Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Risâle-i Nur’dan içtimâî ölçüler

Risâle-i Nur’dan içtimâî ölçüler

Bir mü’min, işlerinde kendi kafasına göre hareket etmez; dinin prensip ve kaidelerine uymaya çalışır. Elbette içtimâî ve siyasî konularda da, kendisine dinin ölçüleri ışık tutacaktır. Dolayısıyla da, Kur’ân’ın cihanşümûl mesajını asrın idrakine sunan zamanın müceddidinin çizdiği yol da, mü’minin rehberi olacaktır.

Bu cümleden olarak, Kur’ân’ın mesajını bu çağın idrakine sunan Risâle-i Nur’un içtimâî/siyasî sahaya yol gösteren meslek ve meşrebi, yani usul, metod, sistem, hizmet ve hareket tarzının ana umdeleri şöyle sıralanabilir:
* Dine, imana, Kur’ân’a, millete hizmeti, “siyaset, iktidar, güç” yoluyla değil, iman endeksli yapmalı. Mü'min, bütün enerji, güç ve imkânlarını iman, ilim, ibadet, ahlâka yöneltmeli. Zira, Kur’ân ve hadîslerde haber verilen, insanlığın en dehşetli olayı ve âhirzamanda ortaya çıkan, her tarafı kasıp kavuran “deccalizm, süfyanizm, zındıka ve ifsat komitelerinin” fitne ve tahribatları siyasetle değil, ancak imân ve Kur’ân nurlarıyla tamir edilebilir, onlara onunla mukabele edilebilir,1 etkili olunabilir.
Evet, Marksizm, Darwinizm gibi yıkıcı felsefî akımlar, siyasetin hangi malzeme ve doneleriyle etkisizleştirilebilir?
Milletin temel hastalığı zaaf-ı diyanettir.
* “Şeriatın yüzde doksan dokuzu ahlâk, ibadet, ahiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir; onu da ulü’l-emirlerimiz düşünmeli.” 2 Tıpkı, fırıncı, marangoz, doktor ve mühendislerin işlerini herkesin düşünmemesi gibi; siyâsî meseleleri de herkesin her an düşünmesi, takip etmesi, konuşması gerekmez.
* Bu zamanda, dine hizmette en önemli mesele, “imâna” çalışmaktır. Oysa siyasetle meşgul olan mütedeyyinler bile, istemeden de olsa, imân hizmetini ikinci, üçüncü dereceye atar. 3 Halbuki, iman hizmetleri herşeyin üstünde görülmelidir. 4
* Mü’min siyaseti bir hizmet vasıtası olarak görmeli, hedef ve gaye değil. Din nasihattan ibârettir. Siyaset ise, onu nasihatlikten çıkarır; âlet eder. Din siyasete değil, siyaset dine hizmet etmeli. Hakikat-i İslâmiye bütün siyâsetlerin üstündedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, İslâmiyeti kendine âlet etsin.
* Şeytandan ve “fasık siyasetdaşını melek; dindar muhalifini şeytan görme” gibi dehşetli ve lânetlenmiş siyasi anlayıştan Allah’a sığınmak.
“Her vakit, husûsan bu zamanda ve bilhassa dalâletten gelen gaflet-i umûmiyede, siyaset ve felsefenin galebesinde ve enaniyet ve hodfüruşluğun heyecanlı asrında büyük makamlar herşeyi kendine tabî ve basamak yapar. Hatta dünyevî makamlar için dahi mukaddesatını âlet eder. Manevî makamlar olsa, daha ziyade âlet eder. Umûmun nazarında kendini muhafaza etmek ve o makamlara kendini yakıştırmak için bazı kudsî hizmetlerini ve hakîkatleri basamak ve vesîle yapar. Nur mesleğinde, îman ve Kur’ân hizmeti, maddî ve manevî hiçbir makama basamak yapılamaz.”

Dipnotlar: 1- Tarihçe-i Hayat, s. 131. 2- Divan-ı Harb-i Örfi, YAN, s. 28. 3- Kastamonu Lâhikası, s. 80, 81, 139. 4- Kastamonu Lâhikası, s. 190.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi