Erdal Şafak

Erdal Şafak

Ölüm

Ölüm

Ne zaman canım sıkılsa, moralim bozulsa, hayata kara gözlüklerle baksam; hep elimin altında duran "20'nci Yüzyıla Damgasını Vuran 100 Söylev" kitabını karıştırırım.
Jaures'in 1914'teki "Fransa'nın barış arzusu", Gandi'nin 1922'deki "Şiddetsiz direniş", "Hitler'in 1933'teki "Generallere ilk nutuk", General de Gaulle'ün 1940'taki "18 Haziran çağrısı", "Hirohito'nun 1945'teki "İmparatorun teslimi", Churchill'in 1946'daki "Avrupa'ya bir demir perde indi", Kruşçev'in 1956'daki "Kişiye tapınmaya son vermeliyiz", Kennedy'nin 1963'teki "Ich bin ein Berliner", Arafat'ın 1988'deki "Filistin devletinin ilanı" konuşmalarından birini okurum. Atatürk'ün 1927'de TBMM'de okuduğu "Nutuk" da elbette 20'nci yüzyılın en önemli 100 söylevi arasında sayılıyor.
Bana göre 21'inci yüzyılın bugüne kadar en önemli konuşması ise 2005'te Stanford Üniversitesi'nde yapıldı. Üniversitenin diploma töreninde. Konuşmacı üniversite diploması olmayan biriydi: Apple'ın kurucusu Steve Jobs.
Konuşmanın özellikle "Ölüm" ile ilgili bölümü beni müthiş etkilemişti. Sizinle paylaşayım.
***
"17 yaşında bir özdeyiş okudum. Şöyleydi: 'Her gününüzü son gününüz gibi yaşarsanız, sonunda bir gün haklı çıkarsınız.' Belleğime kazındı bu söz ve aradan geçen 33 yılda her sabah aynaya bakarken kendi kendime hep aynı şeyi sordum: 'Bugün hayatımın son günü olsaydı, az önce yaptığımdan farklı bir şey yapmak ister miydim?' Günler boyunca yanıtım 'Hayır' olursa, bir değişime ihtiyacım olduğunu anlarım. Birazdan ölebileceğimi hep aklımda tutmam, bana önemli kararlar almamda yardım eden en büyük keşfim oldu. Çünkü hemen her şey, dışarıdan beklediklerimiz, kibirlerimiz, gururlarımız, başarısızlık korkularımız ölümün karşısında silinip gidiyor ve geriye öz kalıyor. Bir gün ölümün geleceğini hatırlamak, kaybedecek bir şeyleriniz olduğu korkusunun tuzağına düşmemenin en iyi yoludur. Zaten çıplağız. Kalbinin sesini dinlememek için hiçbir neden yoktur.
Yaklaşık bir yıl önce kansere yakalandığım anlaşıldı. Sabahın 7'sinde bir scanner, pankreasta bir tümör olduğunu gösterdi. O güne kadar pankreasın bile ne olduğunu bilmiyordum. Doktorlar büyük olasılıkla bunun tedavisi olmayan bir kanser olduğunu, en fazla 6 ay ömrüm kaldığını söylediler. Doktorum eve gidip işlerimi çekidüzene koymamı tavsiye etti. Bu, 'Ölüme hazırlan' demek oluyordu. Bu, çocuklarınıza önümüzdeki 10 yılda söylemeyi planladıklarınızı birkaç ayda aktarmanız anlamına geliyordu. Bu, aileniz için bazı şeyleri ölmeden önce kolaylaştırmaya çalışmanız mesajı taşıyordu. Kısaca, 'Vedalaşın' demekti.
Gün boyu bu teşhisle yaşadım. Akşam saatlerinde biyopsi yapıldı; mideden ve bağırsaklardan geçerek pankreasa bir endoskop sokuldu. Bayıltılmıştım. Ama o sırada yanımda olan karım anlattı; doktorlar alınan parçayı mikroskopta incelerken ağlamaya başlamışlar, çünkü ameliyatla iyileşebilen ender bir pankreas kanseriymiş benimki. Ameliyat ettiler, şimdi iyiyim.
Bu benim ölümle ilk temasım oldu. Umuyorum ki, birkaç on yıl boyunca da öyle kalacak. Bu deneyden sonra size, o güne kadar ölümün benim için sadece entelektüel bir kavram olduğunu anladım: Kimse ölmeyi istemiyor. Cennete gitmek isteyenler bile, oraya ulaşmanın biricik yolu olan ölümü arzulamıyorlar.
Oysa ölüm hepimizin ortak yazgısı. Hiç kimse ondan kaçamadı. Ve böylesi çok iyi; çünkü ölüm muhtemelen hayatın en iyi keşfi. Hayatı yenilemenin etkeni. Bizi eskiyenden kurtarıp, yenisine yer açıyor. Şu anda siz yeniyi temsil ediyorsunuz ama bir gün siz de giderek eskiyeceksiniz ve yerinizi başkalarına bırakacaksınız. Bu kadar dramatik konuştuğum için üzgünüm ama gerçek bu.
Zamanınız sınırlı, sizin olmayan bir hayat sürerek onu boşa tüketmeyin. Başkasının fikrine boyun eğerek yaşamaya zorlayan dogmaların tutsağı olmayın. Dış dünyanın uğultularının içinizdeki sesi bastırmasına izin vermeyin. Kalbinizin ve içgüdülerinizin sesini dinleyecek cesarete sahip olun. Onlar; kalbiniz ve içgüdüleriniz sizin gerçekten ne olmak istediğinizi biliyorlar. Gerisi boş."
***
Bu konuşmadan 6 yıl ve birkaç ay sonra Steve Jobs öldü. Sabaha karşı haberi aldığımda hayatım boyunca -ne yazık ki- hiç karşılaşmadığım o adamı ne kadar çok sevdiğimi anladım.
O dünyayı değiştiren insandı. O dünyalıları değiştiren insandı. O dünyalıların dünyalarını değiştiren adamdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erdal Şafak Arşivi