Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İstihbarat oyunları

İstihbarat oyunları

Bana kalırsa, hükümet bu işin peşini bırakmamalı. Savunmada kalmamalı. Taarruza geçmeli. Olayın üstüne üstüne gitmeli. En iyi müdafa taarruzdur çünkü.

Bu tartışma, savcının soruşturmadan alınmasıyla bitmez.. Bana kalırsa bu soruşturma derinleştirilerek devam etmeli idi.. Bu vesile ile yaşanması mukadder olan hesaplaşmanın yaşanması gerekirdi. Bu hesaplaşmayı ertelemenin bir faydası yok..

Hedefte Fidan ya da MİT gözüküyor gibi olsa da, aslında iktidara yönelik derin, kökü dışarıda bir istihbarat operasyonu sürdürüldüğünü düşünüyorum. Ve bu operasyon bugün başlatılmış da değil.. Uludere de bu operasyonun bir başka parçası idi sanırım..

Bu operasyonda gözler İsrail’de.. İsrail varsa İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve tabii ABD istihbaratı da var demektir. Bunlar varsa Rusya olmadan olmaz..

Öyle sanıyorum ki, bu işin ucu “Cemaat”e de sıçrayacak.. Ve bu iş burada bitmeyecek.. Savcının görevden alınması ile bu tartışma bitmeyecek, daha da alevlenecek.. Konu yasa değişikliği vesilesi ile parlementoya taşınacağından Meclis’te kızılca kıyamet kopacak.. MHP ve CHP’ye gün doğdu.. Bu tartışma BDP’yi de yakından ilgilendirdiğinden o cenah da bir şeyler yapacaktır.

Kimine göre, bu operasyon, PKK-KCK yapılanmasını tasfiyeye yönelik girişimleri engellemeye çalışan çevrelerin işi.. Kimine göre, bir istihbarat faaliyeti deşifre edilerek süreç engellenmeye çalışılmak isteniyor.

Herkes kendine göre bir yorum yapıyor. Şimdi gözler parlamentoda ve yeni atanan savcılarda. İddianame hazırlandığında yeni bir tartışma başlayacak. Gizli bir takım bilgiler söz konusu ise bunlar da deşifre edilebilir. “Birileri PKK içindeki MİT ajanlarının isimlerini sızdırabilir” diyenler de var.. Bu arada tartışılacak bir diğer konu Apo’nun geçmişi ve PKK’nın nasıl ortaya çıktığına ilişkin iddialar.. Bu konu Evren’e de sorulacaktır herhalde.. Bana göre bu iş dönüp dolaşıp yine MİT’in kapısına gelip dayanacaktır..

Kimine göre, bu olay MİT’in ayağına çelme takarak PKK’yı devletin elinden kurtarmaya yönelik bir operasyondur.. Bu konuda söylenmeyen kalmadı. Madem böylesine bir bilgi kirliliği var, şimdi iktidarın bu durumu fırsat bilerek bu konu ile ilgili ve MİT ile ilgili kapsamlı bir operasyon başlatması gerekir..

Sadece MİT değil, jandarma istihbaratından emniyet istihbarata kadar bütün istihbarat birimlerinin gözden geçirilmesi, yanlış yapanların ayıklanması şart. Bu sadece bugüne ilişkin değil, 12 Eylül’den bugüne, gidilebiliyorsa, 12 Mart’a kadar gidip gerçeklerin ortaya çıkartılması gerekiyor.. Özellikle de, bu MOSSAD iddiasının yakınen araştırılması ve bu konuda millete bir açıklama yapılması gerekiyor.. Aynı şey PKK ve Apo için de geçerli..

En basit bir söylenti, en tehlikeli gerçekten daha tahripkar olabilir.. Halkın kafasındaki bu şüphenin giderilmesi gerekir.. KCK operasyonunda ele geçirilen onlarca CD ve belge ne olacak?.. Bu bilgiler zaten savcılığa ulaşmış. Emnieyetten birileri de biliyor bütün bunları..

Bir de “15 Şubat sendromu” var.. Ne olacak göreceğiz. Kimileri bu durumu bir fırsat olarak görüyor. Eğer MİT’çiler kurtarıcılacaksa, CHP Ergenekoncuların, BDP KCK’lıların kurtarılması için bu durumu bir fırsat olarak değerlendirmek istiyor.. Bu işin bir ucunda PKK, öteki ucunde Ergenekon olabilir.. Bir ucunda ABD’nin neoconları, öteki ucunda MOSSAD da olabilir..

Bu arada NATO da yangına körükle gidercesine süreci kaşımaya devam ediyor..

Şu Suriyeli muhalif subayın Suriye’ye para karşılığı iadesi ile ilgili iddialar da can sıkıcı ve mide bulandırıcı.

Sonuç ne olursa olsun istihbarat ve güvenlik kurumlarına neşter atma zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Bir süre önce de bu konu ile ilgili bir yazı yazmıştım.. Bugün bu konu artık geri dönülmez, ertelenemez bir hale gelmiştir..

Tamam! Fidan’ı feda etmeyelim ama bilelim ki, bu iş burada bitmeyecek ve bu işler içeride başlayıp biten hadiseler değil ve bu işin arkası gelecek. Bunu görelim ve bu işi tezgahlayanlar yalnız ve zayıf değiller. Tek hedefleri de Fidan’ın gitmesi değil.

Bu işin “daktilo kuşağı” ile “klavye kuşağı”nın, devletin sahibi “beyaz Türkler” ile, “Anadolu’nun karayağız delikanlısı”nın meydan savaşı olduğunu söyleyenler de var. Kariyeri, bilgisi, zekası ne olursa olsun, “paşaların dünyası”na eğitim hayatına “astsubay okulu”ndan başlayan birinin yükselmesinin sebep olduğu hazımsızlığın altını çizenler de var..

Bize hayır gibi gelen şeyde şer olabilebileceği gibi, şer gibi gelen bir şeyde Allah(cc) hayır murat etmiş de olabilir, kimbilir?

Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi