Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Türkiye İçin Her Yer Şehid Her Yer Duâ-2

Türkiye İçin Her Yer Şehid Her Yer Duâ-2

Türkiye darülislâm, yani Müslümanların yaşadığı islâm toprakları olduğu ve vatan kılındığı için askere gidip PKK adlı düşmanla savaşarak şehid olanların kanını yerden kaldırması gereken seyf sınıfı ve hükümet sahiplerinde bu dirayet ve basiret var mıdır sualini sormak zamanı gelmiştir.

PKK, şehit ettikleriyle birlikte vatanın kimliğine saldırmaktadır. Çünkü vatan, siyasî veya ideolojik bir Kemalist Cumhuriyet Devleti değildir. Vatan, Batıcılarımızın anladığı şekilde sekülerleştirilen, İslâm’ın gücünün düşürüldüğü bir ülkenin toprakları mânasına gelmez.

Vatan, üzerinde İslâm’dan olanların bir arada yaşadığı, bir arada tutan ve birleştiren ortak değerlerin tecessüm ettiği mekândır. İmam-ı Âzam Ebu Hanife Hazretleri, “toprak, ‘dar’ ahalisinin İslâm hüküm ve hukukuna göre yaşadığı yerdir” diyor.

Said Nursi Hazretleri, “vatan ve milletin varlığını muhafaza ettiren, yani Kur’an’daki ‘ölürsem şehidim, kalırsam gâziyim’ fikri olduğunu, bu fikirde devletin ordusundaki askerin ölümü gülerek karşıladığını” ifade eder ve “askerin ruhunda böyle ulvî fedakârlığa sebebiyet verecek başka hangi şey gösterilebilir?

Hangi hamiyet onun yerine ikame edilebilir ve hayatını severek ona fedâ ettirebilir?” diyerek, laikçi cumhuriyet devletlûsunun bir türlü anlamaya yanaşmadığı meselenin özünü hatırlatır.

Vatan misâlinden yola çıkmamız, şehidliğe yürüyenlerin ne için ölümü göze aldıklarının hakikatini belirtmek içindir. Şehid askerler, ordudaki bir generalin, bir komutanın, bir subayın kara gözü kara kaşı ve askerî tâlimatı ile ölüme koşa koşa gitmiyorlar. Siz bakmayın “şanlı ordumuz ve devletimiz için şehid oldular…” martavallarına.

Din ü milletin izzeti ve Türkiye’nin darülislâm varlığı mânasına gelen şehid askerlerimizin kanlarını yerde koymayacak, onları şehid eden düşmanları din, yani vatan üzere ortadan kaldıracak ehl-i ordu ve ehl-i hükümet var mıdır? Ordu ve hükümet mensuplarında bu kabiliyeti ve recüliyeti görüyor musunuz?

Askeri böyle bir fedakârlığa götüren dinin gücünün orduda ve devlette zayıf ve seküler olmasını isteyenler, şehidlerin kanlarını yerden kaldırabilirler mi dersiniz?

Âyette bildirildiği üzere “iki güzelden biri olanlar”, yani PKK ile savaşıp ölümü uhrevî kılarak şehidlik mertebesine yükselen askerlerimizin kanını, İslâm dirayeti ile teçhizatlanmamış bir ordu yerden kaldıramayacaksa, kim kaldıracak?


GENERALLER NİÇİN PKK İLE SAVAŞIP ŞEHİTLİĞE YÜRÜMEZLER?

PKK ile savaşta niçin hep Anadolu’daki Ali Emmilerin, Fatma Bacıların çocukları şehid düşüyorlar? Oysa din-i mübin üzere şekillenen savaş ve müdafaa tarzımızda paşalar (general değil), sultanlar, hakanlar, vezirler, ordu komutanları savaşın ateş hattında bulunurlar, taktik verirler ve bizzat düşmana karşı silah kullanırlar, nasibinde varsa şehitliğe yürürlerdi.

Şimdi böyle midir? PKK ile savaşa bizzat erlerle, çavuşlarla katılmak hususunda ordunun üst rütbelilerinde samimiyetsizlik yok mudur? Bunca rütbelinin sınırdaki PKK saldırısına muhatap oldukları görülmüş müdür? Çünkü onlar nuhkem şehir ve ilçe kışlalarında ikamet ederler. Askerlik hayatlarını süvari gibi değil, cepheye gönderdikleri askerlerin membaı olan milletten kopuk bir bürokrat olarak geçirirler.

“YİRMİ DÖRT ASKERİN ŞEHİT OLMASINDA İHMAL YOK” ÖYLE Mi?

Genelkurmay, yirmi dört askerin şehit olduğu hadisede “askerî cihetten ihmal olmadığı, karakolların korunaksız baraka tarzında olmasından dolayı şehid düştükleri” kararına varmış. “Karakollar barakadan ve korunaksız olduğu için şehid düştükleri…” açıklamasını yapan askeriyeyi, karşıtı olduğumuz Batı ülkelerinde olsa ne yaparlar biliyor musunuz?

Defterini dürüp, pabucunu eline verirler ve insan içine çıkamayacak şekilde hacâlet numunesi ilân ederler.

Demek ihmal yok, öyle mi? Gün evveli sınırdan katırlarla teçhizat taşıyan iki yüze yakın PKK’lı galiba ufolar gibi gökten zuhur ederek saldırıyı gerçekleştirmişler, sonra da elini kolunu sallayarak göğün yedi kat ötesine uçuvermişler, öyle mi?

Demek, ihmallik ve noksanlık sadece “korunaksız baraka malzemelerinden yapılan karakollar” daymış. Suç “korunaksız inşaat malzemelerinden yapılan karakolların” üstüne yıkılınca ortada soruşturma açılacak kimse de olmayacak Böyle gülünç bir rapora göre hiçbir askerî makamı ve komutanı da suçlamak imkânı kalmayacak. Canbaza bak canbaza!

70’li yıllarda da derin devletle anarşistler ve bâzan da Türk ve Yunan derin güçleri birbirlerini zafiyet içinde göstermek için orman yakarlardı. Bir defasında resmî makamlar bir orman yangınını anarşistlerin yahut Yunanlıların yakmış olabileceğine dair kesin deliller bulamayınca, kabahati güneşe bulmuşlardı.

İSTİHBARAT, ASKERİYE, İHMALLİK, BECERİKSİZLİK, NANE RUHU YAHUT DAVUL TOZU

PKK karşısındaki vaziyet utanılacak bir manzara. Sınırdaki Mehmetçikler askeriyenin hantal ve öldürücü bürokratik yapısı yüzünden doğru dürüst hamle yapamıyorlar. İçerideki hain istihbaratçılarla beyinsiz emir komuta sahibi olanları ayıklamadan bu işler yoluna girmez efendi! Dış düşman daima olacaktır. İçeriyi sağlama alırsan, düşmanın hamlesi ve hesapları her zaman tutmaz.

PKK denen örgüt bu canavarca eylemleri tek başına yapamaz. Güvenlik güçlerinde ve istihbaratçılarında zaafiyet ve beceriksizlik var. İsrail ve Ergenekoncu artığı azgın generaller seni istemiyor. Askerî vesayet rejimi taraftarı Ankara oligarşisinin medyası, yargısı, siyasetçisi, yapmayı düşündüğün anayasayı istemiyorlar. ABD ve AB zaten baştan beri ikiyüzlü, sinsi ve hainâne bir fırsatçılık içindeler.

Kaatiller, Amerika, İsrail, Avupa ve Türkiye’nin derin devletidir. Uyanınız artık efendi! Amerika “Çekiç Güç” konuşlandırılmasından bu yana sinsice PKK’yı yönlendiriyor ve istediği kaosu oluşturup Türkiye’nin yumuşak karnına dokunarak kendi sömürgeci stratejisini sürekli uygulama imkânı kazanıyor.

HUDUTLAR VE İSTİHBARAT HACÂLET İÇİNDE

Kartlarını açık oynamalısın efendi! Şu sıralar komşularına da dikkat etmelisin. Kardeş Suriye’nin sinsi ve samimiyetsiz Baas Hükümeti de hainlik edebilir. İran bile, füze kalkanından ve ABD’nin Türkiye’yi kendisine karşı kullanabileceği endişesinden dolayı sınırdaki hainliklere sessiz kalmış olabilir. Tarihte de böyle olmuştur. Devlet çıkarları olduğunda bu işler hep böyle olagelmiştir.

Yapacağın üç iş var efendi. İlki, vesayetçi-ulusalcı Ankara rejimini greyderin önüne katıp Karadeniz’e dökeceksin.

İkincisi, hâlen devletin derin birimlerinde müessir olan Türk ve Kürt Ergenekoncu “aktörleri” saf dışı edeceksin.

Üçüncüsü, Her türlü ambargoya rağmen ABD, İsrail, AB ülkeleri, hattâ Suriye ve Kuzey Irak Kürt Bölgesi gibi ikili oynayan devletlerle kartlarını açık oynayacak ve PKK’ya destek verenlere hakeden müeyyidelerle mukabele edeceksin. Ardından bütün dünyanın duyacağı şekilde o ülkelerin isimlerini ve hainliklerini belgeleriyle aşikar ederek bir ilki gerçekleştireceksin.

Dördüncüsü, daha önce dile getirdiğim bir husustur. Hz. Ömer Efendimizin cehdince kararını verip general ve komutanları asıl işi olan PKK’yla adam gibi savaşmak üzere gönderip “PKK dışında bir Allah kulunun ekinine, koyununa, samanına dahi dokunmadan teröristleri temizleyip öyle döneceksiniz kışlalarınıza” diye emir vereceksin. Emre itaat etmeyeni görevinden alacaksın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi