Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Türkçülük Hareketinin Türklük Anlayışı Arızalıdır

Türkçülük Hareketinin Türklük Anlayışı Arızalıdır

Evvel emirde beyan edelim ki, bir yazarın ifadesiyle “Türkçülük, Türk olmayanların uğraştığı bir iştir.”

Türkçülük, Avrupalı oryantalistlerin Türkler üstüne yaptıkları Türkoloji çalışmalarıyla başlamıştır ki, on asırdır İslâm medeniyet dairesinde millet olan ve İslâm medeniyetinin en önemli ayağını vücuda getiren Türklerin yaşattığı tarih ve cemiyet temellerinden kopuk, tamamen kültürel bir Türklük oluşturma anlayışının mahsulüdür.

İslâm öncesi dönemlerin ele alınıp, İslâm’ın devre dışı bırakılmasındaki asıl maksat, Türkleri Ortadoğu’da İslâm üzerine inşa ettikleri geniş bir medeniyet ve hilafet zemininden uzak tutmak ve İslâm temelli Osmanlı Türklüğünün dışında bir İslâm öncesi Türklükle Batılı değerlerin terkip olduğu bir tarih şuuru oluşturmaktır.

Bir sonraki aşamada ise, Türk milletini köklü değerlerinden uzaklaştırılmış Batılı aydınlanmacı ve seküler bir “ulusçu” kimliğe dönüştürmektir.

Türkçülüğün kültürel ve siyasî gelişmesinin kaynağı olan ilk Türkoloji çalışmaları, erbabınca bilindiği üzere Macar Türkolog Vambery’nin çalışmalarıyla 1864 yılında başlamıştır.

Bu çalışmaların Osmanlı aydınları üzerinde tesirleri üzerinde en çok duran Türkçü Ziya Gökalp, Vambery, Radlof, Leon Cahun, Mustafa Celaleddin Paşa, Arthur Lumbey Davis, Joseph Guignes gibi Türkologların Türkçülüğün ortaya çıkışının ve gelişmesinin temel isimleri olduğunu hayranlıkla belirtir.

Türkçülüğü siyasî bir toparlanma hareketi olarak gören Osmanlı’nın son dönem aydınları bu fikir akımını, Ruslara ve Panslavizme karşı Türk dünyasını Batılı bir ulus temelli anlayışla birleştirmek isteyen Kazan ve Azerbaycan’daki Türkçü aydınlardan tevarüs ettirmişlerdir. Türk aydınlarının Türkçülük hedeflerinden bahsedilebilir.

Rusya’daki Türkî aydınların, Türkçü fikirlere kattıkları kavram ve ideolojik prensipler Panslavizm’den alınmıştır. Türkçülüğün önemli isimlerinden “Ahmet Ağaoğlu Türk kültürünün korunması için Batı medeniyetinin doğrudan kabul edilmesi ve bu yolla da Türk milliyetçiliği düşüncesinin geliştirilmesinde ısrarcı olmuştur”( Mehmet Karakaş, Türk Ulusçuluğunun Doğuşu).

“SİZLERSİNİZ EY KAVM-İ MACAR BİZLERE İHVAN (…) MÜMKÜN MÜ AYIRSIN BİZİ İNCİL VE KUR’AN”

Vambery’den büyük tesirler alan ve onu taklit eden Azerî Hüseyinzâde Ali de Türkçü aydınlar üstünde iz bırakmış isimlerdendir. Bütünüyle Batılı aydınlanmacı-seküler ve pozitivist temelli Türkçü “ulus” birliğini ifade eden şu mısralar onundur: “Sizlersiniz ey kavm-i Macar bizlere ihvan / Ecdadımızın müştereken menşei Turan / Bir dindeyiz hepimiz, hakperestan / Mümkün mü ayırsın bizi İncil ile Kur’an”( Yusuf Akçura, Türkçülük, s.413).

Anlaşıldığı üzere Türkçüler için Kur’an, “ihvan”, yani kardeş olmak için hiç de önemli bir unsuru değildir. Onlara göre karındaşlığı ve “kavim” kardeşliğini din birliğinde değil, “menşeye doğru kemik kırıntılarında” ve üç beş kelime benzerliğinde aramak gerek. Öyle ki, Türkçe bilen Hıristiyan Gagavuzlarla “ihvan” olmamız, Türkçülerin öngördüğü Türkçü ulusa uygun olabilir, fakat Türkçe bilen bir Suriyeli Sunni Arap böyle bir “ulus” telifine uygun düşmez.

Yusuf Akçura ile Sadri Maksudi Arsal’ın Türkçülüğü de, İslâm’ı sâdece mânevî unsurlardan sayan ve diğer Türkçüler gibi modernist ve sekülerdir. Kırım’ın en tesirli Türkçü lideri İsmail Gaspıralı da edebî ve siyasî eserleriyle Rusya’daki Türkçü harekete damgasını vuran biri olarak, Türkleri Avrupa fen ve ilimleriyle, yâni kendisinin “usul- ü cedid dediği metodla birlik olmaya çağıran ve Türkçülerin şiar edindikleri “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” sloganıyla İslâm’ı zemin olarak almaz; Batılı hayat ve modernleşme şeklinin bir kopyası olarak din sâdece mânevî yönden hayatın ve kültürün bir unsurudur.

Rusya’nın sultasından kurtulup istiklâllerini kazanabilmek için geliştirilmiş olan Türkçü hareketi dönemin şartları itibariyle ideolojik olarak İslâm’a mugayir olduklarını söyleyemeyiz. Türkçülük, öncelikle Rusya çevresindeki Türk kökenli bölgelerdeki şartların doğurduğu bir harekettir. Harekete dair fikirler o bölgenin sosyal ve kültürel şartlarıyla alâkalıdır. Bu bakımdan İslâm’a seküler bakışları ve Batı’dan mülhem siyasî ve sosyal programları kendi şartları için geliştirilmiştir.

Bu bakımdandır ki Türkçü hareketin fikrî ve sosyal değerleri, İslâm medeniyetinin bânisi olan Osmanlı Türklüğünün içtimaî ve siyasî yapısıyla uyuşması tabiî olarak mümkün değildir. Bu suni ilkah bugün dahi hissedilmektedir.

Peş peşe savaş ve bozgunların yaşandığı dönemlerin “mağlubiyet psikolojisiyle” panik içindeki Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in devletlû ve münevveri, Türkçülük hareketini Batılı devletlerle işbirliği vasıtası olarak tercih ettiler. Şu da söylenebilir. Rusya’sının Panslavizm siyaseti, 1919’lardan itibaren Bolşevik Rusya’nın sosyalizmi yaymaya başlaması,Türk dünyasının istiklâlini gasbetmeye başlaması, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi emperyalist güçleri rahatsız ettiğinden, Rusya’daki Türklerle Osmanlı Türkçülerinin yeni siyaset ve medeniyet arayışları “konjonktürel” olarak varlığını öne çıkarmıştır.

Türkçülük, Batı karşıtı olmayan, laik muhtevaya sahip bir fikir hareketidir. Özellikle 1909’dan sonra İttihat Terakki döneminde Almanların desteğiyle Ruslara karşı bir siyasî koz olarak kullanılmıştır. Slav tehlikesine karşı Türk-Alman ittifakını destekleyen Türkçülerin, dağılması mukadder Osmanlı Devleti’nden sonra oluşturulacak yeni Türk Devletinin yapısına dair fikir kaynakları iki temellidir:

TÜRKÇÜLÜK, RUS HALKÇILIĞI, ALMAN KÖYLÜLÜĞÜ VE FRANSIZ İÇTİMAÎYETİNİN TAKLİDİDİR

Rus Halkçılığı ( Narodnizm), yâni “halka doğru” görüşünden “Rus ulusçuluğunu” oluşturma hareketi ki, daha sonra Marksizm’le ters düşer. Diğeri ise Alman Völkisch ideolojisidir. Alman köylüsünün, Germen ırkının ve kültürünün en saf ve otantik kaynağı olduğu görüşünden hareketle Büyük Almanlığı yeniden inşa etme fikridir ki, Hitler’in Nazi Almanya’sının ideolojisi de bu kaynaktan beslenmiştir.

Bu iki kaynak, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali gibi aydınların Türkçülük hareketinin fikir kaynaklarını oluşturmuştur. İttihat Terakki’nin ilk zamanlarında Alman tarih ve içtimaîyet düşüncesiyle Rus ve Bulgar Halkçılık anlayışının taklit edilmesiyle dilden içtimaî meselelere, tarih anlayışından “yeni ulusun” inşa edileceği maddî ve mânevî değerlere kadar pozitivist-seküler zeminde bir Türklük projesinin altyapısına çalışılmıştır.

Türk Ocakları ve Türk Yurdu Dergisi’nde bu fikirler bir hayli işlenmiştir. Türkçülüğün ve Türk Ocakları’nın önemli ideologlarından Ziya Gökalp, 1909 yılından sonra Durkheim’in toplum anlayışını taklit etmiştir. Bu toplum anlayışı, pozitivizmin kurucusu A. Comteu’da olduğu gibi “bir insanlık dinidir” ki fertlerin kendini seküler ve pozitivist temeller üzerine inşa edilen topluma adaması fikrine dayanmaktadır. Bu laik ve modernist toplum anlayışında İslâm sadece seküler bir unsur olarak yer almaktadır.

Türkçülerin, dinî bir akide gibi sıkça kullandıkları “İlmî zihniyet”, bu “yeni Türk toplumun yaratılmasında” önceliğe alınır. “İlmî zihniyet” İslâm’ın emri gibi gösterilse de dinden arındırılmış seküler ve eklektik bir ilmi anlayış hâkimdir. Din, laik bir ahlâkın diğer adıdır. Bu ahlâk din ve dünya işlerinin birbirinden ayrıldığı bir ahlâktır.

Bütünüyle Durkheim kopyacısı olan Gökalp’in ve Akçura gibi laikçi Fransız kültürü taraftarının düşünce mirasları Nihal Atsız ve benzeri taife yoluyla günümüzün Türk milliyetçilerinin ve “ulusalcılarının” elinde hiçbir değişikliğe uğramadan “Türklüğün Esasları” diye hâlâ yaşatılması ne kadar hazindir.

Türkçü düşünce, Türk Ocakları ismiyle Çanakkale Savaşı’ndaki kalifiye insan hizmeti ve edebî faaliyetinin dışında, bin yıllık İslâmlaşmış Türk milletinin maddî ve mânevî değerleriyle bütünüyle paralellik arz etmez. İslâm, devlet ve millet yapısını tanzim etmeyen kültürel bir değer olarak seküler bir unsur durumundadır. İslâm öncesi Türkî değerlerle Batı’nın içtimaî ölçüleri ve medeniyet zihniyetini sentez yaparak, Batı medeniyet dairesinde bir Türklük sunmaktır.






Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi