Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Serhat Albayrak'a açık mektup

Serhat Albayrak'a açık mektup

Bugün ünlü tarihçilerimizden kadim dostumuz Sadık Albayrak’tan ve bir miktar da oğulları Berat ve Serhat Albayrak’tan bahsedeceğim.

Sadık Albayrak’la tanışıklığımız ve dostluğumuz yanılmıyorsam 40 yıla dayanır. 1973 yılında hukuk öğrenimi için geldiğim ve bir kaç ay sonra çalışmaya başladığım Milli Gazete’de tanışmıştık.

Sadık Abi orada günlük yazılar kaleme alıyordu. Aynı zamanda da arşivlerde eski belgeler üzerinde çalıştığı bir de görevi vardı. Zaman içerisinde de Sadık Abi’nin çok ilgi gören kitapları yayınlandı. Ben de o kitapların kapaklarını yaptım. O dönemde Milli Gazete’nin hem sayfa sekreteri, hem de başlık ressamı olarak görev yapıyordum. Böyle olunca da Sadık Albayrak başta olmak üzere Cahit Karabay Abi, Ahmet Küçükağa gibi gazetemizde çalışan tüm yazarların ilk kitap kapaklarını yapmak mutluluğu bana nasip olmuştu. Sadık Abi’nin ilk kitapları Devrimin Çakıl Taşları, Şeriat Yolunda Yürüyenler ve Sürünenler, Hilafet ve Halifesiz Müslümanlar oldu.

ESERLERİ: Sömürüye Karşı İslâm (1971), Türkiye’de Din Kavgası (1973), Budin Kanunnâmesi ve Osmanlı Toprak Meselesi (1974), Son Devrin İslâm Akademisi (1974), Şeriattan Laikliğe (1977), Devrimin Çakıl Taşları (1978), Son Devir Osmanlı Uleması (1980)-81), Rahmet ve Savaş Peygamberi (1981), Cezaevi Notları (1984), Taşlaşma-Çağdaşlaşma (1987), 31 Mart Gerici Bir Hareket mi? (1987), Meşrutiyet İslâmcılığı ve Siyonizm (1989), Cumhuriyete Doğru-Hilafetin Sonu (1989), Türkiye’de İslâmcılığın Doğuşu (1989), Devrimler ve Gerici Tepkiler (1990), Tek Parti Dönemi ve Batıcılık (1990), Türk Siyasi Hayatında MSP Olayı (1990), MSP Davası ve 12 Eylül (1990), Çağdaş Devrim Yobazları (1990), İslâm Dünyası Nereye Gidiyor? (1991), Meşihat-Şeriat-Tarikat Kavgası (1994).

Sadık Albayrak, 12 Eylül darbesinde yargılandı ve hapis yattı. Yani yazdıklarının bedelini ödedi dürüstçe.
Sadık Abi, iyi bir tarih araştırmacısı idi. O, arşivlere girip yıllarca çalışan ve sonunda da elde var sıfır diyenlerden değildi. Un, şeker ve yağı birleştirip hevla yapmasını biliyordu. Bir gün emr-i Hak vaki olduğunda ardında onu rahmetle anmamıza vesile olacak onlarca eser bırakmış oldu. Tek üzüntümüz son yıllarda rehavete kapılıp yeni eserler vermemesidir. Oysa o ununu eleyip, eleğini asmak gibi bir lükse sahip değil. Son nefesine kadar eser vermeye devam etmeli diye düşünüyorum. Ve Sadık Albayrak’la ilgili, hâlâ onun bile haberinin olmadığı, fakat adının karıştığı bir anekdotu okuyucularımla paylaşmak isterim. Biliyorsunuz Sadık Albayrak’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünürü olmak gibi bir de durumu var. Oğlu Berat Albayrak, Başbakan Erdoğan’ın damadı. Ben Berat ve Serhat Albayrak’ın çocukluklarını hatırlarım. Şimdi gelelim anekdota. Bir gün Üsküdar Şeyh Devati Camii imamının oğlu ve AK Parti Üsküdar Belediye Meclisi üyesi Sadık Albayrak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kuruluşu olan bir şirketin Genel Müdürünü aradı:

- Ben Sadık Albayrak derken karşıdaki ses sıcacık bir üslupla cevap verdi:

 - Oooo Sadık Bey, buyrun.

 Hoş beşten sonra Sadık Albayrak, istediğini açıkladı:

 - Siz dedi, kuruluşunuza garson alacakmışsınız, benim 5 yıldızlı otellerde daha önce çalışmış, işinin ehli tanıdığım bir garson çocuk var. Size göndersem CV’sine baksanız, uygunsa size başvuru yapabilir.
Muhatabı gayet sevecen bir şekilde.

 - Ne demek Sadık Bey, ne demek derhal gönderin, emriniz olur, deyiverdi.
İşin tuhafı Üsküdarlı Sadık Albayrak, siyaset mektebini bitirmemişti, hatta ilm-i siyasetten haberi bile yoktu. Karşı taraftaki kişinin kendisini Başbakan’ın dünürü Sadık Albayrak’la karıştırdığını anladı ve bu benzerlikten yararlanmayı da ahlaki bulmayarak onu uyarma ihtiyacı duydu:

 - Efendim, siz beni Başbakan’ın dünürü ile karıştırıyorsunuz, ben başka bir Sadık Albayrak’ım.
Daha cümlesini tamamlamadan telefonun ucundaki ses öfkelendi:

 - Kardeşim, burası iş ve işçi bulma kurumu mu? Gidin işinize yahu.

 Ve telefon pat diye kapandı. Sadık Albayrak muhatabını aldatmamak adına yaptığı açıklamadan gönlü inşirah buldu. Diğer yandan da o güne kadar gözünde büyüttüğü o bürokratın yaptığı çiğlikten de üzüldü. Tabii bu durumdan da ne Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ne de dünürü Sadık Albayrak’ın haberi vardı.
Evet, şimdi tekrar eski günlere dönüyoruz. Sadık Albayrak, gerçekten alın teri ile yani kalemi ile kuyu kazarak iki oğlunu da taa Amerika’larda okuttu ve iyi bir eğitim almalarını sağladı. Hayatta en büyük sermayesi yazdığı kitapları ve yetiştirdiği oğulları idi. Ve onlar da babalarının emeğini boşa çıkarmadılar, iyi işlere imza atıyorlar. Benim asıl sözüm Çalık’ların medya sektöründeki CEO’larından Serhat Albayrak’a. Onun başında bulunduğu kurumda bir yarayı iyileştirmek için çaba harcadığını biliyor ve iyi niyetine inanıyorum. Ama bir de gördüklerimiz var.

Mesela Atv’de yayınlanan bir dizi var, Yahşi Cazibe. Sayın Serhat Albayrak’ın bu diziyi seyretmediğine eminim. Zira Atilla İlhan’ın ölmeden önce gazetemize verdiği röportajda bahsettiği, Avrupa’da mevcut olan 3 Yahudi vakfının dünyadaki çeşitli ülkelerde ahlak bozucu filmlere ve dizilere yüklü miktarda para ödediği gerçeğinden yola çıkarsak, bu diziler için iyi paralar alınabilir. Tabii Atv’nin bunu yapmadan onlara hizmet ettiğine de inanıyorum. Yahşi Cazibe’de erkek erkeğe ilişkinin bile örtülü hatırlatması yapıldı, hem de bir hafta içinde iki kere. Bu kadarına pes denilir doğrusu. Tabii bu yapılırken de kamuflaj yapılmış. Vaktiyle yönetmenler lezbiyenlik için alıştırma sahneleri koyarlardı filmlerine. Bunun yolu da iki yarı çıplak kadının birbiri ile saç-saça baş-başa kavga etmeleri idi. Bu kavga 4-5 dakika sürer ve kadın kadına ilişkinin provası yapılır, kadınların aklına da bu fitne sokulurdu. Bu lezbiyenlik de batıdan bize tevarüs eden bir hastalıktı tıpkı homoluk gibi. Ardından Atv’de Uçurum adlı bir dizi daha başladı ki, felaket! Albayrak seyretse eminim çarpık ilişkilerin ve her türlü sapıklığın, güya tenkit edildiği bu diziyi hemen yayından kaldırır. Dizi eşeğin aklına karpuz kabuğunu getiriyor, saf zihinleri idlal ediyor. Sayın Serhat Albayrak, iyi niyetinizden hiç şüphem yok, ama şunu da unutmayınız cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşelidir. Sizi seviyoruz, dost acı söyler. Lütfen bu dizilerin kopyalarını eşiniz ve çocuklarınızla birlikte seyreteyi deneyiniz.

Bakalım dayanabilecek misiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi