Cemal Nar

Cemal Nar

Tenkitkoliklerimiz 2

Tenkitkoliklerimiz 2

Şimdi bazı hakikatler vardır ki inkar edilemez. Mesela İslam’a açıktan tavır almış, onunla savaşan laik bir devlette yaşıyoruz. Bu ülkenin bütün kurumları dini dışlıyor. Kahir ekseriyeti Müslüman olmasına rağmen hayatı onlara kolaylaştırmıyor, aksine zorlaştırıyor. Onlar, her insanın insan olarak hak ettiği hukuklarını elde edip yaşamada sorunlarla karşılaşıyorlar. 

Tamam, bu bir hakikat. Peki bunun karşısında bundan memnun olmayan Müslümanlar  ne yapacaklar?

İki seçenek var:

Ya bu vaziyete razı olarak hayatlarını yaşayacaklar.

Ya da kavga çıkarıp beraber binip gittikleri bu gemiyi batırmadan gidişatı yavaş yavaş kendi lehlerine çevirecekler. Kendileri iyi bir Müslüman olabilirlerse ve de Allah dilerse bir gün bu ülke yeniden dinin bütün ilkeleri ile yaşandığı bir İslam Ülkesi olur.

Bizim tercih ve teklifimiz, ikinci seçenektir. 

Tamam, vaziyet malumdur. Fakat bütün bu acı gerçekleri yaşıyor olmamız, elbette bu ülkenin bütün sorunlarını tartışarak bilgimiz, görgümüz, tecrübemiz, istişaremiz ışığında bir çözüm bulma yollarını aramamıza mani değildir.

Mesela bir terör belası yaşıyoruz. Bize neye mal olduğunu yazmaya gerek var mı? Bu yüzden kurtuluş için “önce kan dursun” diyoruz. Bunun için de haliyle  “PKK silah bırakmalı” diyoruz. 

Daha PKK dan bir cevap gelmeden bizim hızlı Müslümanımız konuşmaya başlıyor: “Laik devletin Kemalist ordusunun PKK’dan farkı ne? Niye PKK için söylediklerinizi asker için de söylemiyorsunuz?”

Hoppala!  

Yani şimdi biz böyle demekle bu düzeni İslamî görüp Kemalci güçleri temize mi çıkartıyoruz? 

Sözümüzden bu mu anlaşılıyor?

Ne diyeyim, Allah akıl, fikir ve şuur ihsan eylesin.

Bazı safdiller de her iki gücü kendilerinden görmedikleri için -ki bunda haklıdırlar- bu sözü haklı sanabilirler. Ama azıcık düşündüğümüzde hakikat ayan beyan ortaya çıkacaktır. Yahu bu PKK’yı bir kere millet kurmadı. Üstelik eline silahı hem sonradan, hem de haksız ve kanunsuz olarak ele aldı. Öldürdüklerini de zaten yargılamadan öldürüyor.  Terör ile hem de en yakınlarına, kendi halkına zarar veriyor.

Askere ise silahı millet veriyor ve diyor ki “al bu silahı ve benim canımı, malımı, ırzımı koru.” Asker bunu haksız hukuksuz kullanırsa, mahkeme millet namına yargılıyor onu. 

Sadece din değil, can ve mal emniyeti bakımından bile düşünsek, bu devlet güçleri ile o eşkıya bir mi? 

Asla bir değil!

Bir başka soru: Askeri terhis edelim de terörist gelsin bizi öldürsün mü?  

PKK terörü bırakırsa asker işi gücü yok da dere tepe öldürecek terörist mi arayacak? 

Müslüman akıllı ferasetli olur. Aklını kullanmayanı muhatap almak da bir yerde boş işle uğraşmaktır. 

Her ne ise, amacımız şudur: Kan dursun, ülkeye barış havası gelsin, biz de dinimizi rahat yaşayacak ve yaşatacak bir ortama girelim. Hudeybiye’nin sağladığı gibi bir barış ortamı bizim için her zaman karlıdır.

Fakat bizim malum o adamlardan alacağım cevabı duyar gibiyim: “Müşrik devlet ve toplum ile barış veya uzlaşma olamaz.”

Ey bizim hızlı ve keskin kardeşlerimiz, inanın barış kötü bir şey değildir, inanın İslam ve Müslümanların iyiliğine bir şeydir huzur, inanın Allah Teâlâ’nın  dediği gibi “Sulh (daima) hayırlıdır.” (Nisa 128) 

Niye itiraz ediyorsunuz ki, Hudeybiye’de şartlar aleyhte gözükse bile o sulh  çok hayırlı olmuştur.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi