Cemal Nar

Cemal Nar

Ya İslam Ya Irkçılık

Ya İslam Ya Irkçılık

Allah Teâlâ’nın insanı en güzel biçimde ve saygın yarattığını, ama bu saygınlığın ancak iman ve takva ile kazanılacağını biliyoruz. İnsanlar yaratılışta aynı cins olarak eşittirler ve aynı ana babadan olma kardeştirler. Hukuk önünde ve sosyal hayatta fırsat ve imkanlar bakımından da eşittirler.  

Fakat Allah Teâlâ’nın katında üstünlük takvaya göredir. (Hucurat 13) İman etmeyen insanlar O’nun ve dolayısıyla inananların katında sıradan bir canlı türüdürler, o kadar. “Allah katında yerde gezinen canlıların en kötüsü, o düşünmeyen sağır ve dilsizlerdir.” (Enfal 22; Bkz. 7,179; 2,171)


İman edenler Allah Teâlâ’nın katında kıymetli oldukları kadar, kendi aralarında da sevgi, saygı, hizmet ve ikramı hak eden, birbirlerinden sorumlu kardeştirler. Hatta “ancak mü’minler kardeştir” (el-Hucurat 10.) ayetine göre aynı ana babanın öz çocukları aralarında iman bağı yoksa, kan bağı onları kardeş yapmaya yetmez. Aralarında miras bile bölüşülmez.


Buna göre insanın değeri için öncelikli ölçü imandır. Ondan sonra bilgi, amel, ahlak, sanat, hizmet gibi değerler insanı yüceltir ki biz bunun topunu birden “takva” kelimesi ile ifade ediyoruz: “Allah katında en mükerrem olanınız, en takvalı olanınızdır.” (Hucurat 13.)


İşte bu iman, doğuştan bir soy ve sopun, bir ırkın üstünlüğünü ifade eden ırkçılığı iki şekilde bitirir. İlki, insanlar ilk yaratılışta aynı ana babadan olma varlıklar olarak eşittirler, birbirlerine bir üstünlükleri yoktur. İkincisi, insanı üstün kılan değer ölçüsü asla iradesiz seçtiği ırkı değil, din ve takvadır. Oysa bütün ırkçılar, hangi dinden olursa olsun ona hiç bakmazlar, bütün dinlere eşit mesafede durarak onlara saygı duyarlar, ancak kendi ırkından olan insanları değerli bularak başkalarına üstün tutarlar.


Genellikle aynı zamanda “laik” olan ırkçılar, özel ve genel hayatlarında dine bizzat yaşayarak değer vermezler. Biz daha önceki bazı yazılarımızda bu konuyu enine boyuna işlediğimiz için şimdi burada pek üstünde durmayacağız. Şu kadar var ki, işte görüyorsunuz, İslam Dini insanın değerini “iman ve takva” ile ölçerken, ırkı ne olursa olsun bundan yoksunlara değer vermediğini açıkça ifade ederken, bütün gördüğüm Türkçü, Kürtçü ve Arapçılar, “dinlerin hepsine saygı duyarız” diyerek, bir insanın Alemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ya tapması ile Budist, Hindu, Şintoist olup Buda’ya, ineğe veya güneşe tapması arasında fark gözetmezler. 


Böyle olmayan ırkçılar, aslında ırkçılığı da İslam’ı da bilmeyen cahillerdir. Bu sistem cehaleti bilimselleştirdiği için ülkemizde böylesi cahillere ne kadar da sık rastlarız maalesef.


Bir soydaşını Müslüman olması ile başka bir dinden olması arasında fark gözetmeyen Müslümanın bir Türkçü (!) veya Kürtçünün (!), “kan bağı değil, iman bağının asıl değer ölçüsü olduğunu” söyleyen bu kadar ayetleri ne yapacağını merak etmiyor musunuz? 


Şöyle bir düşünelim: Bu ayetlere iman etmiyorsa, zaten Müslüman olamaz. 


Ayet olduğunu kabul ediyor ama kıymet vermiyorsa, çirkin görüp beğenmediğinden dolayı terk ediyorsa, yine Müslüman olamaz. 


Yok, ayet-i kerimelere iman ediyor ve beğeniyor, ama buna rağmen başka din, ilke, ideoloji ve sisteme de iman ettiğinden onları bu ayetlere tercih ediyorsa, yine Müslüman olamaz. 


Bütün bunlar da değil, ama sırf günah işlemek ve Allah Teâlâ’nın emirlerine isyan etmek için ırkçılık yapıyorsa, - ki Allah’a inadına isyan etmek ve inadına günah işlemek de insanı dinden çıkarır- o zaman aklı da yoktur demektir. Aklı olmayanın dini zaten olmaz.


Velhasıl nereden bakarsanız bakınız, bir ırkçının İslam ile alakası yoktur. 


Eğer “var” diyorsa, o zaman bu deyiş “mahalle baskısı” denilen şu “etraftan utanma” duygusuyla hareket ediyor anlamınadır ki bunun da dindeki adı “münafıklıktır”, asla itibar edilmez.


Bundan başka bir durum var mıdır?


Evet, var!


Bundan başka yapacak bir durum daha vardır. O da “ben dinimi ve kitabımı bilmiyormuşum. Şükür şimdi öğrendim. Artık biliyorum. Bütün ırkçı düşünce ve davranışlarımdan pişman olarak vazgeçiyor ve Allah Teâlâ’nın affına sığınarak tövbe ediyorum” demesidir. 


O zaman biz de bu kardeşimizi hangi ırktan olduğuna bakmaksızın bağrımıza basarak tebrik ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi