Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Milletvekili maaşları... Tribünler çok mu haklı?

Milletvekili maaşları... Tribünler çok mu haklı?

“Fıkra”yı bilirsiniz... Başhekim, “akıl hastanesi”nin bahçesinde dolaşmaktadır... Bir ara, bir “kalabalık” çarpar gözüne ve hemen o tarafa doğru yönelir... “Deli”ler, bir halka oluşturmuşlar ve ortada dönüp konuşan birini dinlemektedir... Deli, etrafında halka olan diğer delilere demektedir ki;

“Zapatero seçimleri kaybetti... Yunanistan’daki ekonomik kriz, halkı sokağa döktü... Belçika’da hükümet kuruldu... Kılıçdaroğlu; Kürt değil, Türkmen olduğunu söyleyerek yine çarketti, üstelik Kayseri Belediyesi hakkındaki iddiaları, yine mahkeme duvarına tosladı... Faili meçhul dosyası Demirel’e doğru uzanıyor... Odatv dâvâsında sanıklar birbirine girdi... Cudi Dağı’nda 8 terörist öldürüldü!.. Aytaç Durak, damadına ihale vermekten tutuklandı!.. İstanbul Barosu’nun başörtüsü yasakçılığına tepkiler devam ediyor... Baro, toplum mühendislerinin piyonu olmakla suçlanıyor!.. Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, Türkiye’yi Ermeni soykırımı yapmakla suçlayacağına, kendisinin işlediği katliamların hesabını versin!”

Başhekim, bu işten hoşlanır.

Yanındakilere sorar;

“Ne yapıyorlar bunlar böyle?”

“Efendim” derler; “Ortadaki deli, kendisini gazete sanıyor, diğerlerine günlük haberleri bildiriyor!”

Başhekim, bu durumdan daha da hoşlanır ve bahçede dolaşmaya devam eder.

Az ileride, bir de ne görsün...

“8-10 deli” iplerle birbirlerine sımsıkı bağlanıp, bir köşeye atılmamış mı!..

Merak edip, sorar:

“Peki, bunlar ne yapıyor?”

“Haa, onlar mı?” der, delilerden biri;

“Onlar, okunup da iadeye gönderilecek gazeteler efendim!”

HÜKÜMETE ÇAKMAK İÇİN!

Aynen fıkradaki gibi, “gazeteler”in “24 saat ömrü” var... “Yeni gazete” çıktığında, bir gün önceki elbette “eskiyor” ve dolayısıyla “iade”ye gönderiliyor.

Sadece “gazeteler” değil,

Elbette “haber”ler de eskiyor.

Çünkü, “gündem” değişiyor.

Ama, bazı “gündem konuları” var ki, “temcit pilâvı” gibi sürekli ısıtılıyor ve “eskimesine” izin verilmiyor... En azından, birkaç gün gündemde kalması sağlanıyor.

Meselâ, “milletvekili emekli maaşlarında yapılan düzenleme” olayı!..

“Tartışma”lar, “sataşma”lar ve “çamur atma”lar günlerdir devam ediyor.

Deliler bile “eskimiş gazeteleri” bağlayıp, “iade”ye gönderirken, “gazeteciler”i-miz, “milletvekili emekli maaşı” üzerinden, “seçilmişlere” bindirmeye devam ediyor;

“İşçi-memur emeklilerinin intibak yasası ve asgari ücret için kıllarını kıpırdatmayan milletvekilleri, kendi emeklilikleri söz konusu olunca anında birleştiler ve düzenlemeyi geceyarısı Meclis’ten geçirdiler!”

İSTEMEM, YAN CEBİME KOY!

Bu tür “tepki”lere karşılık, elbette “düzenlemeyi savunanlar” ve “Pardon, keleğe geldim” diyenler de oldu...

Meselâ, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, dün Hak-İş’i ziyaret esnasında, gazetecilerin sorusu üzerine demiş ki;

“Bu konuyla ilgili düzenleme ilk defa yapılmadı... Daha önce Turgut Özal döneminde de böyle bir düzenleme yapılmıştı...

Düzenleme ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Çünkü; farklı farklı zamanlarda düzenlemeler yapıldığı için maaşlarda eşitlik, adalet anlamında sıkıntılar meydana gelmiştir.

Farklı dönemlerde aynı görevi yapmasına rağmen, farklı emekli maaşları alan milletvekilleri vardır.

O zamanlar da bu işler konuşuldu, görüşüldü, tribüne oynayanlar oldu.

Açık ifade edeyim:

Bu iş gündemden düştükten sonra hepsi düzenlemeye ‘Evet’ diyenlerden önce gittiler maaşlarını aldılar.

Eğer birincisi yanlışsa bu ondan çok daha fazla yanlıştır. Ben yanlış olduğu kanaatinde değilim, bir ihtiyaçtan kaynaklandı ve böyle bir düzenleme yapılması gerekiyordu. Bu görevin hangi zorluklarla yapıldığını kamuoyu biliyor, bilmesi gerekiyor.

Düzenleme, bir mutabakatla çıkmıştır!..

Kimsenin kendi başına yaptığı bir iş değildir. Meclis’te belki 550 milletvekilimiz yoktu, ama ilgililerin hepsinin yetkisi, bilgisi ve belirli ölçüde de desteği ve katkısıyla bu yasa çıkarıldı.

Şimdi tribünlere karşı böyle söyleniyor. Halk dalkavukluğu yapılıyor, ama 3-5 gün sonra kimsenin şüphesi olmasın... Çünkü geçmiştekiler bugün söylediklerimin misalidir. O zaman da Özal aleyhine yeri göğü inlettiler. Şu dediler, bu dediler, asgari ücret mukayesesi, başka türlü bir kısım tezatlar gündeme getirilerek nutuklar söylendi. Bugün bu tartışmayı yapanlardan hiçbiri ‘Ben bu maaşı almıyorum’ demedi, alıyorlar hepsi. O konuda daha tutarlı olmak gerekiyor diye düşünüyorum.”

Cemil Çiçek, haksız sayılmaz...

Gerçekten de; “halk dalkavukluğu” yapmak ve “tribünlere oynamak” isteyen bazı milletvekilleri, hiç kuşkunuz olmasın ki; “oylamaya katılan milletvekilleri”nden çok daha önce “zamlı maaş”larını almaya koşa koşa gideceklerdir!..

Rahmetli Özal döneminde olduğu gibi!.

CHP’NİN TAVRI SAMİMİ Mİ?

“Halk dalkavukluğu”na soyunan partilerden biri de, CHP... Bu parti, düzenlemeyi “Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini” açıkladı... Dahası, düzenlemenin altında “imza”sı olan milletvekillerini de Disiplin Kurulu’na sevkedeceğini bildirdi..

Ki, onlardan biri de Bolu CHP Milletvekili Tanju Özcan’dır!.. Önergeye imza attığı için “hedef tahtası”na oturtulan Tanju Özcan; gerek Akit’e, gerek diğer gazetelere önemli açıklamalar yaptı... “CHP Grup Yönetimi tarafından kandırıldığını ve kullanıldığını” söyleyen Özcan dedi ki;

“Bana ‘Bizden bu artıştan yararlanacak birisinin imza atması yanlış anlaşılır. ‘Kendisi için istiyor’ derler. Bu nedenle emeklilik maaşına yapılacak bu artıştan yararlanmayacak bir vekilin imzası daha iyi olur. Senin emekliliğine daha çok var. 20 yılın var. Onun için imzayı sen at. Senin imzan yanlış anlaşılmaya mahal vermez. Daha gençsin’ dediler. Bu düzenlemeden bir kuruş dahi yararım yok. Ama bana gruptan ‘İmzala’ dediler. Ben de Genel Başkan’ın kararıdır diye attım. Sonra grup yönetimi çıkıp ‘Böyle bir şey yok’ diyerek suçu üzerime yıktı”

Uyanıklığı görüyor musunuz?..

“CHP’nin kartları ve kurtları” Özcan’a gidip, “Sen gençsin, imzala” diyorlar ama sonra “kamera”ların karşısına geçip, “Biz karşıyız” açıklaması yapıyorlar.

Peki, nedir bu tavrın anlamı?..

Bunun anlamı; “İstemem, yan cebime koy” demekten başka bir şey değildir.

BDP CEPHESİNDE DURUM!

CHP’de durum böyle... Peki, BDP cephesinde durum nedir?.. Dün, Meclis’te basın toplantısı düzenleyen BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan ise, “milletvekili emekli aylığına zam” öngören düzenlemeye “imza” verdiklerini, ancak oylamada “Hayır” dediklerini ifade etmiş ve demiş ki;

“Milletvekillerinin emekli maaşlarında bazı teknik eşitsizlikler bulunuyordu.

AKP, MHP, CHP bir araya geldiler ve bu konuda bizden önce toplantılar yaptılar. Anlaştılar. Bize geldiler. Biz de sorulduğu zaman teknik olarak ilk getirilen tüm tasarılara baktık.

Evet sigortalı olan, Bağ-Kur’dan gelen emekli olamıyordu... Eşitsizlik vardı... Bunun giderilmesi gerektiği konusunda, bizim önceden eşitlik konusunda görüşlerimiz vardı... Bu konuda anlaşmış olan 3 partinin bizi ikna eden teknik düzenlemeleri karşısında imza veren bir partiyiz.”

Hasip Kaplan, düzenlemeyle ilgili, gazetelerde yazılan bazı haberlerin “yanlış” olduğunu da söyleyip, demiş ki;

“İki yılda emekli oluyorlar” diyorlar ki, bu yanlıştır... Arkadaş, bir defa 25 çalışma yılı süresinin dolması lâzım!..

“Maaşlar yüzde 100 artıyor” diyorlar ki, o da yanlış!.. Kaldı ki, çıkan o yasaya da ret oyu verdik!..”

MHP’Lİ TÜRKKAN’IN HAKLI TEPKİSİ

Bu konuda, bir de “MHP cephesi”ne bakalım mı?.. Bakın, MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, kendisini nasıl savunmuş?..

Türkkan, yapılan eleştirilere bir ayda yaptığı yaklaşık 11 bin liralık harcamanın listesini yayınlayarak cevap vermiş... İlginç bir yöntemle maaş zammı savunması yapan MHP’li Türkkan, “Koparılan gürültüye bakınca milletvekili maaşıyla ilgili bir şeyler yazmak farz oldu” diyerek, Twitter hesabından, yaptığı harcamalarla ilgili takipçilerini bilgilendirmiş... İş adamı olan Türkkan, öncelikle milletvekili maaşını Kocaeli Valiliği vasıtasıyla öğrencilere burs olarak dağıttığını, geçimini de şirketinden hesabına yatırılan para ile sağladığını söylemiş...

Ve devam etmiş:

“Okuyan 4 çocuğum var... Sorarım size; kalan para ile nasıl geçineceğim?..

Ya bir firmanın lobiciliğini yapacaksın ya da haram lokma yememe endişesi taşımıyorsan, pisliğe karışacaksın!.. Asgari ücret tabii ki az... Hem de çok az... Ama bir parlamenteri de lobicilerin karşısında esas duruşta bekletmenin bedeli bu ülkeye çok daha pahalıya mal oluyor... Yaşıyoruz bunu. Ben dürüst milletvekilinin milletvekilliği yapmak kaydı ile mevcut maaşla geçineceğine inanmam. Ben maaşımı almadığım için bunu sizlerle paylaşmam daha kolay oldu. Takdir sizlerin.”

Lütfü Türkkan, daha sonra da; “ev kirası”ndan “seyahat biletleri”ne, “misafir ağırlama”dan “çiçek ve çelenk”lere, “fatura”lardan “yakıt parası”na ve “kuru temizleme”ye kadar bir dizi “harcama”sının tutarını yazmış: 10 bin 740 lira!..

Kabul etmek gerekir ki;

MHP’li Lütfü Türkkan’ın verdiği bu rakamlar, üç aşağı-beş yukarı doğrudur...

Eğer, bir “holding temsilcisi” değilsen, “milletvekili maaşı” ile, gerçekten geçinilmez!..

“AĞIRLANMAK” İSTEYEN BİZİZ

Çünkü bir milletvekili;

“Seçim bölgesi”nden, hem de “heyet halinde” gelen seçmenlerini ağırlamak, onlara “çay-kahve” ikram etmek, “yemek” yedirmek, hele yatıya geldilerse “otel ayarlamak” zorundadır!.. Aksi halde, nazlı seçmen der ki; “Kırk yılda bir Ankara’ya gittik, burnu büyüyen milletvekilimiz yüzümüze bile bakmadı!.. Bir çay bile ısmarlamadı!”

Söyleyin, aynen böyle demez miyiz?..

Kaldı ki, milletvekiline giden “tek misafir grup” da, onlar değildir... Milletvekili hemen her gün kendisine “grup” halinde gelen “seçmen”lerini, en iyi şekilde ağırlamak ve gönüllerini hoş ederek uğurlamak zorundadır!..

Aksi halde, bir daha seçilemez!..

Peki, bu “ağırlama”lara para mı dayanır, “maaş” mı yeter?..

Herkes, şapkasını önüne koyup, iyice düşünsün!.. “Millet” olarak “vekil”lere giden biz, “ağırlanma” isteyen biz, sonra da “milletvekili maaşı çok fazla” diye ortalığı velveleye veren yine biz!..

Ne yapsın milletvekili?..

“Bizleri ağırlayacağı” parayı bulabilmek için, “banknot matbaası” mı kursun?.

Siz, “milletvekili”ni bırakın da, asıl, onlara karşı “gladyatör” kesilen “medyatör”lere bir sorun hele; acaba kendileri “kaç bin dolar” maaş alıyor??.

DAHA ŞEFFAF OLABİLİRDİ!

Şahsen ben; “milletvekili emekli maaşlarına yapılan zam” konusunun tartışma konusu yapılmasını hiç de doğru bulmuyorum.

Benim karşı çıktığım tek konu; bu düzenlemenin “yangından mal kaçırır gibi” geceyarısı yapılmış olmasıydı ki, bunun doğru olmadığını da, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in açıklamalarından öğrendim...

Çiçek, “Meclis çalışmaları”nın saat 14.00 ile 19.00 arasında “televizyon”dan yayınlandığını, televizyon yayınlarının kapandığı saatten sonra yapılan düzenlemenin “dikkatlerden kaçırma” olarak algılandığını, oysa bunun doğru olmadığını söyledi.

Bu açıklama, beni tatmin etti...

Ama ben, yine de “maaş düzenlemesi”nin gündüz saatlerinde ve “kamuoyunun gözleri önünde” yapılmasını isterdim...

O zaman, kimin, nasıl bir “ikiyüzlülük” sergilediğini millet de görürdü.

Uzun lâfın kısası;

Milletvekilleri de, gazeteciler de goygoyculuk yapıp, “tribünlere oynamayı” bıraksın!.. Hiç kimse, milleti kandırmaya da yeltenmesin!..

İşi düştüğünde Ankara’ya gidip, “ağırlanma” bekleyen bu millet değil mi?..

Bırakın bu “halktan yana” ayaklarını!..

“Deli”lerden ibret alın, delilerden!..

“Eskiyen gündemi” tartışarak, kendinizin “akıllı” olduğunu mu zannediyorsunuz?.

Biz, Bakırköy’de ne “deli”ler gördük!..

“Akıllı”lardan çok daha “akıllı”lardı...



Kemal Bey, ne der bu işe

Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde “yolsuzluk” yapıldığını iddia eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “delil”(!)i neydi?.. Elbette, Hacı Ali Hamurcu adlı bir “sabıkalı”nın yaptığı açıklamalardı!.. Peki, Hacı Ali Hamurcu şimdi nerede?... Elbette “hapiste!”

Peki, Hacı Ali Hamurcu’nun avukatı kimdi?.. Elbette, Yusuf Erikel!..

İşte bu Yusuf Erikel, Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’ye “şantaj” yaptığı gerekçesiyle açılan davada, “2 yıl 1 ay hapis” cezasına mahkum olmuş, iyi mi?..

Hem de; “Evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık” suçlarından mahkûm olmuş!.. Sadece “2 yıl 1 ay hapis” cezası almakla kalmamış, “62 bin 500 lira” da para cezasına mahkûm olmuş!..

Hele hatırlayın o günleri... Erikel; 2007 genel seçimleri öncesi Başkan Özhaseki’yi arayarak; elinde “Borçlusu Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve Genel Sekreter Mustafa Yalçın olarak görünen 10 bin liralık senet olduğunu, bu senedin ödenmemesi halinde seçimler öncesinde sansasyon oluşturacağı” tehdidinde bulunmuştu... Mahkeme sürecinde, Başkan Özhaseki ve Genel Sekreter Yalçın’ın imzalarının taklit edilerek sahte senet hazırlandığı ve bu senetle şantaj yapıldığı belirlenmişti!..

İşte bu dâvâ sonuçlanmış ve Hacı Ali Hamurcu’dan sonra, onun avukatı Yusuf Erikel de hem “hapis”, hem de “para cezası”na mahkûm olmuş... Bu durumda ne yapacak Kılıçdaroğlu?.. “Yanılmışım” deyip, “özür” diler mi acaba?.. Hiç sanmam... Dersim’den özür dilemeyen biri, Kayseri’den hiç özür diler mi?.. Hiç kuşkunuz olmasın, yine çamura yatacaktır!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi