Akif Emre

Akif Emre

Avrupa (Birliği) miti çöküyor mu?

Avrupa (Birliği) miti çöküyor mu?

Avrupa Birliği kuruluşundan bu yana en büyük sarsıntıyı yaşıyor. Muhtemelen bu kırılma ile ortaya çıkan ayrışma daha da derinleşecektir. Görünen o ki en azından Avrupa Birliği bundan böyle Britanya'sız yoluna devam edeceği reel bir yapıya evriliyor. Avrupa Birliği'nden ilk kopanın neden Britanya olduğu sorusunun cevabı, Birliğe üç büyüklerden en son katılanın neden Britanya olduğuna verilecek cevapta saklı.

Avrupa Birliği fikri; her ne kadar İkinci Dünya Savaşı'nın külleri arasında doğan, 60 milyon insanın canı pahasına verilen büyük kapışmadan ders alarak yeni bir Avrupa kurma çabası olarak okunsa da kökleri daha derinlere inen siyasi, düşünsel ve kültürel köklere sahip.

Avrupa'nın coğrafi bir yapılanma olmaktan daha fazla anlama geldiği iddiasının arkasında, Batı Avrupa'nın Roma İmparatorluğu'ndan sonra tarihte ilk kez yükselişe geçtiği son 500 yıllık süreçle ve özellikle Sanayi Devrimi'yle gelen rakipsiz güç olması gerçeği vardır. Avrupa'nın bir kıta olmaktan çok bir fikir olduğu tezi, farklı isimler tarafından dillendirildi. Hıristiyanlık, kutsal ittifak, aydınlanma, uygarlık ve bunun karşısında Avrupalı olmayan, farklı olan öteki/ler... Avrupa karşıtı ve öteki olarak düşman ve rakip hemen hemen her zaman İslam, Müslümanlar, Araplar, Türkler oldu.

Avrupa'nın modern tarihi boyunca büyük savaşların, rekabetin alanı olması, imparatorluklar rekabeti gibi görünse de bu rekabetin tarihsel kökenleri Roma'ya dayanır. Avrupa'yı her yüzyılda birkaç kez yangın alanına çeviren savaşlar aslında Roma'yı yeniden kurma çabalarıdır.

Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'ndan Napolyon'a, iki dünya savaşından Hitler'e uzanan modern tarihin en büyük kitlesel ölümlü savaşlarının bir nedeni de Roma'yı, Roma birliğini yeniden kurma iddiasıdır. En azından bu savaşları meşrulaştıran bir idea...

Bugüne kadar Avrupa, birlik olma idealini ve özlemini ya kendi içindeki fatihlerin tüm Avrupa'yı fethetmesi şeklinde ya da dışa doğru büyük saldırılarla genişleyerek gerçekleştirmeyi denedi. Bu açıdan bakılınca Haçlı seferleri, "birliği" gerçekleştirme yöntemlerinin farklı türlerinden biridir. Askeri ve dini çatışma bu modelle bastırılmaya çalışılırken Roma'ya giden yolun taşları döşeniyordu. Napolyon döneminin aydınlanmacı filozoflarının Avrupa'da birliği sağlamak için ortak bir ordu ile Mısır'ı işgal etme projesi bunu tipik örneğidir. Üstelik bu fikri Napolyon başaramasa da İngilizler daha sonra hayata geçirecektir.

Avrupa için asıl sorun, her dönem eksik olmayan fatihlerin Avrupa'yı dize getirerek Roma'yı ihya etme çabası... Her büyük kapışmadan sonra da Avrupa/nın Birliği/ni kan dökmeden gerçekleştirme arayışlarına tarihte sıklıkla rastlanır.

Roma'nın yeniden kurulma ideali Avrupa fikrinin, idealinin ve uygarlığının biricikliği iddiasıyla pekiştirilir. Hiçbir coğrafi varlık kendini bir medeniyetle, "fikir"le özdeşleştirmezken aslında tarihi çatışmalar ve birlik arayışlarıyla şekillenen bir kıtanın bir uygarlık modeli ile özdeşleşmesi; dünyayı Batı, daha doğrusu Avrupa merkezli okuyan, tüm insanlık tarihini ve birikimini Avrupa'ya göre yorumlayan tekilci bir yaklaşımı yansıtıyor.

Bu nedenle Avrupa'nın her birlik arayışı yeni dışlanmalar ve çatışmalara davet eder.

Sistem içinde dışlanacaklar tarihsel olarak bellidir. Buna yeni unsurlar da eklenerek kendi varlık alanını korumaya çalışır Avrupa.

Kant'tan Victor Hugo'ya birçok düşünür ve edebiyatçı her büyük kapışma döneminde barışçıl Avrupa Birliği idealini dile getirdikleri gibi son büyük kapışmada da benzer hayaller gündeme geldi. İkinci Dünya Savaşı bitiminde Avrupa'nın en ayrıksı ülkesi İngiltere'nin lideri Churchill "Avrupa ailesini yeniden kurmak" için ilk mesajı veren isimdi. Buna rağmen proje Alman-Fransız tasarımı olarak hayata geçtiğinde İngiltere buna mesafeli duracak, hep dışarıdan müdahale ettiği Avrupa bu sefer onu dışlayacak, Birliğe katılımı çok sonra gerçekleşecekti.

Yeni yol ayrımında İngiltere'nin kültürel ve coğrafi olarak Avrupa'dan soyutlanmış bir ada özelliğini sergileyerek ayrışmayı derinleştiren bir adım atmasının Avrupa'nın geleceği için sembolik anlamı olsa gerek. Amerika ile beraber Avrupa Birliğine müdahil olmaya çalışan İngiltere bunun maliyetini kaldıramayacak duruma gelince yolunu ayırdı.

Avrupa kendi mecrasında ayrışma ve çatışma sarmalına dönerken Avrupa Birliğine "bir medeniyet projesi" olarak dahil olma niyeti sergileyen Türkiye'nin hangi medeniyet dairesine ait olduğunu yeniden sorgulaması gerekmektedir. Üstelik muhafazakâr bir iktidarın AB'yi medeniyet projesi olarak "takdis etmesi" tarihin en büyük ironilerinden biri olsa gerek.

Evet, bir "Roma idealini" gerçekleştirme projesi olarak AB bu kez ekonomik kapışmanın kurbanı olabilir. 20. yüzyılın en büyük miti olan Avrupa çoktan çökmüştü ama "Roma ideali" olarak AB projesi de sarsılmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi