Fehmi Koru

Fehmi Koru

Çanak çömlek kırılınca ne yapılır

Çanak çömlek kırılınca ne yapılır

Çanak çömlek çatladıktan sonra, birileri onarma işine koyulurken, birileri de bunun neden olduğuna dair açıklama getirme derdinde. Aslında en iyisi nedeni-niçini bir tarafa bırakarak hep birlikte onarma işine girişmek...

“Neden çıktı?” diye sorulduğunda akla gelenler ile çıkan krizin sıkıntılarını yaşayanların bildikleri arasında dağlar kadar fark olunca sorun daha da büyüyor çünkü...

Belli çevrelerde “Neden?” sorusuna verilen son cevap denemesi şu: “İşin kırılma noktası, ‘MİT yöneticilerinin KCK terör örgütüne ilişkin ifadeye çağrılmaları, Başbakan’ı hedefler’ deyip, bu konuda siyasileri inandıranlardır. / Bu manipülasyonu kimlerin yaptığı ortaya çıkarılırsa, ‘sivil darbe yapılıyor’ saptırmasını da kimlerin piyasaya sürdüğünü anlamak mümkün olur.”

Kuşkusuz ilginç bir tespit, ama kendi içerisinde ciddi varsayımsal sıkıntılar içeriyor.

İlk sıkıntı, olaya teşhis koyan siyasileri hafife alması... Girişimin ‘başbakanı hedeflediği’ tespitine inandırılan ‘siyasi’ kim olabilir? Herhalde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisi... Başbakan, bizim sistemimizde, devletin hemen bütün istihbaratının aktığı kişidir; bir konuda görüş oluştururken, nasıl olur da sebep-sonuç ilişkisini bizler gibi salt olaylara bakarak kurması tahayyül edilebilir?

Hedefin bizzat kendisi olduğu kanaatine vardığını bilmiyoruz Başbakan Erdoğan’ın; ancak varmışsa, kanaatini sağda-solda çıkan yazıları okuyarak, yorumları dinleyerek oluşturduğu düşünülemez. Bizlerin haberdar olmadığımız, görmediğimiz kimbilir nice bilgi ve belgeye de vakıftır Başbakan...

‘Varsayım 1’ yanlış...

Sıkıntı sadece bu olsa neyse, daha önemlisi, girişim ile sonuç arasında muazzam bir tutarsızlığın varlığıdır. Girişimi başlatan devletin savcılarıydı; girişimin amacını ‘sivil darbe’ olarak tanımlayan teşhis ve tespitler ise gazetelerde ve televizyonlarda yapıldı. Savcılar ile “Hedef başbakanın kendisi” diyenler arasında organik bir bağ kurulabiliyorsa bu açıklama makul karşılanabilir; oysa girişimi başlatanlar ile yorumcular arasında hiçbir doğrusal bağlantı kurulamıyor.

Yoksa, “Masum bir girişimdi, ama kasıtlı yorumlarla süreç farklı hale geldi” demek mi isteniyor? Böyle bir durumda da, girişimi yapanlar veya yaptırdığı varsayılanlar ile koydukları teşhisle girişimin başbakanı hedef aldığını ileri sürenler arasında geçmişe dönük bir husumet ilişkisi kurmak gerekir. Böyle bir husumet ilişkisi yok; tam tersi doğru: Yorumlarıyla girişimcilerin iyi niyetini tersine çevirdiği ileri sürülenler, Ergenekon sürecini en coşkulu biçimde destekleyen, ‘Cemaat’ söz konusu olduğunda hep olumlu bakan yazarlar ve gazeteciler...

Çoğunun yaşananlardan ve şimdilerde yazmak zorunda olduklarından hiç keyif almadıklarını biliyorum; gerçek olduğuna inandıklarını okurları ve izleyicileriyle paylaşırken kalemleri ve dillerinin sivriliğini yumuşatmak için gösterdikleri çabaların da yakın tanığıyım.

En büyük sıkıntı da bu tür akıl yürütenlerin kamuoyunu hafife almalarından kaynaklanıyor. Süreç içerisinde yazılanlar, konuşulanlar, yapılan yayınlar, verilen haberler, getirilen yorumlar herkesin önünde gerçekleşti; şimdi kalkıp “Yapılan yorumlar yüzünden böyle oldu” demek akla ve mantığa hiç mi hiç uymuyor.

Çanak-çömlek çatladı arkadaşlar; yapmanız gereken onarma işinde bizlere el vermeniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fehmi Koru Arşivi