Gölgesi baş üstüne

Gölgesi baş üstüne

Resulullah'ın henüz nübüvvete hâmil olmadığı zamanlardı.


Arap belâgatçilerinin boy gösterdiği Mekke'nin ünlü Sûk-ı Ukaz panayırında, İyâd kabilesinden Kass ibnü Sâide, kızıl tüylü bir deve üzerinde bulunduğu halde aralarında "Efendimiz"in de bulunduğu topluluğa şöyle hitab etmişti:

"Ey nâs! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız. Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter. Çocuklar doğar, analarının babalarının yerini tutar, sonra hepsi mahvolup gider. Vukûatın ardı arkası kesilmez; hemen birbirini veyl eder.

Kulak tutunuz, dikkat ediniz! Gökte haber var, yerde ibret alınacak şeyler var. Yeryüzü bir ferş-i eyvân, gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnûd olub da mı kalıyorlar, yoksa orada bırakılıp da uykuya mı dalıyorlar? Yemin ederim Allah'ın indinde bir din vardır ki, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgilidir ve Allah'ın bir gelecek peygamberi vardır; gelmesi pek yakın oldu. Gölgesi başımız üstüne geldi. Ne mutlu o kimseye ki, ona iman edip de o dahi ona hidâyet eyleye. Vay o bedbahta ki, ona isyan ve muhalefet eyleye! Yazıklar olsun ömürleri gaflet ile geçen ümmetlere!

Ey cemaat-ı İyâd! Hani âbâ vü ecdâd, hani müzeyyen kâşâneler ve taştan hâneler yapan Âd ve Semûd; hani dünya varlığına mağrûr olub da kavmine, 'Ben sizin en büyük Rabbinizim' diyen Firavun ile Nemrûd? Onlar size nisbetle daha zengin ve kuvvet ve kudretçe sizden efzûn değil miydiler? Bu yer, onları değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Evleri yıkılıp ıssız kaldı. Yerlerini, yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflet etmeyin, onların yoluna gitmeyin. Her şey fânidir. Bâki ancak Cenâb-ı Hak'dır ki birdir, şerîk ve nazîri yoktur. Tapacak ancak O'dur. Doğmamış ve doğurmamıştır. Evvel gelip geçenlerde, bize ibret alacak şey çoktur. Ölüm ırmağının girecek yerleri var ama çıkacak yeri yoktur. Büyük, küçük hep göçüp gidiyor. Giden geri gelmiyor. Cezmettim ki âmmeye olan bana da olacaktır(*)."

Bir vakit sonra Benî İyâd kabilesinin eşrâfı, nübüvvet ve risâletle şereflenen Resulullah'ın huzuruna gelip cümleten imân getirdiklerinde Efendimiz, "İçinizde Kass ibnü Sâide'yi bilen var mı?" diye sordu. "Cümlemiz biliriz" cevabını alınca Resulullah, "Onun Sûk-ı Ukaz'da kızıl bir deve üzerinde "Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur" diyerek hutbe okuduğu hatırımdan çıkmaz. Bir hayli sözler daha söylemişti. Zannetmem ki hepsi hâtırlarda kalmış olsun." dedi Bunun üzerine, mecliste hazır bulunan Hazreti Ebubekir, "Ya Resulallah, ben de o gün Sûk-ı Ukaz'da hazır bulundum. Kass ibnü Sâide'nin söylediği sözler hep hâtırımdadır." diyerek yukardaki hutbeyi baştan sona okudu.

Efendimiz dahi, "Me'mûl ederim ki, Cenâb-ı Hak, rûz-ı Kıyâmet'te Kass ibnü Sâide'yi ayrıca bir ümmet olarak ba's eyleye." buyurdu.

Cevdet Paşa'nın emsâlsiz Türkçe tercümesinde bile yüksek belâgati pırıldayan bu hutbenin Arap lisânındaki lezzeti tahmin edilemez. Geçenlerde Mardin Valiliği tarafından yeniden yayınlanan Ebül-ulâ Mardin'in "Ahmet Cevdet Paşa" isimli fevkalâde kıymetdar kitabını gözden geçirirken, vaktiyle Cevdet Tarihi'nde okuduğum bu ünlü belâgat nümûnesiyle yeniden karşılaşınca çok sevindim ve sizleri de haberdar etmem gerektiğini düşündüm. Hiçbir gündelik siyâsî atıfta bulunmaksızın, sırf lezzetini siz de paylaşasınız diye şekli ve mazmûnuyla şâheser olan bu metni zevk-i selîminize tevdî ediyorum. Bu vesileyle Mardin Valiliği'nin, eğer mümkünse yine Ebül-ulâ Mardin'e ait "Huzur Dersleri"ni yayınlamasını temennî ederiz.

(*) Ahmet Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiya ve Tevârih-i Hulefâ, cilt 1, Bedir Yayınevi, İst., 1972, s. 61

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi