Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Hesap görülsün, gereği düşünülsün

Hesap görülsün, gereği düşünülsün

Hırsızlık, rüşvet, irtikâp, zimmet, dolandırıcılık, fuhşa tahrik, sarkıntılık, ırza tasaddi, birini kaçırma, yalancı tanıklık, hileli iflas gibi suçlar "yüz kızartıcı suçlar" kapsamına girmekteyse...

Ve bu işlere bulaşanların sicili fena halde bozulmaktaysa...

Devlet görevine devam etmeleri imkânsız hale geliyorsa...

Gelecekleri kararıyorsa...

Darbe teşebbüsünde bulunmak ve darbeyi gerçekleştirmek, emin olun "yüz morartıcı suçlar" sayılır.

*

Yukarıda liste halinde saydığımız çirkin suçları işleyenlerin, yalnızca devlet nezdinde değil, toplum içinde de itibarı kalmaz.

O kişilerin evvelce olduğu var sayılan şerefi, ciddi ölçüde erozyona uğrar.

Öyle bir erozyondur ki o, aşırı yağmur sonrası ağaçsız yamaçlarda görülen "toprağın kütle halinde kayması" gibi dımdızlak bırakır.

Yüz kızartıcı suçlara karışanların şerefi zedelenirken, "yüz morartıcı suç" işleyenlerin ve onlara yardakçılık yapanların şerefi yerli yerinde kalır mı?

*

Dava görülüyor ama Evren ve Şahinkaya mahkeme salonunda değiller.

İkisi de hasta oldukları için mazeret beyan etti.

Beyana göre Kenan Paşa'nın kolu kırılmış.

Kusura bakmasın, bu bana pek inandırıcı gelmedi.

Diyelim ki yanılmaktayım, gerçekten kolu kırıldı.

Kırık kol, mahkemeye gelmemek için geçerli bir sebep midir?

Bugüne kadar mahkemelere kolu bacağı kırık kaç kişi geldi kim bilir!

Sedyede bile olsa, tekerlekli sandalye kullanıyor da olsa, mahkemeye götürülür.

*

Bu ülkede ilk defa darbeciler yargılanıyor.

Mahkeme önünde sıraya girenlere bakınca, 12 Eylül'ün toplumun her kesimine büyük acılar yaşattığı ve aradan 32 yıl geçmesine rağmen o acıların kaybolmadığı görülüyor.

Yıllar süren işkenceler, idamlar, insanlık dışı muamelelerin hesabının görülmesi gerekiyordu; geç bile kaldık.

İnşallah bir gün sıra 27 Mayıs'a da gelir. O darbeyi yapanların hepsi ölmüş olsa da tarih önünde mahkûm edilmeleri, yaptıklarının yanlış olduğunun ortaya konulması gerekir.

*

Evren ve arkadaşları silah gücüyle ülkenin tepesine çöktüler ve ülkeyi en az elli yıl geriye götürdüler.

Yunanistan'ın Nato'ya şartsız girişi bir ay sonra gerçekleşti.

Hâlbuki Kıbrıs sorunu, kıta sahanlığı ve adalar konusu gibi ciddi problemler vardı aramızda.

Hiç biri gündeme getirilmeden, bir oldu bittiyle halledildi.

Kıbrıs başta olmak üzere, o problemlerin çözüme kavuşmamasının sorumlusu da darbe konseyidir.

*

12 Eylül darbesinin en çarpıcı yanlarından biri de şüphesiz "olgunlaşmasını bekledik" itirafı.

Evren Paşa, o dönem sahip olduğu kudretin şehvetine ve alkışların etkisine kapılarak, hiç kurtulamadığı çocuk saflığı içinde itiraf etmişti olgunlaşmasını beklediklerini.

Şartların olgunlaşması için neler yapıldığını da öğrenebileceğiz mahkeme neticesinde.

Ne tezgâhlar kurulduğunu... Kimlerin nasıl yönlendirildiğini... Nerelerde bombalar patlatıldığını... Bir gün içinde aynı silahla sabah sağdan birinin, öğleden sonra soldan birinin vurulmasının nasıl sağlandığını...

Velhasıl olgunlaşmanın ne şekilde gerçekleştiği ve ellerine kimlerin kanlarının bulaştığını da öğreneceğiz.

Aslında hepsi biliniyor, sadece ağzından duymuş olacağız.

*

Neticede, hayatta olmayan konsey üyeleriyle birlikte rütbelerinin geri alınmasını, itibarının sıfırlanmasını beklemekteyiz.

İşkencelerin misillemesini isteyecek ya da "Haydi Kıbrıs'ı hallet" diyecek halimiz yok!

Ayrıca 'cukka' meselesi var ki çok önemli.

Devletin tepesine çöreklenerek elde ettikleri mal mülkün de hesabı sorulmalı ve gereği düşünülmeli.

Yüzleri mosmor halde çıkmalılar mahkemeden.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi