Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Terör konusunda hiç yapılmamış şeyler yapılmalı

Terör konusunda hiç yapılmamış şeyler yapılmalı

İnsan rakam değildir, istatistik hiç değildir...

Hiçbir matematiksel veri, 20 yaşında kara toprağa verdiği şehit oğlunun acısını hafifletmez... Yüreği evlat acısıyla kavrulan hiçbir babaya teselli olmaz... Hiçbir eşin, nişanlının, bacının, kardeşin yüreğini serinletmez.


İnsanın söz konusu olduğu yerde tüm rakamlar susmalı, tüm istatistikler kenara çekilmeli, tüm hesaplar bozulmalı; çünkü “insan kâinatın halifesi”dir; rakamlara değil, ancak yüreklere sığar...


İnsan “Ahsen-i takvim” (en güzel şekilde-kıvamında) üzere yaratılmış “Eşref-i mahlükat”tır (yaratılmışların şereflisi)...


Kur’an insanı böyle tanımlıyor: Bu yüzden insanın rakamlara sıkıştırılması, yüzdelerle ifade edilmesi abestir...


Hele de mevzu terör olunca, “Bizden şu kadar şehit, onlardan bu kadar ölü” hesabına hiç girilmemeli: Bu çok incitici oluyor...


İnsanın mânâsına ve mahiyetine, hele de yaradılış hikmetine de uygun düşmüyor.


Bu bir tarafa, sahi “biz” kimiz, “onlar” kimdir?


Biz “Türk”, onlar “Kürt” mü?.. Biz “vatandaş” onlar “terörist” mi?.. Biz “itaatkâr”, onlar “isyankâr” mı?.. Yoksa biz “vatansever”, onlar “vatan haini” mi?


O zaman Genelkurmay Başkanı’nın ağladığı şehit İsa Sayın’a BDP milletvekili Sırrı Sakık da niçin ağlıyor? Neden “Dün Hakkari’de yaşanan çatışmada yaşamını yitiren askerlerden İsa Sayın benim yakın akrabamdı. İşte kardeş kavgası tam da budur” diyor.


Hâl⠓bizden”-“onlardan” hesabına oturacak mısınız? Hâl⠓şu kadar daha öldürmek”le övünecek misiniz? Yerleri boş mu kalıyor? Neden eksilmiyor dağdaki PKK’lı sayısı, niçin dağa çıkıyor bu çocuklar?


“Hepimiz insanız, insanımızı yitiriyoruz” demeyecek miyiz artık?


Mana ve mahiyet itibariyle “insan” olabilmenin ön şartı “kendin için istemediğini başkası için de istememek”tir...


“Hayat hakkı” en birincil haktır... Ardından diğer “insan hakları” gelir: Demokrasi, özgürlük, eşitlik vesaire....


Bu konuda “taraf”ların kendilerini bir “vicdan testi”ne tabi tutmaları gerekiyor: Bakalım ki kendileri için istediklerini “öteki”ler için de istiyorlar mı?


Verilenler bile “hak” olarak değil, sanki “lütuf” olarak veriliyor!


“TRT Şeş’i açtık ya...”


“Kürtçe kurslar açılmasına izin verdik ya...”


“Kürtçe konuşma yasağını kaldırıp, üstüne üstlük bir de Kürtçeyi seçmeli ders yaptık ya...”


“Daha ne istiyorlar?” demeye geliyor.


Keşke bunları yıllar önce, silahlı gruplar oluşup çatışmalar başlamadan, iki “taraf”tan gencecik insanlar ölmeden yapsaydık...


Keşke “kimliksizleştirme” politikasına hiç bulaşmasaydık, asimilasyonla durumu kurtaracağımızı (Cumhuriyetin büyük yanlışlarından biridir) düşünmeseydik...


“Kart-kurt=Kürt” gibi akla ziyan izahlara hiç kapı açmasaydık. Kürtlerin “dağ Türkleri” olduğu şeklinde sözde “tez”lerle hiç vakit öldürmeseydik...


“Kim olursan ol” deseydik keşke, Mevlânavari, “gene gel”...


Ama zinhar silaha dokunma!.. Ölmekte, öldürmekte çare arama...


“Kültürel özgürlük” mü, al istediğin kadar... “Kürtçe konuşma” mı, buyur konuş: “Sen benim birinci sınıf vatandaşımsın, benimle aynı haklara sahipsin, kendi ülkende özgürce yaşa!”


Diyemedik bir türlü, çok vakit kaybettik... Bunu demeye başladığımızda (ki, bu iktidar döneminde atılan adımlar son derece önemli adımlardır) ise inandırıcı olamadık...


Şimdi verilen her hak ya “lütuf” gibi algılanıp tepki görüyor, ya da silah sayesinde alındığını iddia eden propagandistlere güç katıyor. Artık versen dert, vermesen dert! Şu açık ki, bir kısır döngüye (fasit daire) girildi...


Ha bire dönüp duruyor, her seferinde başladığımız noktaya geliyoruz.


Bu aşamada, şimdiye kadar denenmişleri (beyanatlar dâhil) bir tarafa bırakıp yeni ve cesur adımlar atmamız lâzım.


Bunların neler olduğunu ben de söyleyebilirim, ancak hiçbir etkisi olmaz; bu bakımdan “yeni çözüm”leri siyasetin üretmesi lâzım.


Zira ölmekten de öldürmekten de hepimiz bıktık!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi