M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

"Batı Uygarlığı, İslam Medeniyeti'nin Çocuğudur"

"Batı Uygarlığı, İslam Medeniyeti'nin Çocuğudur"

Bunu söyleyen ben değilim.

Ömrünün 60 yılını bu konuda araştırmaya veren Prof. Dr. Fuat Sezgin söylüyor.

Diyor ki: "Bugünkü Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetinin muayyen şartlar içerisinde, muayyen bir devirden sonra, başka iktisadi ve jeopolitik şartlar altında ortaya çıkan devamından ibarettir. Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetinin bir çocuğudur.”

Ben de aynen katılıyorum.

***

Bazı okuyucularımız, “Çocuğunuz, Çift Kanatlı Olsun İster misiniz?” başlıklı yazımızdaki “çift kanat”a takmışlar, eleştirilerini sıralıyorlar!..

Bir kısmı, yazıyı iyi anlamamış olmalı ki, Batı’nın ikinci kanada gereksinim duymadan tek kanatlı nasıl uçtuğunu bize soruyor!

Oysa, biz Batı’nın dini inkar ettiğini veya dışladığını söylemiyoruz ki!

Tam tersine, batıl da olsa dinlerine, geleneklerine bağlı olduğunu vurguluyoruz.

Yani, hem dinlerine hem dünyalarına bağılılar!

Batılılar, kiliseye ve papazlara o kadar bağlı ve saygılılar ki, devlet adamları bile din adamlarının önünde eğilir ellerini öperler, nikahlarını da gider kilisede kıydırırlar…

Dikkatlerden kaçtıysa tekrarlayalım, yazıdaki cümlemiz aynen şöyle:

“Batıl din ve geleneklerine bağlı yabancılar, dünya ilimlerinde de ilerleyerek bize fark attılar.”

Demek ki, batılılar da çift kanatlı uçmuşlar ve her alanda bizi geçmişler.

***

Şunu da hatırlatalım:

Bazı okuyucularımızın zannettiği gibi, onların böyle olması; sırat-ı müstakim üzere olduklarını göstermez!

Devlet yönetimlerinin adil olması, insanların maddi refahının yükselmesi, ilim ve sanatta zirve yapmaları, teknolojide çağ atlamaları… bütün bunlar, iman olmadıkça ebedi kurtuluş için yeterli değildir.

Bu parlak görüntüler, onların sadece dünyalarını mamur eder, ahiretlerini değil!

Ama, eğer batıl dinlerinden vazgeçip hak dine yönelirlerse, mükafatları da çift olacaktır.(Hadid,29; Ebu Davud,Nikah,46).

***

Bir başka okuyucumuz da, ilahiyatçıların fizik, kimya vs. gibi fen ilimlerini de öğrenmeleri gerektiğini söyleyerek yazımıza gönderme yapmış!

Yani din ilimlerini öğrenenler de, fen (dünya) ilimlerini öğrensinler, demeye getiriyor!

İsabet etmiş, lakin bu ilimlerin zaten okullarda okutulduğunu sanki bilmiyor okuyucumuz!

Kim bilir, belki “tecahül-i arifane” yapıyor!

İlahiyata gelen tüm öğrenciler, liselerde bu dersleri okuyarak gelmiyorlar mı?

İyice öğrenerek geliyorlarsa, kanadın biri tamam.

Öğrenmedikleri ise, bahsini ettiğimiz dini ilimler, yani diğer kanat.

“Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri nedir peki?” demeyin sakın!

O ders, adı üstünde bir kültür dersi.

İslami ilimler ve din eğitimi veren bir ders konumunda değil!

Böyle olunca da kanadın biri eksik kalıyor!

Ancak, imam hatip liselerinden ilahiyata gelenler için bu söylediklerimizi kısmen istisna tutuyoruz.

Ama, üniversite öğrencileri arasındaki orana göre, imam hatip ve ilahiyat öğrencilerinin sayısının yüzde beş’in altında olduğu gerçeğini de unutmayalım.

Yani, devede kulak!

***

Okuyucularım arasında çok çarpıcı tespit yapanlar da var.

Bunlardan birisinin şu cümlesi, tarihin de tanıklık ettiği bir hakikati yansıtıyor:

“Müslümanlar ne vakit dinlerine sımsıkı sarılmışlar, o zaman terakki etmişler. Ne zaman dinlerinden ellerini gevşetmişler, o zaman tedenni edip alçalmışlar... Bunun delili; Avrupa'nın üstadı olan Endülüs Emevi Devletidir..”

Bu sözler, Prof. Dr. Fuat Sezgin hoca’nın yukarıdaki cümlesinin bir başka ifadesi…

Bakalım, İslam Medeniyeti Batı uygarlığına nasıl etki etmiş, inşallah onu da bir sonraki yazımızda ele alacağız.



twitter.com/parlakturk
Faebook.com/meparlakturk

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi