Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Zakkumun meyvesi

Zakkumun meyvesi

Zakkumun meyvesi de zakkumdur. Araplar ‘el ibnu sinve ebihi’ demişlerdir. Yani oğlu babasının soyundandır ve soyuna ve karakterine çeker denmiştir. Bu bağlamda Mevlana Hazretleri nisan yağmurlarını emen sedefin inci mercan, çıngırak yılanının ise zehir üreteceğini söyler.
Sarkozy öyle bir adamdır. Babasının soyuna çekmiştir. Elbette Sarkozy İncil’lerde hitap edildiği gibi çıngırak soyludur. Denildiği gibi baba tarafından ‘Yahudi şehri’ olan Selaniklidir ve ikbalden başka bir şey tanımaz. Kendi soyundan olan Kahn’a bile pusu veya komplo kurabilmiş bir adamdır. Babası Cezayir’de katliam yapmasına rağmen sözde Ermeni katliamının hesabını sorabilmektedir. Aile olarak Engizisyon Mahkemelerinden Türklerin kucağına kaçmış şimdi ise Fransa’da Türklere ve Müslümanlara karşı yeni yeni tarz Engizisyon mahkemesi kuruyor.
Cezayir katliamı müsecceldir. Sadece 1954 ile 1962 yılları arasında 1.5 milyon Cezayirli şehit olmuştur. Onun haricinde 132 yıl boyunca Cezayir’de kırımdan geçirilenlerin sayısının 8 milyon civarında olduğu söylenir. Bu rakamlar tartışmalı olsa da tartışmasız olan tarafı, katliamın mahiyetinden ziyade kendisidir. Fransa bu konuda araştırma yaptı mı? İtirafta bulunanları cezalandırdı mı yoksa itirafçılar elini kolunu sallayarak ortalıkta mı dolaşıyor? Yoksa ‘şimdi olsa yine aynısını mı yapardım mı’ dediler? Endülüs Müslümanlarını kırımdan geçiren İspanyol kraliyetinin son üyesi Huan Carlos da ‘bu savaşta hem öldürdük hem de öldürüldük’ diyebilmiştir. Yahudilerden özür dilemesine rağmen Müslümanlardan özür dilememiştir. Yeni dünyaya sahip olan Avrupalılar Kızılderililerin soyunu kurutmuşlardır. Avustralya’da soykırım hâlâ devam etmekte ve Aborjinlerin son kırıntıları da can çekişmektedir. Ermeniler ise 1994 yılında Hocalı katliamını yapmışlardır. Fransa Cezayir’de sabıkalıdır ve hesap verme mevkiinde iken hesap sorma pozisyonuna geçmiştir. Bu hususta ‘sırça köşkte oturan başkalarının camına taş atmasın’ da demiyoruz. Lakin insanda biraz utanma ve arlanma olur!

Yıllar önce skandal bir biçimde 1957’de askeri istihbarat servisinde bir ölüm mangasına komuta ettiğini açıklayan emekli Fransız generali Paul Aussaresses gözaltına aldığı 24 Cezayirliyi işkenceden geçirdikten sonra katlettiğini neredeyse maaliftihar anlatmış ve itiraf etmiştir. Yaptığı kirli işlerden ve insanlık dışı uygulamalardan pişman olmayan Fransız general “Evet işkence yaptık. Ama işe yaradı, onları bitirdik” diye konuşmuştur. Ancak cinayetlerden dolayı en ufak bir pişmanlık duymadığını belirten sabık ve sabıkalı Fransız general, “Bu durumun kendisi için hiçbir zaman vicdani bir sıkıntı doğurmadığını” itiraf etmiştir. Yani vicdanı nasır bağlamış. Sarkozy Fransa yerine Türkiye’de benzeri bir makamda olsaydı herhalde Fransa’yı dava ederdi! Fransız general, işlenen suçlarla ilgili olarak özellikle Sosyalist Parti’yi ve Cezayir Savaşı’nda Adalet Bakanı olarak görev yapan eski Cumhurbaşkanı Francois Mitterrand’ı suçlamıştır. Yani Fransa’nın en tepeleri Cezayir katliamına karışmıştır. Le Monde gazetesi, “Bu itirafların Fransa, cumhuriyet ve generalin kendisi için korkunç olduğu” yorumunu yaptı. Gazete, bu itirafların, o zamanki siyasi iktidarı ve orduyu işledikleri kanlı cinayetlerle yüz yüze bıraktığını bildirdi (Milliyet 4 Mayıs 2001).

Fransız general katliama karıştığını itiraf etti acaba Fransa ona ne yaptı? Fransa geçmişiyle hesaplaştı ve suçunu itiraf edenlere karşı bir işlem yaptı mı? Nerede? Demek ki mesele Sarkozy gibilerinin şahsi istismarından ve Türk nefretinden başka bir şey değil. Peki! Neden Türklerden nefret ediyorlar? İyiliklerini gördükleri için. Eskiler bu gibi haller için ne güzel söylemişler: İttaki şerre men ahsente ileh. Yani iyilik yaptıklarının şerrinden sakın. Sarkozy örneğinde olduğu gibi. Adam varlığını bile Türklere borçlu. Türkler atalarını Katolik cellatların elinden kurtarmışlar. Endülüs artığı (survivor) olan aile Katoliklerin katliamından Türkler ve Müslümanlar sayesinde kurtulmuş. Şimdi eski velinimetine karşı nankörlük ediyor. Türkler sadece onları Endülüs mezaliminden kurtarmakla kalmamış aynı zamanda onların Selanik’e iskanlarına da imkan vermişlerdir. Sözgelimi, Benedikt Malla, işte Osmanlı’nın sahip çıktığı, kucak açtığı bu bakiyye veya hayatta kalan(survivors)Musevilerden biridir. Selanik Osmanlı idaresinden ayrıldıktan sonra 1904 yılında Fransa’ya göç etmek zorunda kalmıştır. Benedikt Malla, bugün Fransa’nın Cumhurbaşkanı olan Sarkozy’nin de dedesidir. Lakin dededen sonra baba Pal Sarkozy, 1940’larda Cezayir’deki Fransız lejyonunda askerlik yapmıştır. İşe bakın eskiden birlikte olduğu ve yaşadığı Müslüman ahaliyi kırmaya katılıyor. Ortak oluyor. Skandala bakın! Soykırım yapan Fransız Ordusunda paralı asker olarak kırım yapıyor. Nankör babanın nankör oğlu! Şimdi de torun Sarkozy Türklerden tarihin hesabını soruyor! Breh breh breh! Utanmazsan dilediğini yap sözü Sarkozy’ler için söylenmiştir. Adam da hiçbir arlanma, utanma ve kutsal yok. Adam şahsi ikbali için dindaşı Dominique Strauss-Kahn’a bile tertip kuracak kadar tıynetsiz. Gözlerini hırs bürümüş. Dolayısıyla yeniden seçilmek için tarihi, fikir ve düşünce özgürlüğünü bile kurban etmekten çekinmemektedir. Tarih üzerinden dünya barışını tehdit ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi