Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Vicdani red!

Vicdani red!

Olayı abartmaya gerek yok.. Kimse bu konuyu vatanseverlik sorunu haline getirmemeli

Askere hiç gitmek istemeyen bedel ödesin, ama yine de bana kalırsa temel eğitimi alsın.. Askere giden de daha fazla para alsın.

Bir bilgisayar mühendisi, bir teknoparkta çalışarak, geliştirdiği projelerle ordusuna daha fazla hizmet edebilir..

Vicdani red konusunun kalıcı çözümü Kızılay’dır..

Bu kalıcı bir çözümdür..

TSK’ya da zarar vermez. TSK’da geri hizmette görev yapan, sağlık hizmetleri, gıda desteği gibi alanlarda Kızılay zaten cephede görev yapıyor. Yaralısına, esirine o bakacak.. Silahsız askerlik mümkün. Bu konu TSK’yı zaafa uğratmaz..

Aksine Kızılay’da askerlik yoluyla, savaş dışında afette, depremde, olağanüstü hallerde bu insan gücünden, yurtiçinde ve yurtdışında insani yardım için yararlanmak mümkün..

Bu insanlar Kızılay kamplarında hayatta kalma ve ilk yardım, insani yardım konusunda değişik sınıflarda temel eğitimden geçirildikten sonra, insani yardım, sağlık ve çevre konularında görevlendirilebilir. Alan çalışmaları yapabilir bu insanlar.. Sivil savunma ve Aile Bakanlığına bağlı sosyal yardım vakıfları bünyesinde, belediyelerin sağlık ve sosyal işler birimlerinde çalıştırılabilir..

Temel eğitimden sonra kendi bölgelerinde bu hizmeti, kendi evlerinde kalarak yerine getirebilirler..

Sadece vicdani redçiler için değil, mesela, “fobi”si olanlar için de, yükseklik korkusu olanlar, kapalı yerde kalma korkusu olanlar içinde insani bir çözüm bu..

Kızılay’da askerlik yapanlar, daha sonraki hayatlarında da Kızılay gönüllüsü olarak, ya da insani yardım amaçlı sivil toplum örgütlerinde de gönüllü olarak çalışabilirler..

Savaşı beklemeye gerek yok. Bugün de bu insanlara ihtiyaç var.. Daha iyi bir hayat, güven ve mutluluk hissi için ille de silahlı askerlik şart değil. Bugün Van depreminde çalışan gönüllülerin yaptıkları da bana kalırsa “vatani” bir görev..

“Vatani görev” ve “vatan sevgisi”ni emir komuta ile sınırlandırmamak gerek..

Bu işi isteyerek yapanlar, severek yapanlar, daha verimli olacaklardır..

Daha fazla asker her zaman daha verimli ve etkin bir savunma anlamına gelmiyor.. Hatta bu durum bazen risk bile oluşturur..

Zaten inşallah şu terör belasından kurtulduğumuzda bu kadar askere de ihtiyaç kalmayacak..

İnsansız hava araçları, güdümlü roketler, robot sistemleri, uzaktan kumanda sistemleri ile savunma sistemleri başka yönde gelişiyor..

Aslında askerlik bizde eskiden bir tek tip insan dayatması için düşünülmüş bir “Ali okulu” idi aynı zamanda.. Rejim herkesi bir şekilde elden geçiriyordu bir şekilde. Biz de “Atatürkçülük eğitimi”nden geçirildik askerde, Milli Savunma ve inkılab dersleri yetmedi. İrtica diye gözümüzün içine baka baka hakaret ettiler. Geçmişimize küfrettiler..

İlk kez sigarayı orduda içmiştir birçok kişi.. Moral gecesi diye, komutan emri ile dansöz oynatılan geceye ilk kez orduda katılmıştır birçok kişi.. İlk kez “baldız şarkısı”nı sabah koşusunda bağırarak söylemek zorunda bırakılmıştır..

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Muharrem Balcı, Türkiye’de sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu Giresun Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde. “Hiç kimse ‘bu beden benim, istediğim gibi yerim içerim’ deme hakkına sahip değildir. Çünkü bütün bağımlılıklar yaşam hakkını ihlal ediyor”. “En Büyük Tehdit Bağımlılık” konulu konferansa katılan Balcı, Türkiye’de günde 328, yılda 120 bin, dünyada ise yılda 5 milyon kişinin sigara ve sigaraya bağlı hastalıklardan hayatını kaybettiğini belirtti. Rakıyı “Milli içecek” yaptı bizimkiler. Şarabı irticaya karşı kalkan. Asker sigarası vardı, meclis sigarası vardı.. Piyango “Milli” idi. Cumhuriyetin “Balo”su olurdu.. Bütün bunlar “Vatani görev” kapsamında yapılan işlerdi.. Darbeci zihniyeti meşrulaştıran, “Orduya sadakatı şeref bilen bir zihniyet” bu şekilde oluşturulabilirdi ancak.. Türkiye’nin terörden de önce asıl baş belası bu sigara ve alkol belası aslında.

Evet, herkes “vatani görev”ini yapacak, “Vatan Borcu”nu ödeyecek ama, bunu ille de silahlı bir şekilde yapmayabilecek..

Ben hem “vicdani red”di destekliyorum, hem de “Vatani görev” şartını.. Bu ikisini uzlaştıran ara çözümümü, uzun süredir dile getiriyorum.

Bu konuyu bir ara Başbakana da iletmiştim, YAŞ’a da dilekçe ile başvurdum. Yeni Savunma Bakanı’na da ilettim, Kızılay Başkanına da..

Burada Meclis Başkanı, diğer partilerin genel başkanlarına, TBMM Milli Savunma Komisyonu üyelerine de iletmiş olayım..

AB süreci devam ettiği sürece bu konu hep gündemde olacak. Ortada AİHM kararları da var. AB ve AİHM kararları olmasa da önerim yine geçerli.

İnanın böylesi daha iyi. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi