Faruk Köse

Faruk Köse

“Mütesettir ahlaksızlık”ın sebepleri ve duyarlılık noktaları

“Mütesettir ahlaksızlık”ın sebepleri ve duyarlılık noktaları

Geçen yazıda (12.08.2012) -güya- “mütesettir” bayanların tesettür vasfını taşımayan kıyafetlerle sergilediği “çirkin manzara”ya; gençliğin “başörtülü çıplaklık” diyebileceğimiz bir “ahlaki çöküş”e sürüklendiğine işaret etmiştim. Bu yazıda “soruna çare” için “ahlâki çöküş”ün ana nedenlerine, müslüman kadın ve erkeğin duyarlı olmaları gereken hususlara dikkat çekmek istiyorum.

Önce duyarlılık noktaları...
1- Rasulullah, “mütesettir ahlaksızlık”ın kişiyi götüreceği akıbeti şöyle tasvir buyurur: “Ümmetimden henüz görmediğim, Cehennemlik olan iki sınıf vardır. Bunlardan bir sınıfı kadınlardır ki giyinik oldukları halde, elbiseleri örtülmesi gereken yerlerini örtecek derecede kalın, sık ve geniş olmadığı için onlar çıplak gibidir. Bunlar hem kendileri baştan çıkmıştır, hem de başkalarını baştan çıkarırlar. Başları da deve hörgücü gibidir.....” (Müslim) Böyle bir akıbetten sakınmak müslümanın önceliği olmalıdır.
2- Mü’min kadın, namahrem erkeklerin yanında cinsel organları, göğüsleri ve vücudu belli eden ince ve dar elbiseler giymesi; göze batan, dikkat çekici ve alımlı bir kıyafet taşıması, başkalarının hissedeceği kadar koku sürmesi, süs eşyalarını şangırdatarak, kırıtarak ve ayakkabıları dikkat çekecek şekilde yere vurarak yürümesi, erkeklerle laubali olması ve mahremiyet sınırlarını aşarak konuşması gibi hareketlerden kaçınmalıdır.
3- Allah’ın “tesettür” emri “iman”la ilgili bir “farz”dır; çünkü Kur’an’da tesettür “iman eden erkekler”e ve “iman eden kadınlar”a emredilir. Bu bakımdan tesettür “kitabına uydurmak”la değil, “Allah’ın Kitab’ına uymak”la tahakkuk eder.
4- “İmanın gereği” bir “farz” olan tesettür “kalıp”tan önce “kalp”te görülmelidir. Eğer kişi İslam’ın “hicab” emrini içselleştirmemiş, “tesettür”ü kalbine yerleştirmemişse, o kişinin üzerine örtülecek örtü “mütesettir” olmasını sağlamaz; her an müşahade ettiğimiz gibi “örtülü çıplaklık”a yol açar. Unutulmamalı ki kıyafet, tesettürün son merhalesi ve tezahürüdür.
5- Tesettür sadece kadınlar için değil erkekler için de gereklidir; hatta erkekler tesettür emrine kadınlardan önce muhatap olmuştur. Nitekim Nûr Sûresi’nin 30. ayetinde “mü’min erkeklere”, 31. ayetinde ise “mümin kadınlara” hitap edilir.
6- Kur’an’ın beyanıyla “mü’min erkekler” ve “mü’min kadınlar” için tesettür “bakış”ta başlar; önce “bakış”ı haramdan sakındırmak lazımdır. Eğer bakışlar “hicab”a sokulmazsa, “tesettür”ün ilk şartı yerine getirilmemiş olur.
7- “Tesettür” sadece başı örtmek değildir. Vücudu bir parça bezle örtmek de değildir. Tesettür, “hicab”dır. Bu bakımdan hem “başörtüsünün niteliği”, hem bütün vücudun “İslami ölçülere uygun” olarak örtülmesi, hem “hicabın kalbe, ruha, tutuma yerleştirilmesi”, hem de “iffetini korumak” önemlidir. Başı örtülü olduğu halde iffetini korumayanların olabileceğini unutmamak lazımdır.
Şimdi de “mütesettir ahlaksızlık”ın ana sebeplerine göz atalım.
1. “İslami bilgi ve bilinç”ten yoksun ana-babaların teşkil ettiği ailelerin, çocuklarına “pedagojik ve psikolojik formasyon”dan yoksun, “eğitim kriterleri”ni gözetmeyen yaklaşımları.
2. Çocuk yetiştirirken ya da “tebliğ ve nasihat” vazifesi eda edilirken yüzeysel, örfi ve sloganik yükle(n)melerde bulunulması, gerçek bir dini eğitim verilmemesi.
3. “Dini eğitim”in küçüklükten başlatılmaması; “büyüyünce öğrenir” yaklaşımı.
4. “Hak din”in ve “Kur’an ahlakı”nın terkedilmesiyle İslam’ın “hayat biçimi” olarak değil, “ideolojik tatmin” aracı ya da “vicdani aksesuar” olarak kabul edilmesi; “İslam’ın kuralları”na gereken saygı ve özenin gösterilmemesi.
5. Hz. Peygamber’in “örnek ve hayat önderi” olarak izlenmemesi; O’nun “yaşayan Kur’an”, ahlâkının da “Kur’an ahlâkı” olduğunun unutulması.
6. “Laik rejim”in “İslam anlayışı”nda oluşturduğu dejenerasyon.
7. “Kapitalist müslümanlar”ın tesettürü “kazanç kapısı” haline getirip “moda anaforu”na sokarak gençliği özendirmesi; dini, kendi menfaatlerini teminde araç olarak kullanması. Her şeyin metalaştırılarak “tüketim kültürü” yozlaşmasının “ahlaki ilkeler”in yerine geçirilmesi.
8. “Hazcı sapmalar”ın getirdiği “cinsel başıboşluk” ve “nefsi esaret”; böylece “özenti”nin “bilinç”e üstün gelmesi.
9. “Aile yapısı”ndaki “bozulma”, insanlar arasındaki “iletişimsizlik”, çocuklarla yetişkinler arasında “sevgi ve saygı ilişkisi”nin bozulması, “büyüklere saygı”nın kalmaması, “toplumsal murakabe bilinci”nin kaybedilmesi suretiyle “bireyselleşme” gibi sorunlar.
10. “Kültürel geçmiş”ten kaçma, “kültürel çözülme”; böylece “Kur’ani bilgi”den kaynaklanan kültürden uzaklaşmak ve kültürü “Kur’an’ın önerdiği biçim”iyle üretmemekle, yabancı unsurlarca “müslümanlar adına üretilip sunulan kültür”ün alınıp içselleştirilerek hayata aktarılıp sahiplenilmesi.
11. “Kavramların anlamları”nın değiştirilmesiyle “tanımlamada yanlışlık”a sapılarak bozulmanın sıradanlaşması; “temel dini ölçüler”in kaybedilmesi, haramın-helalin bilinmemesi, haram olanın helal telakki edilmesi. Böylece İslam’a aykırı olarak yaşanan hayata inanılarak, nihayetinde bunun kutsallaştırılması.
Şimdi bir karar verelim. Müslüman mı olacağız, müslüman mı görüneceğiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi