Faruk Çakır

Faruk Çakır

Haksız kazanç kapısı

Haksız kazanç kapısı

Ekonomi iyi de olsa, kötü de olsa paradan para kazanan bankalar, kârlarına kâr katıyor. Diğer sektörler ‘tatlı kârlar’ elde edemezken, bankaların 6 ay içerisinde milyar dolarlık kârlar açıklaması ekonomik hayatın gerçekleriyle uyuşuyor mu?
Ekonomik hayat sıkıntılı değilse, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler de yüksek kârlar elde etmesi gerekmez miydi? Tam aksine bilhassa küçük esnaf ciddî sıkıntılar çekiyor. Şahısların bile kullandıkları kredi kartları dolayısıyla bankaların tuzağına düştüğü bir zamanda, esnafın bu tuzağa düşmemesi zaten mümkün değil. Tasarruf edebilecek kadar para kazanamayanlar, iş yapmak istediğinde bankalara müracaat etmek mecburiyetinde kalıyor. Ev ya da araba almak isteyenlerin de aklına gelen ilk adres maalesef bankalar oluyor. Kişiler arasında yardımlaşma, ‘karz-ı hasen/güzel borç verme’ âdeti de unutulmuş durumda. Bu olumsuzluklar dolayısıyla bankalar iş yapmak isteyenler nezdinde alternatifsiz kaldılar. Bu olumsuz atmosfer, bankaların arayıp da bulamadığı bir durum.
“Faiz” sistemini normal gören bazı ekonomistler bile bankaların hep kendine yontan tavrından şikâyetçi. Hatta bazı bakanlar bile bankaların esnafa kötü davrandığını, hatta ‘zulmettiğini’ ifade ediyorlar. O halde bu konu göz ardı edilebilecek bir mesele değil.
Milyonlarca kişi kredi kartı kullandığı için zaten bankalardan yana şikâyetçi. Sadece kredi kartı aidatlarıyla milyonlarca lira para topluyorlar. Bunca şikâyet ve itiraza rağmen hâlâ yanlış uygulamalar devam ediyor. Zaman zaman bazı mahkemeler şahıslar lehine karar verse de bu kararlar bir türlü umumileşip kesin uygulama imkânı bulmuyor.
Bankaların sırtından para kazandığı müşterilerinin attığı her adımdan para alması en büyük haksız kazanç kapılarından biridir. Hesap işletim ücreti gibi uygulamalar da yine haksız kazanç kapısı. Hele bazı bankalar, ‘makine’den para çekip işlem için ‘fiş’ almak istediğinizde bile para kesiyor ki bunu anlamak mümkün değil.
Bankaların yaptığı “Deli Dumrul” uygulaması gibi bir şey. Hatırlamak gerekirse Deli Dumrul, kurduğu köprünün üzerinden geçenden bir akçe, geçmeyenden ise iki akçe alıyormuş. Bankaların para yatırandan da, para çekenden de ‘haraç’ kesmesi böyle bir şey olsa gerek.
Bankacılar acaba şöyle mi düşünüyor: “Ekonomiyi en iyi biz biliriz. Kârlarımız bu yüzden. Bizden başka ekonomiyi bilen yok!”
Böyle düşünen bankacılar varsa bu düşünce Türkiye gerçekleriyle örtüşmez. Ticaretle uğraşan ve ekonomiyi iyi bilen binlerce, milyonlarca insan var. Onların kâr edemediği ekonomik şartlarda bankaların kâr etmesi uygulamadaki—bankalar lehine olan—yanlışlar sebebiyledir.
Şunu da kabul etmek lâzım ki, son tahlilde faiz üzerinden para kazanan bankalar ve bankacılar kâr etmiyor. Alın teri akıtılmadan, helâl yoldan kazanılmayan hiçbir kuruşun uzun dönemde kazanana bir faydası olmaz. Fayda gibi görünenler ‘sanal’ bir faydadır. Hem, milletin elindeki paraları çeşitli ‘kural’larla, bankamatik uygulamalarıyla ve her şeyden önce istekleri dışında alanların, kazandıklarını zannettikleri o paralarla rahat etmesi mümkün değil.
Peki, bütün kabahat bankaların ve bankacıların mıdır? Elbette hayır. Türkiye’yi idare edenlerin de bu işlerde sorumlulukları vardır. Milyonlarca insan bankaların bu yanlış uygulamalarından şikâyet ederken hiçbir problem yokmuş gibi davranan idareciler de kısmen sorumludurlar. Bütün kanunları, bütün yönetmelikleri ve bütün uygulamaları banka ve bankacıları koruyacak şekilde hazırlayanlar ya da hazırlanmasına müsaade edenler ‘ayna’ya bir daha baksın...
Haksız kazanç kapısından herkes uzak dursun, vesselâm...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Faruk Çakır Arşivi