Faruk Çakır

Faruk Çakır

Merhaba haksızlık!

Merhaba haksızlık!

Haksızlığa itiraz etmeme tavrı o kadar içimize yerleşmiş ki, biraz ‘isyankâr’ davranan gençlere; “Askerliğini yap da gör” denilir. Tabiî bu ‘tehdit’, askerlikte yapılan haksızlığı, adaletsizliği ve yanlışı akla getirir. Yani, “Biz seninle başa çıkamıyoruz, ama askerlikte yiyeceğin ‘sopa’lar senin aklını başına getirir” tavrı...

Tuzu ıslanmamış olanlar, ‘sopa’ ve ‘askerlik’ tabirlerinin yan yana gelmesine itiraz edebilirler, ama ne yazık ki hakikat böyle. Bilhassa askerlik görevini ‘er’ olarak yapıp da az-çok ‘sopa’ yemeden tezkere alanların sayısı çok azdır. Kısa dönem, yedek subay ya da bedelli askerlik yapanlar müstesna... (Hemen akla, ‘Sen de askerde sopa yedin mi?’ sorusu gelebilir. Askerlik görevimizi yedek subay olarak yaptığımız için belki şanslıydık. Düşünüyorum, net bir ‘sopa’ sahnesi aklıma gelmiyor... Ama inanın ya da inanmayın; ‘sopa atılan’ları gördük. Aynı dönemde [Tuzla Piyade Okulu-215] askerlik yapan arkadaşlarım da her halde şahitlik eder...)
Peki bunca yıl, hemen her gün yaşanan haksızlıklar karşısında niçin şimdiye kadar ciddî bir tedbir alınmamış? Yanlışın devam etmesinde pek çok sebep var. Biri de askerlikte ‘sopa’ yemenin ‘normal’ olduğu anlayışıdır. “Eh, komutandır, bir tokat atmakla/yemekle birşey olmaz. Hem onlar sizin iyiliğiniz için bunu yapıyor” tavrı sergilenir. Hem çoğunluk ‘sopa’ yer, ama bu sopalar ‘hayat ve hatırat’larda pek yer almaz. Askerlik hatıralarını anlatanlar hep ‘arkadaşları’nın yediği sopalardan bahseder, ama nedense anlatanlar hiç sopa yemez. Ama unutmayalım ki, ‘arkadaşlar’ımız sopa yiyorsa, işin içinde bir yanlışlık var demektir ve buna da bir son vermek gerekir.
Gündemimizi meşgul eden bir habere göre TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, kendisine ulaşan şikâyet dilekçelerinden hareketle ‘’askerlikte kötü muamele’’ iddialarını incelemek üzere bir alt komisyon kurmayı planlıyormuş. Kurulması düşünülen ‘alt komisyon,’ eğitim taburlarını ve disiplin koğuşlarını inceleyebilecekmiş. (AA, 21 Eylül 2011)
‘’Askerlikteki kötü muamele’’ iddialarının yeni bir konu olduğunu belirten TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, ‘’TSK kapalı bir kutu gibi, orada olan olaylar da biraz kol kırılır, yen içinde kalır misali oluyor’’ demiş. Tesbit olarak doğru, ama günümüz şartlarında hiç bir kurumun ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ anlayışına sığınması mümkün değil. Elbette askerlikteki ‘kötü muamele’nin devam etmesinde hepimizin sorumluluğu vardır. Karşılaştığımız yanlışlara uygun yollarla itiraz etmediğimiz için yanlışlar devam edip gelmiş.
Düşünelim ki, bugün Türkiye’yi idare edenler de askerlik vazifelerini yaptı ve bu esnada muhakkak onlarca, belki de yüzlerce yanlışa şahit oldu. Peki, bu yanlışların kaçını düzeltmek için adım atıldı? Askerde kötü muamele sadece bu günün meselesi değil ki! Sürüp gelen bir yanlışla karşı karşıyayız.
Kanunun TBMM gündemine gelmesi çok isabetli olmuştur. Hatta, “Asker hakları kitapçığı” hazırlanması gibi konular da gündeme gelmiş ki, bu da çok önemlidir. Askerlik görevini yapan bilhassa ‘er’ler haklarını ve vazifelerini iyi bilirse, haksızlıklara itiraz etme cesareti de bulabilirler.
Haksız ve adaletsiz uygulamaların sadece askerlikte olduğu akla gelmesin. Pek çok kurum ve kuruluşta (hiç kusura bakılmasın, Kur’ân kurslarında bile) haksızlıkların yaşandığı bilinir. Tamamına son vermek için hepimize görev düşüyor. Hem haksızlık yapmayalım, hem de yapılan haksızlıklara itiraz edelim. Unutmayalım ki hakkını ve hukukunu aramayanlara karşı ‘ehl-i hamiyet’ olanlar bile müstebit/ baskıcı olabilirler. ‘Sopa’cılara kökten itiraz ediyoruz, vesselâm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi