Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Korkun, yeni soruşturmalar gelebilir!

Korkun, yeni soruşturmalar gelebilir!

Diyorum ki, 12 Eylül yargılaması, bir 27 Mayıs ve 12 Mart soruşturmasının da önünü açar mı?

Hemen telaş etmeyin...

Kimse “MBK üyelerini ve Memduh Tağmaç’ı mezarından çıkarıp hâkim karşısına çıkaralım” demiyor.

Gıyabi bir yargılama olacak bu.

Daha doğrusu, sembolik düzeyde kalan bir yargılama olacak...

Ki, böylece “Kim militarizmlerden yana, kim militarizmlere karşı?” sorusunun cevabı ortaya çıkmış olacak.

Hemen söyleyeyim:

Böyle bir tehlike baş gösterdiği, yani 27 Mayıs ve 12 Mart soruşturması başladığı an, 12 Eylül sövgüsünde yarışan “salim arkadaşları” piyasada göremeyeceğiz. Çünkü, geçici 15. maddenin kaldırılmasına karşı çıkmış, referandumda “hayır” cephesinde yer almışlardı... 12 Eylül soruşturması ciddi bir yargılamaya dönüşünce, biraz utançla, biraz da “kenarda kalmama” dürtüsüyle, lütfen “destekler gibi” yaptılar.

Bu kez ne olacağını söyleyeyim:

Faruk Gürler’le Muhsin Batur’u ayırırlar ama Memduh Tağmaç’ı sevmezler; gıyabında da olsa Tağmaç’ın, Ünlütürk’ün, Türün’ün yargılanmasına ses çıkarmazlar...

Biraz “arkadaşlarımız” edebiyatı yaparlar.

Biraz “Hüseyin Mahir Ulaş, kurtuluşa kadar savaş” sloganı çığırırlar.

Bizar “Deniz Gezmiş ve üç fidan” köpürtmesinde bulunurlar.

Biter...

Kimse de, “Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına o bombaları kim temin ediyordu? İrfan Solmazer kimdi? Madanoğlu ne halt karıştırmaya ordu içinde teşkilat kurmuştu? Madanoğlu başarsaydı, Türkiye’de Baas tipi bir rejim mi kurulacaktı? İlhan abi bu rejimin Kültür Bakanı mı olacaktı?” sorularının cevabını öğrenmek istemez.

Hele, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını onaylayan parlamentoda, hangi vekillerin sıra kapaklarına vurarak “üçe üç” diye tempo tuttuğunu hiç hatırlamak istemezler.

Fatura, “Baba” diye kutsadıkları siyasetçiye çıkacaktır çünkü.

Baba’nın 28 Şubat sürecinde üstlendiği kutsal misyonu sorgulama seçeneğiyle karşı karşıya kalacaklardır.

Balyoz nedir?

Bunu da hatırlamak istemezler.

Devrimcilerin tepesine “balyoz” gibi inen “Atatürkçü” Nihat Erim’in hangi parti tarafından cuntanın Başbakanlığına tayin edildiğini de hatırlamak istemezler.

Maazallah, 27 Mayıs soruşturması başlasa, taş üstünde taş bırakmazlar.

Bayrakları, flamaları, orak çekiçli dövizleri ve Lenin posterleriyle meydanlara fırlayıp, “Cumhuriyet elden gidiyor, karşı devrim başlıyor” diye rezalet çıkarırlar.

Öyle ya, 27 Mayıs “darbe” değil, “devrim”di.

Deniz Gezmiş ve arkadaşları bu uğurda ölmüşlerdi.

Ezkaza 27 Mayıs soruşturması başlasa, ilk karşı çıkacak kişi, “Bütün darbelere karşıyız. İktidara geldiğimizde darbelerle mücadele nasıl olurmuş, göreceksiniz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır.

Bunu da bir kenara yazın...

Çünkü, 27 Mayıs, “şartların tamam olması” neticesinde ortaya çıkmış bir halk hareketidir, tipik bir “aydınlanma devrimi”dir...

Nitekim, İsmet Paşa, “Şartlar tamam olursa, darbe meşrudur” fetvasını vermiş, kanlı bir darbe olması gereken 27 Mayıs, otomatikman halk hareketine dönüşmüştür.

Diyorum ki, Balyoz, Ergenekon ve sair oluşumlar başarılı olsaydı, salim arkadaşlar tarafından “halk hareketi” muamelesi mi görecekti? “Kaya gibi adamlar” büyük devrimci lider mi sayılacaktı?

Sadece merak...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi