Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

İki soru

İki soru

Eğitim seminerlerimde sıkça sorulan iki soru var. Biri kimse beni anlamıyor ve kendimi çok yalnız hissediyorum ne yapabilirim sorusu. Diğeri ise, çocuğum büyüdükçe değişmeye başladı artık onu tanıyamıyorum. Sözümü dinlemiyor arkadaşlarına benden daha çok güveniyor sorusu...

Öncelikle birinci soruyu ele alalım: Elbette çevremizdeki insanlar tarafından anlaşılmak ve onaylanmak en doğal hakkımız. Ancak insanımızın kendini dahi anlayamaz hale geldiği, çevresine ve kendisine yabancılaştığı bir çağda böyle bir beklenti içinde olmak hayal olabilir. Bunun için değiştiremeyeceğimiz meselelerde, çözümü kendimizde aramaya devam etmeliyiz. Burada öncelikle kişinin hangi konularda anlaşılmadığını ve anlaşılmasının hangi ihtiyaçlarına karşılık geldiğini tanımlaması ve buradaki sıkıntıyı ortadan kaldırması gerekir. İkinci olarak kendisine acaba ben insanları anlayabiliyor muyum? Sorusunu sormalıdır. Eğer siz karşınızdaki kişiyi anlamaya ve yardımcı olmaya çalışırsanız onun da sizi anlamasına katkı sağlayabilirsiniz. Hiçbir zaman sihirli bir değneğin gelip hayatınızda pek çok şeyi değiştireceğini beklememelisiniz. Çünkü dış dünyada olup bitenler bizim kontrolümüzde değildir. Bu nedenle ihtiyaçlarımızın farkına varıp gerekirse bunu kendi imkanlarımız çerçevesinde gidermeye çalışmalıyız.

Eğer anlaşılmadığınızı düşünüyorsanız kendinize şu soruları sorabilirsiniz:

Yaşadığım sorunların üstesinden gelebiliyor muyum?

Hangi konularda anlaşılmadığımı düşünüyorum?

Anlaşılmadığımı düşündüğümde neler hissediyorum?

Böyle zamanlarda neler yapabilirim?

Neden kimse beni anlayamıyor?

Yaşadığım sorunlarda, çözümü kendimde değil de başkalarında mı arıyorum?

Unutmayalım, bazen yükü sırtımızdan atmak için karşımızdaki kişiyi suçlar ve sorumluluktan kurtulmaya çalışırız. Oysa insan başına gelenlerden sorumludur çünkü seçimlerini kendisi yapmıştır.

İnsan öncelikle kendini tanımalı, daha sonra da " beni kimse anlamıyor" mazeretine sığınarak dış dünyadan soyutlanmamalıdır. Aksine insanlarla sohbet etmeli, arkadaş ilişkilerine önem vermeli ve hiçbir zaman yüksek beklenti içinde olmamalıdır.

İkinci soruya gelince, bu daha çok ebeveynlerin çocuklarının büyüdüğünü kabul edememeleriyle ilgili bir sorundur. Anne babalar bilmelidirler ki, çocuk ergenlik çağına geldiğinde, aileden kısmen uzaklaşarak, arkadaş grubuna yakın olmaya çalışır. Bununla beraber bazı kararlarını vermek, zaman zaman yalnızlığa çekilmek, ilgi odağı olmak, gelecekle ilgili hayaller kurmak ister. Burada ebeveynler ergenlik sürecini tanımalı, gencin ne gibi özellikler taşıdığını bilmeli ve bu dönem ona anlayış göstermelidirler. Ancak bu hiçbir zaman çocuğu tamamen başıboş bırakmak anlamına gelmiyor. Anne baba çocuğun bazı kararlarını vermesi için desteklemeli ama aynı zamanda onu uzaktan kontrol etmeli, dışarıdan gelebilecek zararlar hakkında bilgilendirmelidirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi