Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Hürrem Sultan’ın türbesindeki oyuncu!

Hürrem Sultan’ın türbesindeki oyuncu!

“Muhteşem” magazin basınımızın işi gücü yok da, tarih dizilerinin en müptezeli “Muhteşem Yüzyıl”ın baş kadın oyuncusunun türbe ziyaretine takmış.

Yok Hürrem Sultanı canlandıran hatun onun türbesine gitmiş mi imiş!
Şimdi sâyelerinde öğrendik, gitmemiş!
Koca Mehmet Barlas da, üşenmemiş, bu hatunun cehaletini tahfif sadedinde köşe yazmış. “Gitmesi gerekmezdi” diyor, özetle. Örnekleri de çok muknî: Hamlet rolü yapan oyuncu ille de Danimarka’daki şatoya mı gidecek?
Elbette üstadım! Hiçbir Hamlet oyuncusunun Danimarka’ya gitmesi gerekmez. Bu kıyasa bâtıl diyeceğim geliyor ama, yaşınıza başınıza hürmeten kıyas-ı kazip diyeyim.
Çünkü Hamlet, tarihî aşan bir oyundur. Kendisi tarih olan bir dünya klasiğidir. O oyundaki ülke artık Danimarka değildir, şato da o şato. Ne kıral Danimarka kıralıdır, ne hamlet Danimarka prensi.
Hamlet’in tarihe, tarihî gerçekliğe ihtiyacı yoktur. Kendi başına bir varlıktır.
Hamlet oyuncusu Hamlet’i ezbere bilmeli...
Hamlet’le ilgili tarihi bilmeli, bu arada bir tarih arkaplanı üzerine kurulmuş gibi görünmekle beraber onu aşan gücünü de bilmeli...
Eğer mezarı olsa idi, Şekspir’in kabrini ziyaret edebilirdi. Belki Türkiye’dekiler değil, ama en azından İngiltere’de Hamlet oynayanlar...
Baştan söyleyelim: Bir oyuncu bir karakteri canlandırırken o karakterin yerine geçmez. Yaptığı roldür, taklittir, oyundur. (Eskiden böyle şeylere “temsil” denirdi, şimdi ne deniyor?) Yeniden sanal olarak kurgulanan bir hayat ve bu hayatın içinde rol kesen oyuncular vardır.
Ne Süleyman Süleymandır, ne Hürrem Hürrem. Burası tamam. Hürrem Sultanı oynayan hatun Hürrem Sultan’ın türbesine gitmek zorunda değil.
Hatta bu dizi sözkonusu olduğunda gitmemesi gerekir!
Kubbesinde yıldızlar parlayan bu türbe, Osmanlı tarihinde eş zamanlı olarak Kanunî Süleyman gibi, onunla eşdeğer olmasa da, çok önemli bir varlık daha olduğunu gösterir bize. Bu onun eşi olan Hürrem’dir.
Bu neden önemlidir?
Osmanlı sarayı en azından Fatih’ten beri hareme sahip. Yani, padişahların tek eşlilik mecburiyetleri yok, hatta eş edinmek zorunda değiller. Harem hanımları ile usulü dairesinde birlikte olabilirler, onlardan çocukları oluncaya kadar da, gözdelik dışında bu cariyelere bir unvan verilmez.
Çocuk, hele de erkek çocuk olunca işler değişir...
Böyle bir zeminde dünyaya hükmeden Sultan Süleyman, kendi parasıyla inşa ettirdiği Süleymaniye külliyesinde sağlığında türbesini sipariş ettiği gibi, eşinin türbesini de yaptırmış olmalıdır. (Çünkü Sultan Süleyman Hürrem’den 8 sene fazla yaşamıştır.)
Bu türbe de Osmanlı türbelerinin muhteşemlerindendir ve elbette mimar Sinan yapısıdır!
Tamam, Hürrem’i canlandıran, Türk-Alman karması hanım, Hürrem Sultan’ın türbesine gitmesin. Yani hiçbir insanca ve pozitif merakı olmasın. Bu doğru mu? Çünkü kendisi epey zamandır bir merakın tetikleyicisi. Hürrem Sultan’ın adını bilmeyenler, Süleymaniye’ye gittiğinde orada öyle bir türbe olduğundan haberi olmayanlar, şimdi bu türbenin kapısını aşındırmıyorlar mı?
Dizi böyle bir dikkat ve merak uyandırdı.
Fakat muhteşem hanım oyuncuda hiçbir merak uyandırmaya muvaffak olamıyor, nedense.
Peki, üstad Barlas’ın ikinci hükmüne ne diyelim? Bu hatun Hürrem’in türbesine gitmemiş, tamam. Fakat hakkında tek satır (da) okumamış. Buna ne buyurulur?
Barlas bunu da mâzur görüyor.
Türkiye’ye yakışır bir durum! Okumak bizim işimiz değil. Biz okumadan da biliriz! Kitaplar aksesuar olarak işe yarar. Açıp kapağını bakmaya başladığınızda işin rengi değişir. Bunu zaten Türkiye’de değil yüzde, değil binde, on binde birler yapar.
Şimdi bu Türk-Alman kırması hatun rolünü oynamadan konuyla ilgili araştırsa okusa idi, diyecektik ki, “bu Almandır”.
Fakat Türk karakteri ağır basıyor olmalı! Baksanıza konuyla ilgili tek kitap okumamış!
Barlas, “senarist bu hususta bir sürü kitap okumuş, araştırmıştır, bu yeter” demeye getiriyor.
Senarist boşa zahmet etmiş!
Böyle bir senaryo için tarih kitapları okumaya ihtiyaç yok. Orta mektep tarih bilgisi ile bile yazılır. Eğer senaristler gerçekten kitap okuyarak bu metni ortaya koymuşlara, onu tarihi nasıl tahrif ederiz diye düşünerek yapmışlardır!
¥
Dünkü yazımız üzerine, Ahmet Yenilmez Bey, mesaj göndermiş.
Tek kişilik Mehmet Âkif oyununu 81 ilde oynadığını, oyun dolayısıyla merhumun son nefesini verdiği Mısır Apartımanı’ndaki daire ile ilgili kampanya başlatıldığını, diziden bir kârı olmadığını belirtiyor. Emekleri için teşekkür ederiz. Biz yazımızda kâr veya zararla ilgili bir imada dahi bulunmadık. Eğer bir iş yaptıysa hakkını almalıdır, buna da kimsenin itirazı olamaz.
Bizim itirazımız, büyük şahsiyetimize lâyık bir eser ortaya konulmamasınadır. Bu dizide bunu –maalesef- göremedik. Dramatize etmeden kaynaklanan sakillikler var, ciddi bilgi yanlışları var. Bunlara dikkat çektik. Ya bilenlere danışılsa idi, ya da beş on gerçek kitap okunsa idi, bu fâhiş hatalar olmazdı.
“Başka Mehmet Âkif oynamak isteyen var mı ki”, diye alınganlık göstermiş.
Tiyatroda oyun kendisinin, oyuncu da kendisi idi. Bu dizi de onun yapımı, o yüzden görüş belirttik. Yanlış anlaşıldıysa, affola!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Asım Yenihaber Arşivi