Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Hâfızanın inşâsı

Hâfızanın inşâsı

‘Hâfıza’nın inşâsı veya ihyâsı kolay bir mesele değildir; ciddi gayret ve inkılâp gerektirir.

İmhası ve ifsadının kolaylığı bizi yanıltmasın, inşâ ve ihyâ cehd, emek ve zaman ister.

Kelimeler insan hafızasının tuğlalarıdır.

Lisan ise hayat tarzının kelimelerle ifadesidir.

Kamus/lügat/sözlük dilin namusudur. Lügatlerle barışık bir neslin hâfızasından şüphe edilmez.

Kelime ve kavram/mefhum fakiri nesillerin en büyük zaafı tefekkür edememektir. Düşün(e)meyen bir topluluk kimine göre en zararsız kimine göre en zararlı insan grubudur. Bu tarz cemiyetler her türlü iç ve dış yönlendirmeye açıktır.

Hâfızasını yitiren toplumların ayakları yere sağlam basmaz. Hem miyop hem hipermetroptur bu cemiyetler. Ne geçmişle irtibat kalır, ne gelecek nazarı ne de hâli okuma becerisi.

Hâfıza inşâsı ve ihyâsı hem yatay/ufkî hem dikey/amûdî olmalı. Yani hem mâzî ve müstakbel şuuru hem de irfânî ve medenî bir anlayışla gerçekleşmeli.

Daha açık ifade edecek olursak târih bilinci, coğrafya algısı, medeniyet şuuru ve gelecek nazarı bu inşâ ve ihyâ çalışmasının köşe taşları olmalı.

İşte ‘dil’e kasteden her ‘el’ aslında bunun için düşünce düşmanıdır. ‘Dil’i muhafaza, inşâ ve ihyâ etmeyi hedefleyen her fiil ve hizmet bunun için çok kıymetli ve hayatidir.

‘Dil’ için verilen her hüküm, ‘yazı’ için de aynen geçerlidir. Yazı da insanlığın hâfızasıdır.

Onun için ‘hâfızanın elifbâsı’ çok mühimdir. Yani hangi kodlarla ‘hâfıza arşivi’ni tertip ve tanzim ettiğiniz hâfızanın kuvveti kadar derinliğine tesir eder.

Mahmud Bedreddin Yazır, ‘Kalem Güzeli’ isimli eserinde yazı ile ilgili şu hârika tespitleri yapar: “Yazı, dilin eli, elin dilidir. Kafanın mîzânı, gönlün tercümânı, irâdenin ölçüsü, rûhun aynasıdır. Cesette rûha benzer. Akıllara elçi, ma’rifetlere silah, ilimlere huccet, medeniyetlere senettir. Sînesinde sırlar saklayan, çehresinde göz ve gönül sürûru taşıyan, mesafeleri düren, devirleri ânlara sokan, geçmişi geleceğe bağlayan sihirli bir bedîa, Rabbânî bir hârikadır.

Yazı, hâfızanın yükünü hafifletir, güzel yazı bunu daha da azaltır, gözü ve zihni erken yorulmaktan korur, fikrin işlemesine, olgunlaşmasına yarar, sözü düzenler, ifadeyi kuvvetlendirir, dili dizginler, düşünmeye zaman, düzeltmeye imkân verir. Kâtibini edîb, hattatını zarîf yapar, çeşidli ihtiyaçlara, bunlara mütenâsip yeni yeni keşiflere yol açar, kişiye nîmet, fakire devlet, zengine şeref, âleme ziynet, yoklukta celîs, gurbette enîs olur, yazana nâm verir, okuyana şân.”

Yazı dile göre sûret kazanıp şekillenir, dil yazı ile yaşar ve gelişir. Yazı dilin ruhu gibidir.

Yazısından ve dilinden vazgeçen bir millet veya cemiyet aslında hâfızasından, tarihinden ve dolayısıyla istikbalinden kopmak istiyordur.

Hiçbir millet bile isteye böyle bir yola tevessül etmez. Ancak zorlanır! Böyle bir belâyı güle oynaya karşılamaz. Ancak yalanın nâmeşru veledi propaganda marifetiyle ikna edilmeye çalışılır!

Millet hâfızasının ihyâ ve inşâsı için ‘dil’ ve ‘yazı’ seferberlikleri şükür ki bir asra yakındır devam etmektedir. Bu gayretler neticesindedir ki bugün gerek mâzi ile gerekse irfan coğrafyası ile irtibat kopmamıştır.

Şimdi bu irtibatı kuvvetlileştirme ve ittifak ve ittihada dönüştürme vakti gelmiştir.

Yazımızı ve dilimizi unutturmaya çalışanlara mukabil ‘bahtiyar bir nesil’ hâfızasına sahip çıkmak için öyle bir sebat gösterdi ki son seksen yılda dillere destan! Bu mübarek heyet, yazımızı ve dilimizi unutturmaya çalışanların niyetlerini kendilerine unutturdu!

Şimdi yeni nesillerin hâfızalarını inşâ ve ihyâ için daha yoğun ve daha yaygın çalışmalar yapma vakti.

Lügatlerle barışık, Osmanlı Türkçesini bilen, Kur’ân/İslâm harflerine âşina, zaman ve mekân şuuru yerinde, medeniyet bilinciyle boyanmış, niyetini ve nazarını irfanının esas hakikatlerine göre tespit etmiş bir nesli arzu ediyorsak şayet buna mecbur ve mükellefiz.

İslâm dünyasının dirilişi, direnişine bağlı! İşgallerin her türlüsüne direnmek ancak İslâm dünyasını diriltebilir. En çetin işgal hâfızalarda yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Birbirine, irfanına, medeniyetine yabancılaşan nesilleri ayağa kaldırmanın ilk adımı onlara ‘kim’ olduklarını hatırlatmak. Hâfızalarını inşâ etmek yeniden; azim, sebat ve kararlılıkla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi