2 Temmuz dosyası, devletin onur borcudur

2 Temmuz dosyası, devletin onur borcudur

Hâlâ ele geçirilemeyen 7 sanık hakkında zamanaşımı gerekçesiyle davanın düşürülmesi yüzünden 2 Temmuz olayları yeniden gündemde.


"Merkez medya", olayı sanki bütün sanık ve tutukluların salıverilmiş, beraat ettirilmişler edâsıyla aksettiriyor. Sadece Sabah gazetesi, 19 seneden beri davanın geçirdiği safhaları özetleyen bir haber analizi yayınladı; bu bilgiler ışığında olup biteni yeniden hatırlamakta fayda var:

Dâvâ 21 Ekim 1993'te başladı. 125 sanık, Ankara 1 No'lu DGM'de hâkim karşısına çıktı. Davada ilk karar, 26 Aralık 1994'te geldi. 85 sanık, 2 ila 15 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırıldı, diğer sanıklar ise beraat etti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 1997 yılında müdahil avukatlarının temyiz ettiği davayı bozdu. Yeniden yargılama sonucunda 33 sanık hakkında idam cezası verildi. Ancak bu karar, bir yıl sonra Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yeniden bozuldu. Sanık sayısı da 125'ten 33'e indi. 2000 yılında kararını açıklayan Ankara 1 No'lu DGM, 33 sanık için "idam" dedi. 9 sanık 7 yıl 6'şar ay, 4 sanık 20'şer yıl, 1 sanık 15 yıl, 1 sanık 5 yıl hapis cezası aldı. 33 sanık hakkında verilen idam kararı ise 2002 yılında müebbet hapis cezasına çevrildi.

Özeti özetleyelim: İlk tutuklamaların ardından 85 sanık hüküm giydi; ardından Yargıtay mahkeme kararını bozdu ve 33 sanığa idam cezası verdi, bu karar bir yıl sonra yeniden Yargıtay'ca değiştirildi, sanık sayısı azaltılırken idam cezası verilenlerin hükmü onaylandı. Bu kişilerin aldığı cezanın infazı 2002 yılında (Öcalan için yapılan düzenleme ile idam cezası, infaz sisteminden kaldırıldığı için) müebbet hapse dönüştürüldü.

Tam iki kere üst üste 33 sanığa idam! Hukuk ve siyaset tarihimizde benzeri var mı bilmiyorum. Yukarda safahatı zikredilen yargılama, teknik açısından tamamlandı ama konunun biraz aceleye getirildiği, biraz da ortalığı yatıştırmak için rövanşist sembolik mesajlar vermeye yöneldiği ortak kanaattir. Davacı müdahiller de dâhil, kimse bu yargılamadan vicdânen hoşnut kalmadı.

"Dava tamamlandı; artık üzerinde konuşulmasın" demek değildir bu. "Nerede bu Ergenekon, gidip de üye olayım!" türünden dava sanıklarını sahiplenme ve menhus eylemi aklayıp paklama çabası da değildir. Kalan 5 sanık için zamanaşımını savunan da yok; bilakis bütün davanın, tâ başından ve çok esaslı bir şekilde bütün sorumlu ve şüphelileri de kapsayacak şekilde yeniden açılması talebidir. Âmme vicdânının beklediği budur. 5 sanık yakalanıp yargılansa bile bu talep hep kanayacak; tâ ki adalet tecelli edene kadar.

Bu dava, "Devlet" için bir onur meselesidir çünkü 2 Temmuz'un işleri, devletin ilgisi, bilgisi ve dahli olmaksızın asla olamayacak işlerdendi! Yirmi seneden beri Madımak olayları sebep gösterilerek Sivas ahalisinin yediği mânevi dayağın hesabı yok. Hadisenin ertesi gününden itibaren merkez medya, neredeyse bütün Sivaslıları en azından mânevi suç ortağı sayarcasına bir nefret kampanyası yürüttü ve hâlâ aynı havaları çalmakta. Hadisenin cereyan tarzı ve sonuçları hakkındaki önemli soru işaretlerine hiç aldırış edilmedi; hatta hadiseden 3 gün sonra Erzincan'ın Başbağlar köyünde -üstelik ne tesâdüf!- 33 bîgünah köylünün katledilmesinin anlamı üzerinde bile durulmadan bir nevi sürek avı yapıldı.

Ve ne tesadüftür ki, ikinci duruşma sonunda idamın hükmedilen kişi sayısının yine o menhûs 33 rakamı olduğu bile dikkatlerden uzak kaldı; bu kadar tesadüf biraz fazla değil miydi?

2 Temmuz'da Sivas'ta olup bitenlerin, nitelik ve ardına gizlenmiş sinsi niyetler itibariyle Gazi Olaylarından, Başbağlar'dan, Susurluk'tan, Balyoz ve Poyrazköy emsâli oluşumlardan hiçbir farkı yok. Dava bu haliyle adliye arşivine gömülü kalmamalıdır. Herkese gerçeklerle yüzleşme şansı verilmelidir.

Zamanaşımı kaldırılsın, eyvallah! Sadece yargılanmayan beş kişi için değil, yargılanan ve henüz hadise hakkında doğru-dürüst ifade bile vermeyen kişiler için de...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi