M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Tutkulara Esir Olmak

Tutkulara Esir Olmak

Tutkular, hevesler, nefsin arzuladığı şeyler…

Kur’an diliyle “hev┠denen şey, aslında tehlikeli bir oyuncak!

İnsan bir kapıldı mı büyüsüne ve albenisine, hevesinin sonu gelmez!

Dünyamız da, zaten bir oyun ve oyuncaktan ibaret değil mi?

İnsan, aklını kullanmaz, vahye teslim olmazsa eğer; ya hevâ’sına esir olacak, ya da hevâ’sı onu esir alacaktır!

***

Şimdi, vicdanları derinden sarsan ilahi ikaza kulak verelim:

“Hevâ ve hevesini tanrılaştırana bak! Böyle birinden sen mi sorumlu olacaksın?”(Furkan,43).

Zevklerini, menfaatlerini, dünyalık ikbal ve istikballeriyle sonu gelmez ihtiraslarını hayatın biricik ölçüsü haline getirenler!

Ve bunların peşinde koca bir ömür koşturup nefislerini tatmin etmeye çalışanlar!

Bu halleriyle, peşinde koştuklarını tanrılaştırmış olduklarının acep farkındalar mı?

Bir de bunun adına özgürlük diyorlar!

Hiç, insanın kendi arzu ve isteklerini tatmin etmesi, hayat felsefesi olabilir mi?

Bu felsefi görüşe özgürlükçü görüş, bu felsefi hayata özgürlükçü yaşam denebilir mi?

***

Eğer deniyorsa, işte Kur’an’ın tanımladığı da tam budur.

Allah Teala böylelerine: “İlahehû hevâhü = Onun ilahı hevâsıdır” buyurur.

Böyleleri; içinden geldiği gibi yaşar.

Canı ne isterse onu yapar.

Keyfine göre takılır.

Şehvetinin peşinde koşar.

Haram helal demez, ne bulursa aşırır.

Hak hukuk tanımaz, hep kendini haklı bulur.

Başkasıyla ilgilenmez, hep çıkarını düşünür.

Beş duyusu vardır amma sağduyusu yoktur.

Çünkü, aklını değil, sürekli midesini çalıştırır.

Aklını çalıştırsa, bu olumsuzlukları yaşamaz.

Hevâsının peşine takılıp nefsine köle olmaz!

***

Bir sonraki ayet (44) bunu ne güzel açıklar:

“Yoksa sen, onların çoğunun söz dinlediklerini yahut akıllarını kullandıklarını mı sanıyorsun?”

Evet söz, Yüce Allah’ın sözüdür.

Sözü anlamak için de akıl gerek, akıllı olmak gerektir.

İnsan, kendine söylenen bir sözü değerlendirirken; ya aklına uyar, ya nefsine.

Aklına uyanlar, bu sözün doğruluğu ve gerçekliği üzerinde düşünür, bir sonuç çıkarırlar.

Nefsine, arzu ve heveslerine uyanlarsa, sadece bedensel isteklerini, şehevi arzularını, ihtiras ve çıkarlarını dikkate alarak sonuca ulaşırlar.

İşte, yukarıdaki iki ayet, bu iki yolu ve bu yolları seçenleri tarif eder.

Hak sözü dinleyenler, aklını kullananlar, sağduyu sahipleri olarak vahye teslim olur ve kurtulurlar.

Hevâsına uyanlar ise, bayağı arzularını tanrılaştırarak helak olurlar.

***

Allah bu akıbeti şöyle haber verir:

“Allahın rehberliği dışında kendi keyfi ve bencil yargılarına uyan kişiden daha sapkın kim olabilir?”(Kasas,50).

Vahyin rehberliğine tabi olmayanlar, hevâlarına tabi oluyorlar demektir.

Hevâsına tabi olanların akibeti ise, er veya geç onu tanrılaştırmak olur.

Tutkulara esir olmanın getirdiği acı son budur.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi