Hasan Aksay

Hasan Aksay

İslâm’dan rahatsız materyalistler

İslâm’dan rahatsız materyalistler

İslâmofobia, dışarıdan-içeriden şekil değiştirerek devam ediyor... Bir de dikkat çekme zaafıyla “Müslümanım” diyor. Yanlış yapanla münafık karışıyor. İslâm ahlâkı, insanı kardeş yapar, Müslümanları vahdete erdirir. Kendini, Müslüman’dan ayırıcı bir vasıf arayan, nerede sapıttığına bakmak zorundadır. Kur’an hayatı bütün ve tektir; kapitalist, ırkçı, sosyalist gibi parçalara ayrılamaz. Misalimiz, bir yanlış eleştirmeye has değil, yanlışı somutlaştırıp esası yakalamak içindir.

İslâm üzerinde eczacılık yapılamaz. Kol-bacak birleştirerek insan, sistemlerden parça kopyalayarak İslâm olmaz. İslâm, ne olduğunu kendi söylüyor. Ayrıca kapitalist-antikapitalist gibi eklere muhtaç değildir. İslâm tek, tam ve eksiksizdir. DNA gibi değişmez fıtrata sahiptir. Fert ve toplum saadetinin tek yoludur. 15 asırdır dil, renk, ırk, zengin, fakir farklarını, özgür iradeyle özde kaldırmıştır. Şeklen görüntü de Kabe’de mahşeri olarak yaşanır. İslâm, vahdetin mucizevî bir yansımasıdır. İlk günden beri aynı ezan, tüm insanlığa kesintisiz bir çağrıdır. Dünyadaki ev-cami-ova ve dağdaki namazın uydu fotoğrafı çekilebilse? Evrensel çapta milyonlar, Kabe merkezli dairesel saflar halinde kesintisiz her an namazda. Tahayyülü dahi beşeri ölçüleri patlatır.

Kapitalizm-sosyalizm, materyalist kavramlardır. Maddi çıkarları esas alan; insanın insanlığına, manevî değerlerine, yüceliğine kör; tek yönlü sistemlerdir. Bu göz, insanla hayvanı ayıramaz. Kendini maymun görür. “Maymun!” desen de alınır.

İslâm insana, akıl sahibi, “ekmel-i ve eşref-i mahlûk” olarak, sorumluluk yüklenecek bir değer olarak bakar. Müslüman, bütün insanlığın hayrı için çıkarılmış bir ümmettir. İslâm, İlâhî rahmettir. Fıtrat dini İslâm’a, ekle değişikliğe kalkışmak şaşkınlıktır. Kur’an ahlâkı, insanî yücelik ve sağlığın ruhudur. Dünya hayatı emanet, onu İslâm dışı kullanmak, emanete hıyanettir.

Sanayi çağı, emek gibi sermayeyi de zaruri kılar. Artan nüfus, refah ve iş için fabrika, kapital gerekir. Marifet, hayat nimetinden başlayarak bütün imkânları yerinde kullanabilmektir. Bunun temel ölçüsü ise İslâm’dadır. Yunus, “Sen kendini bilmezsin, bu nasıl okumaktır” der. Kapital-emek kavgası, aracı ve diktatör üretmekten başka işe yaramaz. Materyalist dünyanın hali ortada. Hukuk öğrencisi kız, annesini öldürüyor. Okul hayatı en başarılı genç, sevgilisinin başını testereyle kesiyor. Ahlâkî değerlerden uzak laik eğitimin mahsulü budur. Manaya körlüktür. İnsanlığın temeli imandır, maneviyattır. Meyvesi, İslâm kardeşliğidir. Başkasının ayağındaki dikenin acısını duymaktır. Bir hatıra: Maraş Lisesi’ndeyim. Müftü Hacı Ali Efendi, babamın medrese arkadaşı. Bana, İslâm kardeşliğinin sıcaklığını hissettirerek öyle bir, “Kardeşimin oğlu” derdi ki, dünyayı cennet ederdi. Allah rahmet etsin. Şimdi Türkiye-ABD-Çin-Japon tüm dünya Müslümanları Suriye’deki acıyı yaşıyor. Bir testi suya bir damla zehir-pislik katsan, şifa değeri kalır mı? İslâm’a, fıtrata bir şey katılmaz. Katan İslâm’ı kaybeder, kattığı batılıyla kalır.
Hz. Adem’den beri insan, insandır, din İslâm’dır. Fıtratta bozulma yok. Fıtrat üstü bir kemâl yok ki, fıtratın ona ihtiyacı olsun. “İnsan, yoğu var; varı yok edemez.” Yapabileceği, enerji dönüşümünü sağlamaktan ibarettir.

İslâm; İlâhî nizamdır, fıtrattır. İslâm’ı anlama ve yaşamada hassasiyet gerekir. Maun Sûresi (7 Ayet): “1- Dini yalanlayanı gördün mü? 2- İşte o, yetimi itip kakar; 3- Yoksulu doyurmaya teşvik etmez; 4-5- Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, namazlarından gafildirler. 6-7- Onlar gösteriş yapanlardır; hayra da mani olurlar.”

İslâm, zengin-fakir herkesi kardeş yapar. Gönül zenginliği ve hoşgörü kazandırır. Hoşgörünün, batılı hakka karıştırma felaketi doğurmaması için dikkat gerektirir. En ciddi tehlike katkılarla Müslüman’ı yozlaştırmaktır. Sapmaları küçük göstermektir. Bir ibret: Paris’teki Müslüman mezarlığı. Adı “Pére de Chaise”. Bazı mezar taşındaki isim, Müslüman ismi değil. Bunlar, kilisenin Hıristiyan kabul etmeyip de mezarlığına koydurmadığı kimseler.

İsmet İnönü dönemi. Yıl 1943: İ.Ü. Tıp Fak. G. Patoloji Kürsü Direktörü Ord. Prof. Obendorfer ölüyor. Din düşmanı, ateist değildi. Sadece dinsiz bir Yahudi idi. Yahudiler, “dinsiz” diye; Hıristiyanlar, Hıristiyan değildi diye mezarlıklarına koydurmadılar. Müslüman mezarlığına kondu. Din, en ciddi konudur. Müslüman, bu ciddiyete sahip olmak ve sahipliğini göstermek zorundadır. İslâm ve Müslüman kavramlarının saflığını korumak, insanî yüceliğin korunması demektir.







Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi