Fehmi Koru

Fehmi Koru

‘Köstebek’ mi, güldürmeyin beni

‘Köstebek’ mi, güldürmeyin beni

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu haftalardan beri dilinde dolaştırdığı ‘Deniz Feneri köstebeği’ni dün açıkladı: Şimdilerde başbakan yardımcısı koltuğunda oturan zamanın içişleri bakanı Beşir Atalay imiş...

O koruma müdürüne, müdür de bir ilin belediye başkanına söylemiş, başkan Kanal-7 yayın yönetmenini aramış...

“Bakan ne söylemiş, koruma müdürü belediye başkanına ne aktarmış, başkan yayın yönetmenine ne demiş” sorularının hiçbirinin bilgisi yok Kılıçdaroğlu’nda... Yalnızca belediye başkanının “Üstadım” diye seslendiği yayın yönetmenine “Seni ev telefonundan arayacağım” demesi kayıtlara geçmiş...

“Ha” diyor CHP lideri, “Dinlenmesini istemedikleri bir şey söylemiş olmalı, ne olabilir o? Elbette Deniz Feneri?”

Söz konusu telefon trafiğinin zamanı ile Kanal-7’ye polis baskını arasında böyle bir ilişkinin kurulamayacağı kadar terslik olduğu daha önce açıklanmıştı. Bakan ile belediye başkanı ve yayın yönetmeninin Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden ‘hoca-öğrenci’ ilişkisi içerisinde birbirlerini tanıdıkları ve bu tanışlığın sonradan dostluğa dönüştüğü de biliniyor.

Tanıyanlar, Beşir Atalay’ın, yapmaması kendisine zarar olarak dönecek bile olsa, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ona yakıştırdığı türden bir ‘köstebeklik’ misyonuna asla tevessül etmeyeceğini de biliyorlar...

Rektörlüğü döneminde YÖK başkanının “İstifa et, yoksa hem Çankaya’ya seni görevden aldırır, hem de hakkında çok pahalıya mal olacak soruşturmalar açarım” baskısı altında kalan başka meslektaşları istifa yolunu tercih etmişken, “Benim alnım açık, elinden geleni yap” diyen bir tek o çıkmıştı.

Nereden mi biliyorum? Beşir Atalay benim en eski dostlarımdan biridir.

Kılıçdaroğlu suçlayıcı konuşmasında Beşir Atalay ile Zahid Akman’ın kurucusu oldukları bir şirketten ‘kumpas ortaklığı’ anlamı çıkartacak biçimde söz etmiş... Bunu yaparken benim adımı da zikredebilirdi. Daha doğrusu benim adımı zikretseydi daha mantıklı bir iş yapmış olurdu. Çünkü o şirketin kurulmasının da, daha ilk günden işlevsiz kalmasının da sorumlusu benim...

Aslında başka bir vesileyle daha önce de yazmıştım bu konuyu, ama yeri geldi, bir kez daha kayıtlara geçireyim: 1998 sonlarında o sırada çalıştığım gazeteden ayrıldığımda yeni bir gazete projesi üzerinde yoğunlaştım. Her bakımdan hayata geçmeye hazır bir projeydi ve tek eksiği para kaynağıydı. O sırada gözde olan Avrupa’daki tasarrufları Türkiye’de değerlendirme amaçlı çok-ortaklı bir holding projeye sahip çıktı. Çok-amaçlı şirket, film çevirmek için değil, öncelikle gazete çıkarmak için kuruldu.

Dostlarım Beşir Atalay’ı da, Zahid Akman’ı da şirkete katılmaya ben zorladım.

Şirketin kurulduğu ilk gün yaptığımız toplantıdaki tavırlarına baktığımda para sağlamayı üstlenen grupla kan uyuşmazlığımı fark edip “Bu iş yürümez” sonucuna vararak ayrılan da benim. Şirket, bildiğim kadarıyla, hiçbir faaliyet göstermedi.

Görüyorsunuz, her olay göze göründüğü gibi olmayabiliyor. Şirket farklı bir amaç için kurulabildiği gibi, kişiler arasındaki telefon trafiği de masum bir yemek daveti için yapılmış olabiliyor pekâlâ...

Yazık ediyor kendisine CHP lideri...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fehmi Koru Arşivi