Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Şam’daki Emevi Şiası!

Şam’daki Emevi Şiası!

Şam’daki iktidar zemini Hazreti Ali taraftarı olduğunu söylüyor lakin fiiliyatta tersini yapıyor. Bundan dolayı adamlar Ali Şiası kisvesinde Emevi Şiasını temsil ediyorlar. Yahudiler buna ‘Davut dedik Calut çıktı’ diyorlar. Adamlar kurtarıcı suretinde eşkıya! Dünyayı direnişçi olarak İsrail’den ve ABD’nin şerrinden kurtarıyorlar! Bak hele! Kendi halkına İsrail’in reva görmediği mezalimi reva görüyor!

Tahkim olayındaki gibi BM destekli Annan planını tam da kendi meşruiyetlerini sağlamak için kullanıyorlar. Alet ediyorlar. Dolayısıyla baştan beri Annan Planı yanlıştı. Zira rejimin geleceğiyle ilgili bir vizyonu olmadığı gibi bir mekanizma da teklif etmiyor. Fiiliyatta rejime pas atılıyor rejim de bu pası değerlendiriyor. Bundan dolayı Obama bile Annan planının rejimin geleceğine dair bir unsur içermediği için eksik olduğunu söylüyordu. Annan, rejimin geleceğiyle ilgili kararı Suriyelilerin vereceğini söylüyor. Nasıl ve hangi mekanizma ile? Beşşar’ın sahte reformlarıyla mı? Beşşar tam tarihi Tahkim olayındaki gibi davranıyor. Tam da Tahkim meselesinde olduğu gibi muhalifler silahını terk etsin ve mesele bitsin diyor. Etraf yeniden güllük gülistanlık olacakmış! Zira meşruiyet onlara göre rejimin meşruiyeti. Ülkenin hükümranlığı Esat ailesinin hükümranlığı. İçişleri onların içişleri. Dışişleri onların dışişleri. Adamın baştan beri manevra yapacağı belli idi. Annan bu işin altına niye girdi? Halbuki, Türkiye Suriye rejiminin sahtekarlığı yönünde kendisini baştan uyarmıştı. Acaba biraz daha vakit kazanmak ve satın almak için Annan’a arpa mı yedirdiler? Annan’ın aklını kim çeldi veya vicdanıyla cüzdanı arasında tercih yapmak zorunda mı kaldı? Suriye’deki Annan planı aynen Ada’daki Annan planına benzedi. Rumlar reddetti cezalanmadı, Türkler kabul etti sınırlamalardan kurtulamadı. Ya kazara tersi olsaydı? Ada gitti giderdi. Şimdi Beşşar barış planının uygulanmasından evvel muhaliflerin silahlarını bırakmalarını ve hükümete teslim etmelerini yani teslim olmalarını istiyor (http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/middleeast/syria/ 9174710/Syria-Bashar-al-Assad-raises-questions-over-commitment-to-peace-deal.html ). Bu adamın birinci oyunu değil ki? Tam da tahkim olayında olduğu gibi.
•
Beşşar veya onu destekleyenlerin gerçekte Hazreti Ali veya onun eksenindeki Şiilikle uzaktan yakından alakası yok. Muhibbiddin Hatip, Beşşar Esat’ın bağlı bulunduğu zümrenin başı olan tarihi şahsiyet Muhammed İbni Nuseyr’in şahsiyetiyle alakalı bir meseleyi anlatır. Daha doğrusu ana Şii akımından nasıl ayrıldığını ve Nuseyri anlayışının nasıl oluştuğunu hikaye eder. Muhibbiddin Hatip’in anlattığına göre, Muhammed İbni Nuseyr uyanık bir adamdır. Şiiler arasında avamının ve zenginlerinin zekatına ve akarına göz dikmiştir. Onları söğüşlemek ve iyi niyetlerini istismar etmek ister. Aklı fikri bunun yolunu bulmaktadır. On birinci İmam Hasan el Askeri’nin bir çocuğunun olduğunu ve Samarra’da bir sirdap veya mahzende gizlendiğini yaymaya başlar ve kendisini de bap yani Mehdi aracısı olarak atar. Nuseyrilikten sonra da Babilik ve Bahailik gibi akımlar hep bu bap yani Mehdi’nin aracısı olma keyfiyetinden zuhur etmiştir. Kendisinin bap olduğunu ileri süren Muhammed ibni Nuseyr zekat ve yardımları kendisine yönlendirmek ister. Lakin arkadaşları buna razı olmazlar ve paylaşım meselesinde anlaşmazlık zuhur eder. Bunun üzerine ise Muhammed bin Nuseyr arkadaşlarının yolundan ayrılarak kendi yolunu tutar (http://www.tawhed.ws/r1?i=1559&x=odaq0j3f). Muhibbiddin Hatip’in anlattıkları tarihi açıdan elbette mezhep tarihçilerini ilgilendirir. Doğrusunu yanlışını onlar ayıklasınlar.
•
Burada ister soya çekim olsun ister olmasın. Beşşar Esat’ın durumu ister bu hikayeye uysun isterse uymasın. Diyelim ki, bu hikaye uydurma ve Beşşar da bu anlayışı temsil etmiyor. Gam değil. Öbür taraftan Tahkim olayında hakemlerden birisinin daha acar çıkarak hakem meselesini ihtilaflı taraflardan birisinin lehine, daha doğrusu meşru halifeye karşı Şam valisinin kefesinin üstün gelmesine alet etmesinde olduğu gibi Annan’ın hakemliğini de Şam rejimi aynı kepazelikle istismar etmiştir. Burada da Annan’ın aslen baştan yanlış hakemliğini Şam’daki modern Emevi Şiası bir biçimde kendi haklılığını kanıtlayan sürece çevirmiştir. Arap Birliği’nin alacağı her türlü kararı baştan geçersiz sayan ve reddeden Beşşar ve çetesi hem Arap Birliği hem de BM’nin temsilcisi olan Annan’ın altı maddelik planını neden önce kabul etti ve sonrasında fiilen öldürdü? Önce kabul ediyor sonra da sorumluluğu muhalefete yükleyerek planı boşa çıkartıyor. Pes doğrusu! Şiiler genelde Emevi Şiasına Süfyanizm diyorlar. Gerçekten de Arap dünyasında ilk cumhuriyetçi kraliyet bidatını Hafız Esat türetmedi mi? Emevi başkenti Şam’da Emevi modelini kendisine uyarlayan ilk cumhuriyetçi hanedanlık Esat iktidarı değil mi? Anlaşılan yeni Şam rejimi bünyesinde Emevilikle, Nuseyrilik ve Süfyanizm iç içe geçmiş bulunuyor. Peki! Süfyanizme karşı Mehdiliği öne çıkaran Tahran rejimi bu olan biten karşısında nerede duruyor? Herhalde buna yakın gelecek tarih bir cevap bulacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi