Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Van Erciş

Van Erciş

Ne dumanlı bir başı var memleketimizin.

Bu bir isyan değil amma biri bitmeden biri başlıyor. Terörün sarsıntıları geçmeden bir de Van ve Erciş depremi geldi.

Yine de hamd etmek gerekir. Hem de çok hamd etmek. Hiç olmazsa her türlü felakete karşı devlet millet bütünlüğü var.

Ne denir böyle zamanlarda pek bilmem ama olayın vukua geldiği andan itibaren dilimde dolanan cümle şuydu:

“Hey insanoğlu, burada bırakıp gideceğin dünya hırslarına nice canları yakmayı nasıl göze alıyorsun. Nasıl bir mayan var.”

Terör başta olmak üzere devletin ve milletin hakkını çalarak çürük bina yapanlardan tutun da hangi hususta olursa olsun insanları aldatan herkese söyledim.

Çukurca’da 24 askerimizin şehid edilişi, karnındaki sekiz aylık bebeği ile yüzlerce kurşuna hedef olan anne ve daha nice terör kurbanlarımızın acısı neyse, Erciş’te çöküntü altında kalmış, gözlerini dahi kırpmaya korkan küçük çocuğun hali, yüreğini insanlıktan çıkarmamış herkesin ortak acısıydı. Allah’ım kimseye böyle acılar yaşatmasın.

¥

Devlet işbaşında ve kısa bir süre sonra Van ve Erciş’teydi. Depremin yaraları hemen sarılmaya başlandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere, devletin tüm kurumları canhıraş bir şekilde ellerinden geleni yapıyorlardı.

Başbakan ve bakanlar halkla beraberdi. 38 vilayetten kurtarma ekipleri ve yardımlarla birlikte sivil toplum örgütlerimiz bölgeye intikal etmişlerdi.

Kızılay, Deniz Feneri, Kimse Yok mu, İHH ve bazı yardım kuruluşları, çok kısa sürede bölgede konuşlanmışlar ve yaraları sarmaya başlamışlardı.

Uzun zamandır hasret kaldığımız devlet millet kaynaşması, acımızı hafifleten en kuvvetli ilaçtı. Bunu Van ve Erciş’teki depremzedelerle yaptığım telefon görüşmelerinden de anlıyordum.

¥

Bir öğretmen ailemiz, küçük çocukları hariç, hepsi de yıkılan evlerinden kurtulmayı başarmışlardı. Bir tek küçük yavruları kalmıştı göçük altında.

Ama umutlarını yitirmemişlerdi; “Devletimiz burada, biliyoruz ki yavrumuz yaşıyor ve İnşaallah kurtulacak” diyorlardı.

Kendi yaramızı kendimiz saracak güçteydik. Bu yüzden diğer dünya devletlerinden gelen yardım taleplerini kabul etmedik.

Deprem haberlerini Türkiye’ye ve dünyaya duyuran “namuslu” televizyon kanalları, devlet millet kaynaşmasını gösteriyorlardı.

Umutlu olmak başya şeydir, umuda kavuşmak başka şeydir. Devletin bu işin altından kalkacağına inanıyor ve umuda kavuştuğumuzu görüyorduk.

Belki pek yeri değil ama yukarıda televizyon kanalları derken, “namuslu” kelimesini tırnak içine alarak zikrettim.

Elbet herkesin ahlaklı haber sunmasını beklemiyoruz ama hiç olmazsa bugünlerde insan, biraz olsun “insani maya” taşır.

Depremle ilgili Van’da bulunan yerel gazetecilerden de bilgi almaya gayret ettim ve bazı kanalların haberleri çarpıtarak aktardığını söyledim.

Dediler ki; “Doğru haber almak isteyenler, terör destekçisi kaynaklarından uzak dursunlar. Halkımız devlet ve millet düşmanlarını iyi bilir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi