Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Kendimizi keşfetmek!

Kendimizi keşfetmek!

Ruhumuza “irade, zihin/dimağ/beyin, his, kalp”1 olmak üzere dört ana; “akıl, gadap, şehvet” gibi üç temel duygu; görme, işitme, koklama, tatma, dokunma gibi beş duyu; hissetme, düşünme, hafıza, idrak, ihlâs, merak, inat, haset, nefret gibi yüzlerce pozitif ve negatif tali his ile binlerce latife takılmıştır.
En önemlisi “hür irade” denen, serbest hareket edebilme, istediğini yapabilme gücüdür. Böylece; ruhumuza, olgunlaşıp; insan olma özelliklerini elde etme, hatta melekleri de geçebilme imkânı tanınmıştır.
Yine, potansiyel kabiliyetlerimizi geliştirecek sınırsız meyiller, sonsuz emeller, sayısız fikirler (akıl, düşünce), hudutsuz gadap (itme, savunma) ve şehvet (her türlü zevk ve lezzeti isteme) gücü verilmiş ve yaratılışta bu kabiliyet ile temel duygularımıza herhangi bir sınır konmamıştır. Ayrıca, ruh/duygular, nefs ve biyo-fizyo yapımız (bedenimiz) ile kâinattaki bütün varlıklar, unsurlar arasında sayısız irtibatlar, alışverişler, birliktelik kanalları oluşturulmuştur. Bunların düğmeleri de bir santral gibi ruhumuza/duygularımıza, kalbimize bağlanarak onları çalıştırma mekanizması irademizin eline verilmiştir.
Eğer kendimizi tanır, iç âlemimizi, olumlu-olumsuz duygularımızın gücünü keşfedersek, bunları ruh ve bedenimize yerleştirilen enerji boyutlarıyla birleştirip odaklaştırma maharetini kazanırsak, Sonsuz Kudret Sahibi’nin tabiata koyduğu tekvinî kanunlar ile uyumlu bir ilişki içerisinde olursak gücümüzü fevkalâde yükseltip, yönlendirebiliriz.2
Gayet tabiî ki, öncelikle ruhumuzu/duygularımızı, dimağımızı, istidat ve kabiliyetlerimizi, nefsimizi keşfetmeliyiz. Ve yaratılış istikametlerinde istihdam etmeliyiz.
Zira, göz güneşe, kulak seslere göre dizayn edildiğine göre; ruhumuz/duygularımız ve kalbimiz İlâhî hakikatlere göre dizayn edilmiştir.
Ruhumuza aynı zamanda duygularımızın ve kabiliyetlerimizin derecelerini yönlendirme iradesi de verilmiştir. Ruhumuz, düşünce, iman, niyet, arzu, istek, talep, dua ve iman şifrelerine göre programlanıp çalıştırılacak şekilde dizayn edilmiştir. İmanımızın gücü, düşünce düzeyimizin yüksekliği, niyetlerimizin kararlılığı, şuurumuzun genişliği oranında ruhumuzu geliştirir, duygularımızı kontrol edip programlayabilir, hikmet dairesinde olağanüstü haller gösterebiliriz.
Duyu ve duygularımızı ve hayatın akışı içinde otomatik olarak yaptığımız normal işleri imanımızla şuurlu bir biçimde programlayabiliriz. Çünkü inancımız/imanımız düşüncelerimizi, düşüncelerimiz de şartlı refleksi, onlar da alışkanlıkları, onlar da fizyolojik yapımızı etkiler ve harekete geçirir.
Kâinatı kim yaratmış ise, insanı da ondan özetleyerek yaratan O’dur. Temel duygularımızı kim vermişse, onların paralelini de kâinata O koymuştur. Kâinatı ve insanı kim yaratmış ise, onları okuyan ve tercüme eden Kur’ân’ı da O göndermiştir. Şu halde, insan eğer kendisini okursa, kâinatı anlar. Kâinatı okursa, kendisini anlar. Kur’ân’ı okuyarak anlarsa, hem kendisini, hem kâinatı anlar ve duygularını terbiye ederek, Yaratıcısının istediği tarzda bir kul olmaya çalışır.

Dipnotlar:
1-Hutbe-i Şâmiye, s. 143.;
2-Sözler, s. 281.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi