Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Geleceğin tahmini

Geleceğin tahmini

Gelecek için beklentilerimizi dar bir alana sığdıramayız. Dünya yeniden kurulurken ve bu oluşum içinde önemli bir yerimiz olacağını düşünürken basit hesaplarla sonuç alamayız.

Genelde siyasi değerlendirmeler dünya görüşleri üzerine yapılır. Mesela son günlerde bölgemizdeki gelişmelerin demokrasi uğruna yapıldığı ve otoriter rejimlerden kurtulmak için mücadele edildiği söylenir. Bu görüşe hiç katılmıyorum ve dünya görüşleri üzerine yapılan tartışmaların sadece amaca ulaşmak için kullanılan bir araç olduğunu düşünüyorum. Bir ülkedeki rejim diğerlerini hiç ilgilendirmez ve bu konudaki sözler sadece kamuoyunu yönlendirmek için söylenir.

Geleceğe yönelik tahminlerde bulunmak için önce etkili güçlerin öngördükleri modeli tahmin etmek, kendi aralarındaki mücadelede kimin galip geleceğini kestirmek ve ülkeyi bu şartlara göre yönlendirmek gerekir.

Önce düşündüklerimizdeki bazı çelişkilere göz atalım. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ABD ve SSCB arasında paylaşıldı ve iki tarafın birbirinin amansız düşmanı olduğu söylendi. Oysa bu bir uzlaşma idi herkes kendi payını bu düşmanlığı kullanarak korudu.

ABD’nin laik ve demokrat ülke istediği, bazen bunu gerçekleştirmek için müdahale ettiği söylenir ama Suudi Arabistan bundan azadedir. ABD hem İsrail’in hem de Suudi Arabistan’ın en yakın dostudur ama bu iki ülke birbirinin sözde düşmanıdır.

1980 öncesi Türkiye’deki solcular Demirel iktidarının ülkeyi ABD’nin kontrolüne soktuğunu söyler ve bağımsızlık için mücadele ederlerdi. Oysa bu iktidar SSCB’den en çok kredi alan ikinci ülkeydi ve sanayi alt yapısını bu destekle sağlamaya çalışıyordu. Cevap verilmesi gereken iki soru vardı. Acaba Demirel hükümeti bunu ABD’ye rağmen mi yapıyordu? Öyleyse neye güveniyordu. Solcular kendisine düşmandı, sağcılar SSCB ile yakınlık nedeniyle düşman olabilirdi. Ya da hiç kimsenin aklına gelmeyen bir durum söz konusuydu. Yani ABD ile SSCB arasında düşmanlık değil dile getirilmeyen bir uzlaşma vardı.

Türkiye önümüzdeki dönemde iki seçenek arasında karar verecektir. Birincisi ABD ve Rusya’nın karşılıklı konumda olduğu dengede istinat noktası olup dünya dengesinde önemli bir role sahip olmak ya da Çin veya Avrupa merkezli bir dengede yer almak. Ancak dünya ölçeğindeki rekabet devam ediyor ve Avrupa ve Çin’e karşı ekonomik operasyonlar uygulanarak güçsüz hale getirilmek, dünyadaki petrol ve gaz rezervlerinin ABD ve Rusya’nın kontrolünde olması sağlanmak isteniyor. Bu mücadeleyi bizlere demokrasi mücadelesi ya da mezhep çatışması olarak aktarıyorlar.

Bugün uygulanan politikanın temelinde mezhep farklılığı olduğu görülüyor. Bu yolla Araplarla İran arasına geçilmez bir sınır konulacak ve Arap dünyası ABD’nin yanında yer alırken İran Rusya’nın müttefiki olacak. Böylece Çin’in Ortadoğu’ya girmek için bir kapı olarak kullanması engellenecek.

Türkiye’de ABD karşıtı ve Avrupa ile birlikte olmak isteyen kanat, özellikle muhalefette CHP içindeki ayrışmanın temelinde dış politikadaki farklılık yatıyor. İktidar partisinde de farklılıklar olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi