Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hadi ona da ‘sapkın’ ve ‘takıntılı’ deyin!

Hadi ona da ‘sapkın’ ve ‘takıntılı’ deyin!

Beni “sapkın”, “takıntılı”, “rahatsız” buluyordunuz...

Ertuğrul Özkök olmasaymış, ne yazarmışım... Merak ediyordunuz hani...

Ertuğrul Özkök kendini emekliye ayırdı... Bu defa Ahmet Hakan Coşkun olmasa ne yazarmışım... Mehmet Yakup Yılmaz olmasa ne yazarmışım... Kemal Kılıçdaroğlu olmasa ne yazarmışım... CHP olmasa ne yazarmışım...

Son zamanlarda, bir de, “Ahmet Altan olmasa ne yazarsın?”cılar türedi...

Delikanlı ve ağabey belledikleri Ahmet Altan’a yönelik eleştirilerim çok rahatsız etmiş bu arkadaşları.

Diyorlar ki, “Başbakan’ı eleştirdiği için mi Ahmet Altan’a saldırıyorsun?”



Hayır, Başbakan’ı eleştirdiği için Ahmet Altan’a saldırmıyorum...

Delikanlı ve ağabey bellediğiniz, ismi etrafında bir “masuniyet” alanı oluşturmaya çalıştığınız Ahmet Altan’ı, artık “delikanlı” ve “ağabey” olmadığı için eleştiriyorum.

Bir “sınıfsallıktan” baktığı için eleştiriyorum.

Soyunun ve aidiyetinin her meseleyi çözeceğine inandığı için eleştiriyorum.

Başımıza “Kemalist” ve “seçkinci” kesildiği için eleştiriyorum.

Kızını, oğlunu ve yazı işleri elemanlarını maalie, Twitter’da, şurda burada üzerime saldığı için eleştiriyorum.

Kendince geliştirdiği bir ahlak telakkisiyle, sözünü dinletemediği kesimlere “ahlaksızlığı” reva gördüğü için eleştiriyorum.

Dine ilişkin hiçbir şey bilmediği, oturup din konusunda ahkâm kestiği ve gülünç olduğuna aldırmadan buna devam ettiği için eleştiriyorum.

Dürüstlüğü başkalarında aradığı için eleştiriyorum.

Günah işleme hakkının ancak ve sadece “kendisi gibi günahkârlara” ait olduğunu söylediği/yazdığı/zannettiği için eleştiriyorum.

Zaman zaman terbiye sınırlarını aştığı için eleştiriyorum.

Hasan Cemal de eleştiriyor Başbakan’ı...

Murat Belge de eleştiriyor.

Kürşat Bumin de eleştiriyor...

Etyen Mahçupyan, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Erkem Dumanlı, Taha Akyol, Emre Uslu, Ali Bayramoğlu, Markar Esayan, Yıldıray Oğur da eleştiriyor...

Listeyi uzatmak mümkün...

Madem müddeisiniz, bu isimlerden hangisine saldırdığımı ya da kimi takıntı haline getirdiğimi de ortaya koymalısınız.

Kaldı ki, “saldırı” sizin yakıştırmanız.

Sadece eleştiri hakkımı kullanıyorum. Ayrıca, kime saldıracağıma ya da kimi eleştireceğime de siz karar veremezsiniz.

Merak ediyorum:

Bana “takıntılı” diyen eşhas, delikanlı ağabeyleri Ahmet Altan’ın dünkü 845. Recep Tayyip Erdoğan eleştirisini nasıl karşılayacak, hangi sıfatla anacak? “Başbakan olmasa, Ahmet Altan ne yazacak?” diyecek mi?

Ne zaman internet sitelerini açsam, “Ahmet Altan Başbakan’a çok ağır saydırdı” başlığıyla karşılaşıyorum...

Sadece çok ağır saydırmıyor...

Hakaret ediyor, aşağılıyor, belden aşağı vuruyor.

Hangi konuyu yazarsa yazsın, sözü mutlaka Başbakan Erdoğan’a getiriyor.

Bunu başarabiliyor ama “sapkın”, “takıntılı” ve “rahatsız” olmuyor.

Peki bu nasıl oluyor?

HAMİŞ:

Bu yazıyı, Ertuğrul Özkök olmasa ne yazacağımı merak eden konvansiyonel darbe dönemi okurları için yazdım... Ahmet Altan hayranları bir süre daha merakta kalsınlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Kekeç Arşivi