Faruk Çakır

Faruk Çakır

Eğitim, Kemalizm’in esaretinden kurtulsun

Eğitim, Kemalizm’in esaretinden kurtulsun

Millî Güvenlik derslerinin okullardan kaldırılacak olması millet ekseriyetinde memnuniyetle karşılanırken, varlıklarını ‘yasak’lara borçlu olanlar bu gelişmeye itiraz etti. Onlara kalsa bu dersin saatleri arttırmak ve belki de başka dersleri kaldırmak gerekecekti. Şaşırtıcı olan bir nokta da, bazı ‘milliyetçi’ eğitim sendikalarının da bu dersin kaldırılmasına itiraz etmeleri oldu.

Eğer geri adım atılmazsa, 19 Mayıs kutlamalarının [Ankara hariç] stadyumlarda kutlanmasına son verilmesi kararından sonra, eğitim sisteminde alınan ikinci sevindirici ve doğru karar bu oldu. Çünkü mevcut haliyle Millî Güvenlik dersleri, sivil okullarda gerekli olan bir ders değildi. Hele hele bu dersin, asker kişilerce ve resmî kıyafetli ‘komutan’larca verilmesi yanlış üstü yanlıştı.
Millî Güvenlik dersleriyle ilgili şikâyet konularından biri de, derse giren görevlilerin okulu, okuldaki öğretmenleri ve hatta öğrencileri ‘fiş’lediği yönündeydi. Nitekim 28 Şubat 1997 sürecinde yapılan bu fişlemelerin daha sonra belgeleri ortaya çıktı. Hatta bu ‘fiş’ler bazı dâvâlara konu dahi oldu.
Şu da var ki, bazı davranışlar ‘fiş’lemekten daha ziyade öğrencileri ve velileri rencide edebilir. Meselâ öğretim yılı başında İstanbul’daki bir okulda derse giren Millî Güvenlik öğretmeni, öğrencileri hitaben “Anıtkabir’e gidenler ellerini kaldırsın bakalım?” demiş. Haliyle öğrencilerin çoğu ellerini kaldırmamış... “Resmî kıyafetli öğretmen” devamla, “Tabiî ki ben sizi suçlamıyorum. Kabahat sizin anne ve babalarınızda. Demek ki sizi oraya görürmemişler...” şeklinde ifadeler kullanmış.
“Resmî kıyafetli öğretmen” görünüşte öğrencilerin gönlünü almış, ama öte yandan velilerini kınamak suretiyle gerçekte öğrencileri de rencide etmiş olmuyor mu? İstanbul ya da başka bir ilde okuyan bir öğrencinin Ankara’ya gitmesi şart mıdır? Anıtkabir’e gitmemiş olmak, eksi not olmaya sebep olur mu?
Velhasıl, Millî Güvenlik derslerinin sona erecek olması iyi olmuştur. Bu adım doğrudur, ama yetmez. Aslolan, bir bütün olarak eğitim sisteminin yanlışlardan, hatalardan, ‘baskıcı anlayış’lardan arındırılmasıdır. Meselâ, “İnkılâp Dersleri” de bu cümleden ele alınması gereken konulardan biridir. Neredeyse bir asırdır öğrencilere ‘yanlış tarih’ anlatılıyor. Basit bir misalini Engin Ardıç hatırlatmış: “Bilindiği gibi, Atatürk’ün doğum günü belli değildir. Atatürk olarak doğsaydı, belli olurdu. Fakat gümrük memuru Ali Rıza Bey ile refikası Zübeyde Hanım’ın oğlu Mustafa kimliğiyle doğduğu için, aile doğum gününe önem vermemiştir. (Ali Rıza Bey daha sonra memurluktan ayrılıp kereste ticaretiyle iştigal etmiş, fakat bu husus Atatürk biyografisinde “yakışıksız” kaçacağı için bilmeyenlerden özenle gizlenmiş ve bilenlere de unutturulmaya çalışılmıştır.)” (Sabah, 25 Ocak 2012)
Dikkat edelim, bir kişinin doğum tarihinin bilinmiyor olması ‘ayıp’ değildir. ‘Ayıp’ ve yanlış olan, o ‘bilgi’yi gizlemeye çalışmaktır. M. Kemal’in biyografisinde bu “bilgi” yer almış olsa ne fark ederdi? Ama gizleyince çok şey fark ediyor, ortaya “gizlenen tarih” gerçeği çıkıyor.
“Bilgi gizleme”ye bir misal de Emre Aköz’ün “Kemalistlerin baba kompleksi” başlıklı yazısında anlatılıyor: “Padişah Vahdettin’in rolünü de küçümsemek, hatta yok etmek için ellerinden geleni yaptılar. Uzun yıllar, pusulası kırık, fındık kadar bir gemiyle Samsun’a çıkıldığını anlattılar okullarda, törenlerde... Tabii ‘hain’ Vahdettin’e rağmen yapılmıştı bu girişim. Derken öğrendik ki Bandırma vapuru dönemin şartlarına göre iyi bir gemidir. Pusulası bozuk filan değildir.
Mustafa Kemal’in yanında, yirmi kadar yardımcı ve ayrıca Padişah’ın kendisine verdiği yüklü miktarda para vardır.” (Sabah, 25 Ocak 2012)
Netice olarak, başta askerî liselerde verilen eğitim olmak üzere bütün eğitim kurumları “Kemalist anlayış ve bakış”tan kurtulmalıdır. Bu talebi, son tartışmalar üzerine ilk defa bugün dile getiriyor değiliz. Yıllardan beri bu talepler dile geliyor. Çünkü hür zihinlerin yetişmesi ve Türkiye’nin ‘hür ve demokrat bir ülke’ olması için başka çare yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi