Cemal Nar

Cemal Nar

Suyu Yokuşa Sürmek Niye?

Suyu Yokuşa Sürmek Niye?

Mustazaf-Der 11 Eylül 2004 yılında kurulmuş ve o günden bu yana kendileri çok güzel işlere imza atarlarken, devlet ve onunla paralel hareket eden kimi çevreler hep kuşku ile bakmışlar ona, hep “Hizbullah” saymış ve aleyhinde kamuoyu oluşturmaya çalışmışlardır.

Mustazaf-Der hak ve hukuka, özgürlüklere, top yekun halka ve mazlumlara yakın, millet ile iç içe bir dernektir. Bu yüzden kısa zamanda teşkilatlanmış ve faaliyetlerini 20 den fazla merkezde göstermeye başlamıştır.

Mustazaf-Der’i son yıllarda özellikle “Kutlu Doğum” programlarından ve mevlitlerinden tanıdık ve Peygamber sevgisi adına yaptıklarını takdir ederek sevdik. Onbinlerce, yüzbinlerce kişiyi meydanlara dökmek ve idare etmek az başarı değildir. Belki de kimilerini ürküten esas sebep budur. Bu kadar insanı etkileme ve yönlendirme gücü yani.

Mustazaf-Der’in Hizbullah’a yakınlığı bilinen bir durum olsa bile bu onları mahkum etmeye bir sebep olabilir mi?

Bu bizatihi bir suç mudur?

Suç için somut eylem ve kanıtlar gerekmez mi?

Mustazaf-Der ile ilgili Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dava açmış ve nihayet 2010 yılında kapatma kararını vermiştir. Konu Yargıtayda idi. O da derneğin kapatılma kararına onay verdi.

Aynı Yargıtay o karardan sonra bir karara daha imza attı. Yargıtay, Öcalan için "sayın", PKK'lılar için "gerilla" ifadesini kullanan Hatip Dicle ve Selim Sadak'a verilen hapis cezasını bozdu; ifadelerin Anayasa, AİHS ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme'nin ifade özgürlüğünü düzenleyen maddeleri kapsamına girdiğini bildirdi.

Farkı fark ettiniz mi?

Bu ülkede İslam’dan ve halktan yana tavır almışsanız, ister Türk olun ister Kürt, veya başka bir ırktan olun fark etmez, potansiyel tehlike oluşturmuşsunuz demektir. Bazıları buna az biraz itiraz ederek diyorlar ki, “Kürd’ün İslamcısı Türk’ün İslamcısından daha tehlikeli görülüyor. Bahis mevzusu da bunu gösterir.” Olabilir, bir ayrıntıdır, tartışma götürebilir.

Devletin derin dehlizlerindeki derin yapılanmalarda var olan o “İslam’dan ve halktan yana buz gibi tavır refleksi” değişmiyor maalesef. Hükümet yasalarla bir şeyler yapmaya varsın çalışsın, insanı değiştirmek çok zor. Öz değişmezse, kabukta kalan değişim meyve vermiyor.

Nitekim bazı vilayetlerde dindarların sıkıştırılması, camilerde vaizlerin rahatsız edilmesi, konuşmaları yüzünden aşağılanmaya kalkışılması, hükümetin hilafına olarak hala görülmektedir.

Mustazaf-Der’in kapatılmasına ilişkin yapılan yazılı açıklamalar şöyle: “Sosyal, kültürel ve özellikle ekonomik yönden mağdur ve mahrum bırakılmış olan halkımızın toplumsal bir silkinişle yeniden kalkınması ve inşası yolunda faaliyetler yürüten derneğimiz, hukuk cinayeti olarak nitelendirilebilecek bir kararla kapatılmıştır.”

“Onlar bu kapatma ile nokta koymak istediler. Biz ise bunu virgül olarak algılıyoruz. Her virgülden sonra cümlenin devamı vardır. Alnımızın açık, yüzümüzün ak olduğu halkımızın malumudur.”

Demek bu iş burada bitmedi.

“Fe izâ ferağte fansab” emri yol göstermeye devam ediyor.

Haktan, hukuktan, halktan, özgürlüklerden yana olanlar sağ olsunlar. Anlaşılan yeni başlangıçlar sıra bekliyor şimdi. Bildik macera kaldığı yerden devam ediyor artık.

Bu ülke hala başörtülü avına çıkan prof.ları seyretsin.

Hala eşcinsellere evlilik özgürlüğünü tartışsın.

Hala camilerde vaizlar ne konuşabilir, imamlar hutbelerinde neleri konuşamazları, “dine karışmamaları namus borcu” olan laik devletin yetkilileri haksız ve hukuksuz olarak belirlemeye çalışsın.

Hala milletin ordusunun evlerine (!) hangi kılıklılar kıyafetliler giremezin genelgesini dinlesin…

Yazık, çok yazık.

Adamlar sosyolojik bir gerçeği anlamadılar gitti. Arkasında halk olanı bitiremezsiniz kardeşim. Siz bitersiniz, ama halk bitmez.

Niye suyu yokuşa sürüyorsunuz ki?

Korkunun ecele faydası var mı?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi