortadan kaldırıp gerçek kimliğimizi onlara kabul ettirmek ise, bundan İsrail vatandaşlarını mahrum etmek haksızlık değil mi?
İsrail Hükümetinin olumsuz propagandalarına karşı alınacak en iyi tedbir, yine kendi dillerinde yapılacak doğru yayınlar olmalı.
***
Almanya’dan Umut Irmak dostumuz işte bu konuya dikkat çekmiş ve aşağıda aynen aktardığım mektubunda bakın neler yazmış:
“Kriminoloji hakkında bir belgesel izlemiştim.
Belgeselde DNA'nın devrimsel rolünden bahsediliyordu.
DNA ile teşhis metodu kullanılmaya başlanmasıyla birlikte insanlar mükemmel bir ispat metodu bulduklarına inanmaya başlamışlar.
Ta ki, bir gün bu metot hata verene kadar.
Böylece hata giderilmiş ve daha meşakkatli ama daha güvenli bir metoda geçilme ihtiyacı duyulmuş.
Belgeseli izledikten sonra şunu anladım:
Bugün kriminolojide sorun çoğu zaman ipucu bulamamak değil, aksine ipucu çokluğundan ipucu bolluğuna ulaşmaktır.
Çünkü modern bilgi cihazları çok hassas oldukları için zerre kadar ipuçları bile görünür hale getirebiliyorlar.
Modern teknolojiyi bir avantaja çevirmek, ancak modern tekniklerle mümkün olsa gerek.
Neden bunları anlatıyorum?
Çünkü, kriminoloji ve medya dünyasında ciddi paralellikler görebiliyorum.
Artık internet var ve insanlar onun kılcal damarlarında dolaşabilme imkanına, araç ve
edevatına sahipler.
Oradan her gün yüzbinlerce bilgi akıyor ve bilgi çokluğundan dolayı insanlar hangi bilginin kökü olup olmadığını bulmakta zorluk çekebiliyorlar.
Bildiğiniz üzere sadece bilginin kendisi yok, aynı zamanda bilgi toplayıp insanlara sunan şirketler de var.
Biz onlara haber ajansları (yani toplar-damarlar), haber kanalları (yani atar-damarlar) diyelim.
Atar-damarlar ne kadar çok olursa olsun, bağlı oldukları toplar-damarlar aynıysa ve kontrolü (yani kalbi) niyeti kötü olanların elindeyse, bu sistem insanları kökü olmayan bilgilerle oyalayabiliyor ve aptallaştırabiliyor, isterse insanlar onlarca farklı kanal izlesinler.
Biz bu tekniğe ''sihir'' diyoruz (ilgi için bkz.:Firavun ve Sihirbazları).
Daha da uzatırsam okumazsınız belki!
Dünya insanına TRT İbranice, TRT İngilizce, TRT Almanca, ayrıca hem İbranice hem de Almanca yayın yapan samimi internet gazeteleri lazım!
Bolluk olan ülkelere et, peynir, karpuz, şeker ve Türk-çayları ihraç etmektense doğru bilgi ihraç etmenin daha değerli olabileceğini düşünüyorum.
Gıda sektöründe daha çok para olabilir, fakat veren el alan elden üstündür!
Doğru bilgi vermek de sadaka mahiyetindedir.
Fi-sebililah!”
***
Sevgili Irmak kardeşimiz, mektubunda TRT İbranice yayınından başka, söz konusu dillerde İnternet gazetelerinin gerekliliğinden de bahsediyor.
Yani, hem toplar damarlarımızın hem de atar damarlarımızın sağlıklı ve emniyetli olması gerektiğini vurguluyor.
Dostumuz yerden göğe kadar haklı, ne var ki haklı olmak yetmiyor.
Bunun icraata dökülmesi ve uygulanması gerekiyor.
Bakalım bu haklı talep, TRT’de ve medya dünyamızda nasıl yankı bulacak!?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi