Serdar Arseven

Serdar Arseven

Namaz yavaşlatma eylemi!..

Namaz yavaşlatma eylemi!..

Diyanet Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar ile rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun sevimli Basın Danışmanı Başak Karsak davet etti, gittik.
Bu alana özel ilgim var.
Kendimi zaman zaman “İmam Hatip” bitirmiş, bir “İmam Hatip öğrencisinin şartlarında büyümüş”, sonra da bir köy- kasaba camiinin lojmanına karısı ve çocukları ile birlikte yerleşmiş bir “imam” olarak hayal ederim.
Böyle bir yaşam, bir an için iyiymiş gibi gelir de...
Hemen gerçeğe döner;
“Bugünkü gibi ülkenin temel meseleleri hakkında fazlaca konuşan bir adam olsaydım, beni çoktaaan şutlamışlardı!” diye düşünürüm.
“İmam dünya işlerine karışmayacak!..”
“İmam, yöneten uygulamalarından hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu hakkında değerlendirmede bulunmayacak!..”
Hiç unutmam...
Cami kürsüsünden, banka kredisi ile ev, otomobil almaya yani faize bulaşmaya niyetlenenleri uyarırken imam...
Bir ağabey kalktı...
Ve...
İmama sınırlarını hatırlattı:
“Hoca, hoca... Onu bunu bırak da namazını kıldır!..”
Evet, evet...
Ben bu işi yapamazdım!..
Ancak yapabilecek birileri de lazım...
Ve ne mutlu ki o birileri var.
Ben de o birilerinin haklarını savunmakla görevli Diyanet Sen’in Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar ile birlikteydim...
Bir yanımızda da, tarım, orman ve çevre çalışanları için çalışan Toç Bir Sen’in Genel Başkanı Günay Kaya...
Hep birlikteyiz; imam, tarım, orman ve çevre çalışanları...
Bir de ben; topyekûn gariban takımı.

İmam caminin, köylü milletin efendisi imiş...
Öyle derler...

Sohbet faslı:
Sayın Mehmet Bayraktutar...
Cami görevlisinin, “sadece namaz kıldırıp tespih çektiren adam” olarak görülmesinin yanlışlığına dikkat çekti.
“Birçok yerde caminin bütün ihtiyaçları ile imam ilgilenir. Sabah namazından yatsı namazının çıkışına kadar, mahallesinden ayrılamaz. Haftanın her günü böyledir; iimamın sosyal hayatı için ayırabileceği, şöyle çoluğu çocuğu ile seyahat edebileceği vakti çok azdır...”

Sayın Bayraktutar’a “camide beş vakit namaz kıldıran bir eleman olmanın hayalindeki” bendeniz de katkıda bulundu: “İmam en küçük memurdur, en ka’le alınmayan memurdur, adeta en az memurdur. Karakolda 23 yaşındaki ‘cenderme’ çavuşu karşısında el pençe divan duran köylümüz bile, bu milletin efendisi olduğunu imam karşısında hatırlar!..”

Mehmet Bayraktutar, son derece dinamik bir başkan.
Rahmetli Başkan Ahmet Yıldız’ı çok severdim, bu başkanı da sevdim. Ve bu sevgiye yaslanarak, kendisinden “imamlara daha da fazla sahip çıkılmasını” istirham ettim.
Bir de imamın sistem içerisindeki etkinliğinin artırılması için gösterilen çabaların yoğunlaştırılmasını...
Mesela...
Devlet memuru olan bir imam, müftü, niçin “resmi nikah” kıymasın?!..
Bizimkinin elin “papaz”ı kadar kıymeti yok mu yani!.. Yoksa devlet, memurlarından bir kısmını “tehdit” olarak mı görüyor hâlâ?
Sayın Bayraktutar’ın buluşmamızda ifade ettiği gibi, bazı üniversitelerde başörtüsü yasağı kalktı da kıyamet mi koptu?!..
Aha “çocuklara Kur’an yasağı da” kalktı.
Ne oldu?..
Ohoooo, millet çoktaaan tüketim hastası olmuş...
Bu memlekette, laiko-kapitalist düzen yıkılmaz...
Şeriat tehlikesi nerdeee!..
Bu memlekette, Şeriatın o kılı kırk yaran ve her zerrenin hesabını soran hassasiyetine laikçiler kadar “şeriatçı” geçinenler de karşı çıkar!..
Ben, imamların etki ve de yetki alanlarının artırılmasını milletin daha fazla huzur ve de sükûnet bulması için arzu etmekteyim.
Bu bir hedef; bu hedefe ulaşmak için imamlarımızın da eylemci olması lazım...
İmamlarımızın hakettikleri saygıyı görebilmeleri için...
Hakettikleri sosyal haklara sahip olabilmeleri için...
Hakettikleri ücretleri alabilmeleri için...
Hepsi ve daha fazlası için “eylem.”

Eylem de nasıl?
Grev yapamazsın.
“Namaz yavaşlatma eylemi” de yakışmaz.
Eylem de nasıl bir eylem...

Amma cendere be!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi