M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Anlayış Meselesi

Anlayış Meselesi

Akıllı olmak, aklını kullanmak güzel şey de, aklını beğenmek öyle değil!
Kendi aklını kendisi için yeterli bulanlar, kaybeder.
Onun için, ortak akıl tavsiye edilmiştir.
“Akıl akıldan üstündür” ilkesi, evrensel bir gerçek olarak her yerde geçerlidir.
İslam’da istişareye, müşavereye bunun için önem verilmiştir.
***
Yüce Yaratan Kur’an ayetlerinde bu konuya dikkatimizi çeker.(Bkz.Alü İmran,159; Şura,38).
Ayrıca, “Şura” isminde müstakil bir surenin bulunması da ilginçtir.
Acaba neden?
Yaşayarak görüyor ve tecrübeyle şahit oluyoruz ki, her akıl bir değildir.
Şüphesiz ki, idrak ve anlayışlar, fehim ve kavrayışlar da bir değil!
İnsan, kendi aklını yeterli görürse eğer, öğrendikleri de kendi anlayışıyla sınırlı kalır.
Ama, başka akıl ve düşüncelere kapı açarsa, anlayışı da gelişir ve zenginleşir.
Hiç aklına gelmeyen, belki hayal bile edemediği fikir ve düşüncelere açık olan, sürekli okuyan, herkesi dinleyen, araştıran, soruşturan bir insanın hayatında yeni yeni ufuklar açılır.
Belki de, doğru bildiği pek çok yanlışın hayatına nasıl da yön vermiş olduğunu, bu sayede fark etmiş olur.
***
Okuyucularım hatırlayacaklardır.
Akletme, fehmetme, anlama ve kavrama ile ilgili ayetleri ve bunun ne kadar önemli olduğunu daha önceki yazılarımda dile getirmiştim.
Tekrar o konuya dönmeyeceğim.
Burada kastım, dinin kaynaklarını sıralamak değildir.
Bu kaynaklardan, dini nasıl anlamak gerektiğine dikkat çekmektir.
İbn Mace’de nakledilen sahih hadis’te Rasulüllah şöyle buyurur:
“Allah, bizden herhangi bir şeyi işiten ve işittiği gibi de tebliğ edip başkalarına aktaran kişinin yüzünü ak etsin. Çünkü, tebliğ eden kişi benden işiterek, tebliğ edilenden daha anlayışlı ve kavrayışlı olabilir.”(İbn Mace, Mukaddime,1).
Düşünün, Allah Rasulü (s.a.v) efendimizin hitap ettiği kişiler, sahabelerdir.
Onların arasında bile, anlatılan şeyleri çok iyi anlayan ve kavrayanlar olduğu gibi, bu konuda zayıf, ilgisiz veya yetersiz olduğu var sayılarak anlatılanları gereği gibi anlayamayanlar, kavrayamayanlar da bulunabilmektedir.
Bu, o zaman için böyleyken, günümüzde bu durumun fazlasıyla mevcut olduğu pek tabiidir.
Zaten bu yüzden Rasülullah o ikazı yapmaktadır.
***
Hadis metninde geçen “ev’a” kelimesinin burada kullanılması çok ilginçtir.
Bu kelime Arapça’da, sadece “muhafaza etmek, ezberlemek” anlamında kullanılmaz.
Aynı zamanda, “can kulağıyla dinlemek, anlamak, kavramak, idrak etmek, fehmetmek, korumak” anlamlarına da gelir.
Bu taktirde, ayetleri ve hadisleri okumak, işitmek veya nakletmek yetmiyor.
Aynı zamanda, bunları anlamanın ve kavramanın gerekli olduğu da ortaya çıkıyor.
Bu konuda, bizim dışımızdaki insanların görüş ve düşünceleri işte burada önem kazanıyor.
Hele hele, dini ilimler alanında uzmanlaşmış, bu uğurda ömür boyu emek sarf etmiş, diz çökmüş, dirsek çürütmüş, mürekkep yalamış ilim erbabının fikirleri dikkate alınmalıdır.
Farklı kişilerden farklı bakışlar, aslında ilmi inkişafın da muharrik gücüdür.
Bu sebeple fikirlerden korkmayalım.
***
Diğer insanların bizden daha anlayışlı ve kavrayışlı olabileceği ihtimalini daima göz önünde bulundurmalıyız.
Gözlerimizi yummak, kulağımızı tıkamak ve gönlümüzü kapamak, müminlik şiarı değildir.
Unutmayalım, başımızı kuma gömerek bir yere varamayız.

NOT: KonyaTV sahur konuklarım; Perşembe:Prof.Dr.Önder KUTLU, Cuma:Ar.Gör.Y.Sami SAMANCI, Cumartesi:Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır.

twitter.com/parlakturk

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi