Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Şerefli basın, bunu da yazsın...

Şerefli basın, bunu da yazsın...

Kıymetli başyazar ve değerli dostum Oktay Ekşi, Anayasa Mahkemesi’nin mahut kararını yorumladığı yazısında, kendini tutamamış (nedense kendilerini tutamazlar), şu veciz cümleyi sarf edivermişti:

‘Mahkemenin kararı anayasaya uygun değil ama, olsun, iyi oldu...’

Kararı ‘iyi oldu’ şeklinde açıkça savunamayanlar, dolambaçlı yollardan, Türkiye’yi bu noktaya getiren gelişmelerin sorumluluğunu iktidar partisine yıkmayı tercih ediyorlar.

Daha doğru bir ifadeyle, ‘anayasa dışı’ girişimlerin sahiplerini değil de, bir de kapatma tehdidiyle karşı karşıya bulunan iktidar partisini dövüyorlar.

Düşene vurmak kişiye şeref kazandırır mı?

Dolayısıyla, siz, darbe girişimlerini görmeyen, Ergenekon yapılanması konusunda tek laf etmeyen, ‘anayasa ihlali’ni normal bir prosedürmüş gibi karşılayan bu basına ‘şerefli’ diyebilir misiniz?

LDP Onursal Genel Başkanı Besim Tibuk, bir konuşmasında, ‘Bir basın sergisi açıp, 27 Mayıs’ta Türk basınının takındığı özel tavrı deşifre edeceğim. Herkesin yüzü kızaracak’ demişti.

Dediğiyle kaldı.

Fakat başkaları, başka sergiler açtı.

Birinin altında, ‘dahi çocuk’ kontenjanından yurtdışına gönderilen ‘kolaj sanatçısı’ Bedri Baykam’ın imzası vardı.

Bir ara CHP’ye genel başkan olmak için uğraşan, ‘çamur güreşi organizatörü’ olarak kalması ülkenin yararına olacak Bedri Bey, sergisinde 27 Mayıs’ı gerçekleştiren kadroya en derin saygılarını yolluyordu.

Kaldı ki, Tibuk’unki boş bir hevesti.

Kimin yüzü kızaracaktı ki?

Menderes’i ipe göndermiş olmanın gizli gururunu taşıyanlar, ‘Düşükler Yassıada’da hesap veriyor’ diye manşet atanlar, infazlardan sonra bile utanmadan ‘devr-i sabık’ haberleri yapanların mı yüzü kızaracaktı?

İyi de, yüzü kızarması gerekenler, bugün farklı bir tutum içindeler mi ki?

Hálá darbelere meşruiyet arıyorlar...

Hálá bizleri ‘12 Eylül canisi’nin ‘ne tonton, ne şeker bir adam’ olduğuna inandırmaya çalışıyorlar.

Hálá ‘Her şey hukuktan ibaret değildir’ türünden yazılar yazıyorlar.

Hálá, yapılan bazı şeylerin anayasaya uygun olmadığını, ama iyi olduğunu savunuyorlar.

Bunlardan biri, geçen gün, ‘suret-i hak’tan görünmeye çalışarak, niçin Ergenekon olayına girmediklerini yazıyordu.

Efendim, olay yargıdaymış.

Henüz elde somut veriler yokmuş.

Zaten Ergenekon dedikleri de, ‘kim olduklarını bilmediğimiz birtakım insanlardan ibaret’miş.

Bu nedenle, yargıyı etkileyecek bir davranış içinde olamazlarmış.

İyi de, parti kapatma davasında, yargıyı etkileyecek bir davranış içinde olabiliyorsun... Her gün Başsavcı’nın iştahını kabartacak ‘çıktı irtica haberleri’ üretebiliyorsun... Düşmüş insanlara vurmayı kendi vicdanında telif edebiliyorsun... Elindeki ‘andıç’ kanını temizlemeden, yeni cinayetlere meşruiyet hazırlayabiliyorsun... Anayasa Mahkemesi’nin, ‘anayasayı ilga’ anlamına gelen kararını, zaten düşmüş durumdaki insanlara vurmak için ‘altın fırsat’a dönüştürebiliyorsun...

Pek marifetlisin, anladık da, ‘istikbaldeki darbemiz’in lojistiğine koşulmuş ‘Cumhuriyet çalışma Grubu’ konusunda neden suskunsun?

Şerefliysen, bunu da yaz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi