Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Denktaş için K. Kore modeli, zorunlu yas!

Denktaş için K. Kore modeli, zorunlu yas!

Dürüst gazeteci olmak, belaya atlamak bu ülkede! Bu yüzden samimi değil tiyatral yazacaksın! Aynen şu Kim Jong-il’in yasını tutan K. Koreliler gibi, Rauf Denktaş öldü diye göğsüne vura vura ağlayıp uluyarak ağıt yakacaksın! Kendini yerden yere vurup, üzerine Raid sıkılmış hamamböcekleri gibi sırt üstü debelenerek, acı dolu naralar atacaksın ki günü kurtarasın! Çünkü bu millete ancak üçkâğıtçılık yaparak yaranırsın!

Benim çocukluğumda Turgut Özal, “Koskoca Türkiye’yi burnundan tutmuş, kendi istediği istikamete götürüyor” diyordu merhum için! Aynen katılıyorum. Kıbrıs’ın Demirel’idir Rauf Denktaş benim için!

Rauf Denktaş, hem”Türkiye’deki askeri vesayetin bir parçasıydı!” Hem askerin siyasetteki elini güçlendiren maşası! Hem vesayetin amacı, hem de aracıydı kısacası!

2000’li yılların başlarında Denktaş konusunda sürekli olarak kuşkulara kapılıyordum! Nedenini arz edeyim: Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün siyaset sahnesinde görüldüğü yıllardı! Denktaş’ın düzeninin bozulduğu... Erdoğan’ın sivil toplumdan yana durması, askerin buna karşı çıkması, AB yolunda adımlar atılması Denktaş için yeni bir süreç başlatmıştı.

Çünkü AB yolunun açılması demek, Türkiye’nin Kıbrıs politikasında ve Kıbrıs’taki demokratikleşme konusunda bir dönüşümün eşiğiydi. AB kapısının aralanması demek, demokrasi ve hukuk çıtasının eski yerinden kımıldaması anlamına gelmekteydi. Asker, bu ikisine de karşıydı. Çünkü AB tipi demokrasi biçiminden ‘bölücü ve şeriatçı güçler’in yararlanacağından korkuyorlardı. Denktaş da, saltanatının ve gücünün bekası adına sivil toplumdan yana değil, askerle birlik oldu. Bu hayatının hatasıydı!

2003-2004 TSK içindeki Ergenekon’cular, Sarıkız, Ayışığı diye darbe planları yapıyorlardı. (Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlükleri) Bu günlükler, Kıbrıs’ın ve Denktaş’ın aslında hiç de göründüğü gibi olmadığının kanıtıdır bana göre!

Böylece pek çok sivil toplumdan yana olan vatandaş gibi ben de Denktaş’a saygımı yitirdim! Sivil toplum yolunda engel teşkil etmesi yenilir yutulur şey değildi benim için. Çözümsüzlüğü çözüm olarak görmek...

Ama bizde yok öyle yağma! Devlet ulusal yas ilan etti diye rol icabı taziye moduna girerek merhumu ululayacak, takdis edeceksin! İçinden gelsin veya gelmesin!

Doksanlı yılların başında Denktaş’tan yaka silkerek şikâyet eden Demirel gibi “dün dündür, bu gün bugündür” diye bu güne göre şekil alarak, renk değiştireceksin! Vitrine oynayacaksın!

Sanki Demirel’le, Ecevit’le, Özal’la ilişkilerinde hiç sorun çıkarmamış gibi Rauf Denktaş! Hep uyumlu bir siyaset izlemiş gibi dışişleri bakanlarıyla, büyükelçilerimizle siyaset hayatında! Zikzakları olmamış gibi! Denktaş’ın başına buyruk havası çılgına döndürmemiş gibi eski başbakanları! Herkes rol icabı ağıt yakacak! Zorla “badem gözlü” diyecek millet! Yas tutacak devlet kararıyla!

Van depreminde yüzlerce insanımız diri diri gömülerek hayatını kaybetti. Yılbaşı kutlamalarına servet yağdırılırken, yılbaşı gecesinden sadece bir gün önce çadırda insanlarımız yanarak can verdi. Şimdi soruyorum, neden onlar için de ulusal yas ilan edilmedi? Van’da ölenler de vatandaşımız değil miydi?

En azından Denktaş, Vanlı depremzedeler gibi yaşarken yok saydıklarımızdan değildi. Hayatı boyunca Kıbrıs’ın yegâne efendisiydi. Hayatı boyunca Kıbrıs’ta muhalif bir tek sesin çıkmasına müsaade etmedi. Kıbrıs’ı, kendi krallığı gibi yönetti. Dış siyasetteki Kıbrısçılarımız, askerler, hükümetler... Kimse gözünün üstünde kaşın var diyemedi. Tam bir saltanat sürdü. Daha ne olsun?

Şimdi de sırf vesayet sisteminin kıymetlisi diye Kuzey Kore modeli zorunlu yas bile dayatıldı baksanıza? Oh ne ala! Hayatı boyunca “zeki, akıllı ve kurnazdı. Türkiye’de siyasetin nasıl oynanacağını, kamuoyunu oluşturma manivelalarının nasıl kullanılacağını iyi kavramıştı.” Demirel’e tıpatıp benzeyen yanları vardı.

Sanırım bu zekâ, ölüm merasimini de, ulusal yas olayını da mecbur kılacak son manevraları yaptı. Şimdi ulusal yas! Kim Jong-il’in yasını tutan K. Koreliler gibi rol icabı ağlayıp sızlama zamanı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi