Fehmi Koru

Fehmi Koru

Olağanüstüden olağana geçiş yolu

Olağanüstüden olağana geçiş yolu

Kuşku penceresinden bakıldığında ‘olağanüstü’ daha iyi yerli yerine oturuyor.

‘Olağanüstü’ denilen süreç, bir savcının, konumu gereği kendilerine bilgi vermesi gereken başsavcı ve başsavcı yardımcısını da karanlıkta bırakarak, MİT’in şimdiki ve eski müsteşarlarını ifade vermeleri için davet etmesiyle başladı.

Devletin bütün önemli makamlarında bulunanlar, haberin gazetelerde yer aldığı gün, -Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, MİT Müsteşarı Hakan Fidan- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le ayrı ayrı görüştü.

Aynı gün, bir gazetenin muhabirinin MİT elemanı oldukları anlaşılan bir ekip tarafından izlendiğini öğrendik; yine aynı gün, muhabirin ‘mahkeme’den kendisine verilen önemli yazarlarının telefon konuşmalarını MİT’in dinlediğine dair belgeleri de yayımladı gazete...

Meclis’te CHP’lilerin kürsü işgalinin de o akşam yaşandığını bu listeye eklemeliyiz.

Günlerden beri zihinlerimiz bu gelişmelerden çıkartılan ‘olağanüstü durum’ görüntülerini pekiştiren yorumlarla dolu. Kimi yargı ile emniyet bir tarafta MİT ile hükümetin diğer tarafta bulunduğu bir topyekün savaş başladığını ileri sürüyor, kimi daha kapsamlı senaryolar çıkarıyor aynı tablodan...

Anlık tablolar bazen yanıltıcı olabilir. Tablolara bakıp yapılan tesbitler yanlışlığa sevk edebilir. Dikkatli olunmaz ve doğru teşhis koyabilmek için özel çaba gösterilmezse, basit yöntemlerle çözüme kavuşturulabilecek sorunlar, ‘olağanüstülük’ kazanarak hükümetleri dize getirebilir. ‘Olağanüstülük’ zorlamasının Ak Parti hükümetinin elini zayıflatacağını, bunun Türkiye’nin iç dengeleriyle birlikte dış politika önceliklerini de olumsuz etkileyeceğini düşünüyorum.

Geçmişte gördük: Yanlış teşhis konulan durumlardan vazife çıkartan birileri, basit olayları, büyük bir krize yol açacak ‘olağanüstülüğe’ çevirmekte mâhir olabiliyor. Serinkanlı yaklaşıldığında kolaylıkla çözülebilecek sorunlar, tersi davranışlar yüzünden, ekonomiyi allak bulak edebiliyor, toplumsal huzuru bozabiliyor, hükümetleri bile götürebiliyor.

Yanlış teşhisin krizi tetiklediği 2001’deki anayasa fırlatma olayını hatırlayın...

Darbeler öncesinde karanlık ellerin işlediği siyasi cinayetlere, toplumsal hareketlenmelere bakın... Geriye doğru bir değerlendirme yaptığımızda, bunların aslında bizleri belli bir yöne sevk etmek üzere gerçekleştirilmiş ‘operasyonlar’ olduğunu görebiliyoruz.

Uğur Mumcu’lar, Bahriye Üçok’lar, insanları sokaklara döküp “Kahrolsun Şeriat” diye bağırtmak üzere öldürülmedi mi?

Şimdi de ‘topyekün savaş’ yaygarasına yarayacak gelişmeler yaşanıyor, o gelişmelere uygun yorumlar yapılıyor.

Daveti MİT yöneticilerine gönderen savcı(lar) ile onların başvurularını onaylayan yargıçlar yasanın verdiği yetkiyi kullandıklarında ısrarlılar; unutmayalım, referandumla değiştirilen anayasa maddesinde yargılama yeri ‘Yüce Divan’ olarak belirlenmiş (eski) Genelkurmay Başkanı’nı cezaevine göndermiş ‘özel yetkili’ mahkemenin savcıları ve yargıçları bunlar... Yaptıklarının önünü arkasını düşünmeleri gerekmiyor.

Mahkemelerin yetkilerini belirginleştirecek biçimde CMK 250 ve 251’i de kapsayan bir yargı reformu paketini hükümet hazırladı; paket Meclis yolunda... Hiçbir yanlışlığa yol vermeyecek biçimde yeniden kaleme alınmalı ilgili maddeler ve derhal yasalaşması sağlanmalı... Elinde silâh tutanla kalem tutanı ayırt edecek ve seçilmiş milletvekillerinin Meclis’e gelmelerini sağlayacak başka yasa maddeleriyle birlikte...

‘Olağanüstü’ görüntüyü olağana çevirecek yöntem budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fehmi Koru Arşivi