Faruk Çakır

Faruk Çakır

Hesap gününü hesap et!

Hesap gününü hesap et!

Fakirlik kadar zenginlik de imtihanın çetin olduğu hallerdir. Bilhassa zenginlerin hesap vermesi çok daha zor. Ama bu, dünyevî makamlara değil, Allah’a (cc) verilecek olan hesaptadır. Hazinelerinin anantarlarını develerin taşıyacağı kadar zengin olan Karun misalinde olduğu gibi, kendisine emanet edilen zenginliğe, ‘Benim’ diyen, kaybetmeye mahkûmdur, Allah muhafaza etsin.
Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu çoğu iş adamına örnek olacak tesbitlerde bulunmuş.
“Çok çalıştım ve çok kazandım” diyen Konukoğlu, “Bazen Allah’a kazandığımın hesabını veremeyeceğim diye korkuyorum” şeklinde konuşmuş. (Yeni Şafak, 29 Nisan 2012)
Daha önce de “Banka sahibi olmak istiyor musunuz?” sorusu üzerine Konukoğlu şöyle demişti: “Banka düşünmedim. İnancıma ters. Faizi sevmiyorum.” (Milliyet, 19 Ekim 2008)
Çok daha eski tarihlerde de zekât konusuna dikkat çeken Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, şunları ifade etmişti: “Aslında bu konuları konuşmayı pek istemiyorum. Ama arkadaşlar örnek olması bakımından anlatmamı söylüyorlar. (...) İlk ve orta öğrenimdeki öğrencilere kılık kıyafet, ayakkabı, des kitapları ve gereçleri yardımında bulunuyoruz. Herkes bizim kriz döneminde yardımı keseceğimizi sandı. Biz daha fazla verdik. İnanır mısınız biz bu yardımları yaptıkça işlerimiz daha çok büyüyor. Biz bunu bir borç olarak görüyoruz.” (Dünya g., 28-29 Eylül 2002’den aktararak Yeni Asya’daki 24.10.2008 tarihli yazımız)
Abdulkadir Konukoğlu, Yeni Şafak’tan Merve Sena Kılıç’ın sorularını cevaplandırırken de (29 Nisan 2012) önemli tesbitlerde bulunmuş. Bir kısmını paylaşalım:
* Bana göre başarının anahtarı saygı, sevgi, dürüstlük. Hatta ‘İşin hilesi dürüstlüktür’ diyorum.
* İş hayatıma babamın fabrikasında süpürgecilik yaparak başladım. Yerleri süpürdüm, çıraklık yaptım, usta muavini oldum. Taa ki 1973 yılında fabrikaya müdür oluncaya kadar. Babamla birlikte çalışıyordum, ama herkese ‘Eti sizin kemiği benim’ derdi ve de hiç karışmazdı.
* İş hayatının dışında babamla çok dertleşirdik. Hem iş ortağı, hem hayat ortağıydık. Bir yatırım yapacakken, bir işe atılacakken muhakkak danışırdı. Tartışırdı. Hiç kısa vadeli iş yapmazdı. Daima 10-15 yıl ilerisini görürdü.
* (Kardeşler arasında) Herkesin çekebileceği belli bir kâr limiti var, onu aşamaz. Herkes eşit maaş alır. Hanımlar arasından herkes aldığı maaş kadar harcar. Biri gider o parayla ister arsa alır, diğeri pırlanta yüzük alır. Ona kimse karışmaz.
* (Ortaklar arasında) Zaman zaman fikir ayrılıkları olsa da, birbirimizden gizli hiçbir iş yapmayız. Sorun her neyse muhakkak toplantılarda onu dile getiririz. Bu işin formülü budur zaten. Asla arkadan iş çevirmeyeceksin.
* Vakti geldiğinde bayrağı teslim etmezseniz, o zaman kardeşler arasında görev kavgası başlıyor. Erken emekli olup, dışarıdan izlemek istiyorum.
* Yönetici kin tutmaz. Elbette çalışanınıza kızdığınız zamanlar olabilir, ama öfke kontrolü önemli. En fazla 15 dk sonra normale dönüp, birşey yaşanmamış gibi davranabilmelisiniz.
* Zaman zaman insan sinirleniyor, insanın ağzından istemediği şeyler çıkabiliyor. Ama kendinizi karşınızdakinin yerine koyarak konuşmanız gerekiyor. Size ağır gelecek şeyleri çalışanınıza da pat diye söylememelisiniz. Bir de hiç kin tutmam. Gönül almak zor değil, 24 saatte hallederim, hiç uzatmam.
* İşin hilesi dürüstlüktür. Bir kere çalışanımın burayı kendi iş yeriymiş gibi sahiplenmesi, “Ben Sanko’dan emekli olacağım” diye aklına koyması lâzım. Bu şirkette ortalama çalışma süresi 20 yıldır. Çıkmak isteyen zaten iki yılda işi bırakır. Mutlu olmak için hep aşağıya bakacaksın. İnsanın hayali olmadan başarılı olamaz.
* Ben sanayiciyim, tabii ki kâr gütmem gerekiyor. Bir dağıtıyorum, on alıyorum. Allah çok cömert. Benim kârım da Allah’ın parama verdiği bereket oluyor. Biz hayır ve hasenatlarımızla öbür tarafa EFT yapıyoruz. EFT yaparken bir tuşa basıyorsun karşıdakinin aldığını görmüyorsun, ama gittiğine inanıyorsun. Biz de öbür tarafa EFT yolluyoruz gidip gitmediğini orada göreceğiz. Ben EFT’yi Allah’a emanet ediyorum, bankaya değil.
* Çok çalışıp, hayrını bol yapacaksın. Bir el verene Allah, 10 el veriyor. Bu kadar kârlı bir iş var mı? Yok.
* (Servetinizin hesabını verememekten korkuyor musunuz?) Çok korkuyorum. Bir kıssa vardır, anlatılır hep; bir hamal sahip olduğu iple bir parça dut ağacı parçasının hesabını verememiş. Duâ ederken hep “Allah’ım bana hesabını veremeyeceğim servet verme” diyorum.
* Ben 14 yaşımda sözlendim, 16’da nişanlandım, 18 yaşımda ilk çocuğum oldu. 3 çocuğum var, şimdiki aklım olsa 10 çocuk yapardım.
Evet, keşke bütün zenginlerimiz “Hesap verme günü”nü hesaplayarak iş yapsa!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi