Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Vicdanî red” mi önemli, “Koca Kızlar” meselesi

“Vicdanî red” mi önemli, “Koca Kızlar” meselesi

Şanlıurfa, Eğitim Bir-Sen’den bir grup eğitimci, geçen hafta üzerinde durduğumuz meseleye katkıda bulunuyor...

“Koca kızlar” meselesi!..



Şanlıurfa önemli.

Zira, istatistiklere göre, “kızları okutma oranının” en düşük olduğu iller arasında.

Şanlıurfalılar da en az “batı” illerindeki kadar arzu ediyor kız çocuklarının okumasını..

Tablodaki olumsuzluk; “Sistem zorlamalarından” kaynaklanmakta...

Eğitimciler, kız çocuğunu okutmayan babalarla konuştuklarında bir gerçeği tespit etmişler:

“Karma eğitim modeli, özellikle kız çocuklarını okutmaya engel!..”

Hal şu:

İlköğretim mecburi ve de kesintisiz 8 yıl...

Bu sürenin sonuna doğru, bilhassa kız “çocuğu”, artık “görücü” ilgisine muhatap duruma geliyor...

Bir de lise, 4 sene!..

Baba, kızını “lise”ye göndermek için az taviz vermiyor...

Şanlıurfa gibi “hassas” bir İl’de, kız evladına “okusun” diye baş açtırıyor... Aslında ne Din ne de “toplumsal yapı” böyle bir “taviz”e izin vermekte!..

Baba, hem “Dinî” hassasiyetlerine hem de “toplumun bakış açısına” ters bir işi yaptırdığında iş bitmiş olmuyor...

Bir de, “karma eğitim” var!..

Karşı cinse ilginin en yoğun olduğu, gençliğe adım atan bireylerin “malûm meraklar” içinde bulunduğu bir dönem bu...

“Arkadaşlıklar” ya da “arkadaşça” yakınlaşmalar, gün boyu aynı ortamı paylaşan, aynı kuyruklara giren, beden eğitimi derslerinde, eşofmanları çekip birlikte “takla” atan, bacak esneten gençler arasında farklı modellerin gelişmesine sebep olabiliyor –ki olmaması eşyanın tabiatına aykırı!

Büyük tavizlerle “karma eğitim”e gönderdiği kız evladının “flört” tabir edilen bir ilişkinin içine girmesi veya girmese bile “adının çıkması” babayı çok zor durumda bırakıyor...

Baba’nın kişisel dünya görüşünün ötesinde, “çevre”nin söyledikleri önem kazanıyor...

Başını açtırarak okula gönderdiği “17” yaşındaki kızının, okulda sürekli olarak bir arada bulunduğu delikanlılardan biriyle, “duygusal yakınlaşmaya” girmesi filan...

Milletin ağzı torba değil ki büzesin!..

Kız çocuğu lise çağlarını atlatıp üniversiteye uzanabilirse iyi; özellikle üniversitenin ikinci sınıfından flört arayışları yerini büyük ölçüde istikbal kaygısına, bir an evvel okulu bitirip hayata atılma arzusuna bırakıyor...

Lise’de ise durum çok farklı.

Eğitimciler için, gençlerin zaten dağınık olan ilgisini derse çekmek, bir de “karma eğitimin” karmaşıklığında iyice zorlaşıyor...

Şanlıurfalı eğitimciler, başta ABD olmak üzere, “gelişmiş” ülkelerin, karma eğitim modelinin sıkıntılarını ortaya koyan bilimsel araştırmalardan sonra “ayrı eğitim” modeline geçme eğilimlerini iyice artırdıklarını belirtiyor.

Biz şükürler olsun –henüz- o hallere düşmedik ama, ABD’de “eğitim sırasında gebelik” olaylarında büyük artış meydana gelmiş...

“Zararlı madde kullanımı”nın artışında “karşı cinse hava atma” isteğinin önemli rol oynadığını tespit etmiş adamlar.

Non-academic -or extra-academic- benefits of single-sex education adlı araştırmanın sonuçlarına göre, erkek öğrenciler çok daha haşarı olduklarından, derslerde heyecanı, hareketi arzu ediyor... Kız öğrenciler ise, daha sakin, sindire sindire ders işlemeyi ve teker teker not almayı tercih ediyor...

İki cins arasındaki anlayış ve üslup farkı da, müfredatı uygulamak zorunda olan eğitimcileri bir hayli zorluyor...

ABD, bunun gibi tespitler ışığında “kız ve erkek ayrı okullar” modelini hızla yaygınlaştırmakta...

Avrupa da, karma eğitimden hızla vazgeçiyor...

Bizde ise, karma eğitim “çağdaşlığın” bir gereği olarak sunuluyor!..

Altyapı hazırlanıncaya kadar çocukların ayrı binada ama ayrı sınıflarda eğitim görmelerini sağlamak çok mu zor?..

Toplumun değerleri ile çatışma halindeki bir yapıda ısrarın anlamı var mı?..



“Toplumun hassasiyetlerinden kopuk olan bütün modeller” gibi, Türkiye’de tatbik edilmekte olan ucube eğitim modeli de “zararlı!..”

Ana, babaları “okutmaya” değil, “okutmamaya” zorluyor!..

Dedik ya; Şanlıurfa bir misal, Türkiye’nin büyük bölümünde hal böyle... Ve hal böyle iken birileri hâlâ “Lise’nin 4 yıla çıkarılmış olan faydasız eğitim süresini artırmayı” teklif ediyor...

Biz bahsini ettikçe, memleketin dört bir yanından “eğitimdeki sıkıntıların” bir an evvel azaltılması yönünde talep ve dileklerin yer aldığı mesajların hücumuna uğruyoruz...

Ne ilginç, vatandaş bir konuyla ne kadar çok ilgileniyorsa, o konu gündemde o kadar az yer buluyor...

Baksanıza; 100 kişinin söz konusu olduğu bir “vicdani ret” meselesini, milyonlarca çocuğumuzun “eğitiminden” yani “hayatından” daha çok konuşuyoruz!..

Ben de köpük gündemlerle mi uğraşsam ne yapsam!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi