Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

İran bindiği dalı kesiyor

İran bindiği dalı kesiyor

Geçtiğimiz aylara dönüyoruz. Suriye’deki Beşşar Esed zulmünü belgelemek üzere bu ülkeye giden iki Türk gazeteci, Adem Özköse ve Hamit Coşkun zalim Firavun’un kiralık katilleri tarafından alıkonuluyor. Türk Hariciyesi ve İHH tarafından yoğun bir diplomasi ve gayretin ardından serbest bırakılıyorlar. Bu bırakılma olayında İran’ın arabuluculuk yaptığı kulaklara fısıldanıyor ve tabii olarak İran insani yardım yapan arabulucu bir devlet olarak kamuoyunda prim yapıyor. İki gazetecimizi almak üzere İran’a özel uçak gönderiliyor. Dikkat ediniz Suriye’de kaçırılan gazetecilerimiz İran’da teslim ediliyor. Vehbi’nin kerrakesi sonradan anlaşılıyor. İran bu işten iki kere kârlı çıkmıştır. Nasıl mı? İki gazetecimizin kurtarılması için Suriyeli muhalifler tarafından kaçırılan ve elde rehin tutulan Beşşar Esed saflarında çarpışmak üzere Suriye’ye gelmiş 9 devrim muhafızının serbest bırakılması sağlanmış, esir takası yapılmıştır. Yani İran’ın insani bir yardımı söz konusu değildir. Böyle gibi gösterilerek de İran’a sevgi ve sempati devşirilmiştir.

Bilindiği ve İranlı yetkililerin açıkladığı gibi bir kaç ay önce İran, cinayet şebekesi PKK’nın bir numarası Murat Karayılan’ı yakaladığını, İran televizyonu da Karayılan’a ait görüntülerin elinde olduğunu açıklamıştı. Tabii olarak ortalık hareketlendi. Birden Türkiye İran’a heyetler gönderdi. Dışişleri ve MİT’ten giden ekip, uzunca bir oyalamanın ardından Türkiye’ye eli boş dönüyor ve yakalanan şahsın Murat Karayılan değil, sıradan bir PKK’lı olduğu söyleniyordu. Bu arada İran tarafından PKK ile gizli pazarlıklar yapılıyor, Karayılan tekrar Kandil’deki inine bırakılıyordu. Ve PKK’nın İran’daki kolu olan PJAK faaliyetlerini durdurduğunu açıklıyordu. İran bir kere daha Türkiye’yi aldatmıştı. Son aylarda İran yönünden de Türkiye’ye yönelik PKK sızmalarını görünce anlıyoruz ki İran, güvenilecek bir dost değildir. Mesela bir Pakistan gibi hesapsız, kitapsız, sınırsız kardeşlik ilişkileri kurulabilecek, sırtınızı güvenle dayayabileceğiniz bir ülke değildir. Büyük şeytan Amerika ile nasıl bir ilişki kuruyorsak, İran’la da aynı dikkat ve teenni ile ilişki kurmalıyız, yani İran güvenilir bir dost değildir.

İran bu ikiyüzlü tavrını sürekli bir devlet politikası haline getirmiştir. Bugün de yine aynı oyun sahneleniyor. Özgür Suriye Ordusu tarafından kaçırılan 48 İranlı devrim muhafızının kurtarılması için bir Türk iş adamı başta olmak üzere adam kaçırma ve karşılığında da yeni bir esir takası planlanmıştır.

İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi’nin Türkiye’yi pervasızca ve hayasızca tehdidinin altında bu suçluluk psikolojisi yatmaktadır. Bütün dünyanın düşmanca nazarlarını çevirdiği bir anda Ahmedinejat’ın ellerinden tutarak “Kardeşim” diye onu kucaklayan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a koskoca bir hayal kırıklığı yaşatan o Ahmedinejat, eli Müslüman kanına bulaşmış bir Beşşar Esed’in elini nasıl tutabilecektir? İran’da iktidarı ellerinde tutan muktedirler mezhebini dininin önüne geçirmenin hesabını nasıl vereceklerdir? Hani İslam kardeşliği?

İran devriminin büyük önderi ve dünya mazlumlarının umut ışığı Ayetullah Humeyni’nin hepimize hayat düsturu olan sözlerini nasıl unuturuz:

“Ne zalim olalım, ne de mazlum!”

Ey İran muktedirleri, bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. Bu gidişle siz öbür dünyada Ayetullah Humeyni ile değil, bugün kanlı ellerini sıkmakta beis görmediğiniz Beşşar Esed ve babası katil Hafız Esed’le birlikte haşrolacaksınız.

Acıyorum halinize!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi