Ilıcak yanılıyor, Demirel 12 Eylül'le hesaplaşmadı...

Ilıcak yanılıyor, Demirel 12 Eylül'le hesaplaşmadı...

İki gündür Ankara'da 12 Eylül darbecilerinin yargılandığı Adliye Sarayı'nın önünde biriken toplumsal tepkiyi yakından izledim. "Hayır" cephesinde yer alıp, o alanda buluşanların hem 12 Eylül'ün yargılanmasını isteyip, hem de AK Parti karşıtlığı nedeniyle sevinçlerini gizlemeleri hüzün vericiydi.
Elbette daha fazlasını isteyecekler ama şöyle bir doya doya "Çok şükür bugünü de gördük" diyememeleri içlerinde ukde kalacak gibi geliyor bana... Ne yazık. Bu konuda darbelerin siyasi hedefi olan DP-AP ve DYP çizgisinin önemli aktörleri de iyi sınav vermedi.
En dikkat çekici isimse eski Cumhurbaşkanı Demirel'di. Her darbede şapkasını alıp giden Demirel, 12 Eylül darbecilerinin yargı önüne çıkartılmasını önemsizleştiren bir tavırla şöyle diyordu:
"Ben hesaplaşmamı siyaseten yaptım. 1987'de referandumda hakkımı aldım. Sonra yine hükümet oldum, cumhurbaşkanı oldum."
Gördüğünüz gibi darbelerle hesaplaşmada neden 32 yıl geç kaldığımız şimdi daha iyi anlaşılıyor. Demirel gibilerin derdi kendi hesapları...
Binlerce insanın işkenceden geçmesi, gözaltında kaybolup öldürülmesi, idam edilmesi, ülkenin geri kalması umurlarında değil. Hiç olmadı da zaten.
Onu yeniden başbakan yapan 1991 seçimlerinden sonraya bakın... Vaat ettiği "Konuşan Türkiye" susmuş, şeffaf karakollar işkence merkezine dönüşmüştü. Kendi deyimiyle "rutin dışına" çıkan devlet, sokak ortalarında infazlar gerçekleşiyordu.
Nazlı Ilıcak, Demirel'in kişisel olarak sandıktan çıkışını hesaplaşma olarak niteliyor ve haklı buluyor. Oysa Demirel sandıktan çıkarak 12 Eylül'le hesaplaşmadı tam aksine 12 Eylül'ün daha güçlü bir şekilde devamını sağladı ve rahmetli Turgut Özal'ın başlattığı değişim sürecini kesintiye uğrattı. Bir anlamda Demirel, vesayet rejiminin muhafazakâr kesimdeki "Truva atı"ydı. O rolünü de 90'lı yıllarda merkez sağı bitirerek ve Türkiye'yi gerileterek yerine getirdi.
28 Şubat'ta ve 2000'li yıllardaki rolü de aynı doğrultudaydı. Belki de bu nedenle sadece 12 Eylül ile değil, Demirel gibi bu darbeleri meşrulaştıran siyasi aktörlerle de hesaplaşmamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi