Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Ebleh Bir Söz: “Atatürk Dönemi Millî, İnönü Dönemi Batılı”

Ebleh Bir Söz: “Atatürk Dönemi Millî, İnönü Dönemi Batılı”

İslâmî zemine tam istinat etmeyen milliyetçi-muhafazakâr fikrî ve siyasî hareketlerin yanlışlarından biri de şudur: Atatürkçü cumhuriyetten birçok ilke ve inkılâpları görüşlerine giydirmek için, M. Kemal’in tek yetkili iktidarda olduğu 1923 ile vefatı olan 1938 yılları arasındaki dönemi bir nas gibi atlayarak, her yanlışın ve kötülüğün 1939’dan sonraki İnönü döneminde başladığını ileri sürerler.

BAZI MİLLİYETÇİ VE ULUSALCILARDAN AKIL DIŞI BİR BAKIŞ: “M. KEMAL DÖNEMİ MİLLETLE UYUMLUYDU…”

Ele alınır tarafı kalmayan ve tarihin çöplüğüne atılacak halde olan Atatürkçü cumhuriyeti, düşünce ve ilkeleriyle hayattan ve kamudan çekelim, dediğimizde, “milliyetçi ve ulusalcı” sıfatlarını öne çıkaran bazı gruplar, eblehçe görüşler ileri sürüyorlar. Bunlara göre, “Atatürk dönemi millî ve iyi, İnönü dönemi Batılı ve kötüdür.” Dedikleri âdeta şöyle: M. Kemal döneminde hiçbir şey olmamış, on beş yıllık dönemde milletle gül geçinip gitmiş M. Kemal…”

Bu tavır son derece sığ ve gülünçtür. Ehli bilir ki, sosyal ve kültürel bakımdan çatışmalı olan cumhuriyetin temellerinin bütünüyle atıldığı dönem, M. Kemal’in “Tek Şef” olduğu 15 yıllık dönemdir. Bu dönemde bir zulüm ve istilâ projesi olan “ulus devlet ve toplum inşası için devrimler” yapılmış ve uygulamaya geçirilmiştir.

“İnönü cumhuriyeti” ifadesi yanlıştır. “Asparagas” dır, yani atlamaktır, farklı bir şey göstermektir. Tek bir cumhuriyet vardır ki bunun adı, M. Kemal’in fikirleriyle oluşturulan ve İnönü dönemin de aynı şenaat ve şiddetle sürdürülen Batıcı Kemalist Altı Ok cumhuriyetidir.

M. KEMAL DÖNEMİNİ İNÖNÜ DÖNEMİNDEN TEMELDEN FARKLIYMIŞ GİBİ GÖSTERENLER…

Bazı milliyetçi ve muhafazakârlar aydınlar, Türkiye’nin siyasî ve sosyal rahatsızlıklarının kaynağı olarak İnönü döneminde kusur ararken, M. Kemal dönemini, İnönü döneminden sanki temelden farklıymış gibi göstererek özellikle örtmek, atlamak ve hattâ milletle hemhâl olmuş gibi dönem gibi göstermek saplantısı ve cehaleti hâlâ devam etmektedir.

Referanslarını Atatürkçülükten alan solcu ve milliyetçi görüşler sanki temelden iki ayrı zihniyetmiş gibi “Atatürk dönemi bizim anlattığımız gibidir” demeleri bir garabettir. M. Kemal’in öncülük ettiği cumhuriyet modernleşmesinin birer parçası olan sol ve sağ anlayışlar temelde aynıdır.

İnönü dönemi bu temellerin üzerine yükselen iktidarın birkaç küçük restorasyon ve açılımlardır. İnönü döneminde eğitim müfredatına dahil edilen Yunan-Latin sanat ve düşüncesinin, Kemalist “devrimlerin” muhtevasına aktarılması tabiî bir sonuçtur. M. Kemal’in cumhurbaşkanı olmasıyla başlayan 15 yıllık dönemde millete karşı “devrim” zulümlerini İnönü dönemine mal etme gayretleri bir sahteliktir. M. Kemal ve İnönü’nün fikir ve siyasetleri aynı olup, mahiyet farkı yoktur.

M. KEMAL’İN TERBİYE VE TARİH ANLAYIŞINI MİLLÎ ZANNEDEN MİLLİYETÇİLER

Güya millet taraftarı olan bazı milliyetçin aydınların M. Kemal’in ilk on beş yıllık dönemiyle ilgili akla ziyan görüşleri, Atatürkçülükten temizlenmemiş eklektik kafalarının hâlâ devam ettiğini gösteriyor. Bunlara göre, “M. Kemal’in Müdafaa-i Hukuk öğretisinin kültür idraki millî idi.” Tuhaf ve donmuş kafalarına bakın ki, M. Kemal’in bir süre sonra inkâr ve fesh ettiği şu sözlerini gerekçe gösteriyorlar: “Millî terbiye programından söz ederken, eski devrin hurafelerinden ve evsaf-ı fıtriyemizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, Doğu’dan veBatı’dan gelen bütün tesirlerden uzak, seciye-i millî ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kasdediyorum.”

İSLÂMÎ ESASLARA BAĞLI BİR MİLLİYETÇİLİĞİN TECESSÜM ETMEDİĞİ TÜRKİYE’DE…

Demek, Atatürkçü Altı Ok cumhuriyetinin “millî terbiye programı yabancı fikirlerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelen tesirlerden uzak seciye-i millî ve tarihiyemizle mütenasipti…” Öyle mi? İslâmî esaslara bağlı bir milliyetçi düşünce ve hareketin bugüne kadar tecessüm etmediği Türkiye’de piyasadaki bazı milliyetçi grup ve aydınların, M. Kemal’in yukarıdaki sözlerini bir hakikat, bir doğru olarak ileri sürmeleri, idraklerinin hâlâ kirli olduğunu göstermektedir.

M. Kemal’in ilân ettirdiği cumhuriyetin kanlı “devrimlerle” ezip geçtiği ve”ilga ettiği” İslâmî zemini olan millî terbiyemiz ve tarihimizle 1923 sonrasının millî terbiye ve tarih anlayışının hiçbir sosyo-kültürel bağı olmadığını yerle gök arasında her mahlûkat bilir.

AKLA ZİYAN BİR SÖZ: “M. KEMAL HİÇBİR BATILI İTTİFAKA GİRMEMİŞ...”

Bu bazı milliyetçilere göre “İnönü Cumhuriyeti’nde tutum değişiyor. Eski Yunanlıların sanat ve felsefe eserlerini dilimize çevirmek, Türk milletinin kültürüne katmak vs... M. Kemal, ölünceye kadar hiçbir Batılı ittifaka girmedi; millî bir kültür taraftarıydı. İnönü, cumhurbaşkanı olur olmaz, Batı ittifakına girdi ve Türk kültürünü Yunan-Latin klâsikleriyle doldurdu…”

Her tarafı mantık ve fikir hatalarıyla malûl bu ifadelerin düzeltilecek hiçbir tarafı yok. M. Kemal’in millî terbiye ve tarihten kastı, İslâm’dan büyük oranda arındırılmış “muassır medeniyet seviyesi”, yani Avurapîlik kazanmış bir “Türk kültürüdür.”

Bu beyanlara kanan ve M. Kemal’in makyavelist tavır ve sözlerine aldanan milliyetçilerin zihin yapısı problemlidir. 1924 Yılından itibaren M. Kemal ve kadrosunun yaptığı “devrimler” hukuktan eğitime, sosyal ve kültürel normlardan “ulus devlet” düzenine kadar her şey Avrupa’da kopya edilmedi mi?

KEMALİZM’İ OLMAYAN BİR CUMHURİYET HAYÂLİ

Neticede makyavelist ve pragmatist bir düşünceyle hareket eden M. Kemal’in sahip çıkılan bütün fikirleri, referansları ve ilkeleri onun Batıcı düşünceye sahipliğinden başka bir şey değildir. Onun üzerinden sağcıydı, solcuydu, liberaldi, milliyetçiydi gibi düşünceler üretmek son derece abestir ve Müslüman Türk milletinin hayâlindeki İslâmî zeminde bir cumhuriyet fikrine faydası olmayacak değersiz sahiplenmelerdir.

Atatürkçülüğü millîliğin referansı olarak almak yahut cehaletten öte eblehliktir. Cumhuriyetin rejimini ıslah etmek, millet değerlerine uygun hâle getirmek için muhtevasına illâ ki Kemalist ilke ve görüşler katmak mecburiyeti var mıdır?

---------------------------------------------------------

İLÂVE YAZI:

GÖNLÜME DÜŞENLER


Yasin Mortaş; şair ve müeddep bir dost. Fikir Dükkânı, yani Mekteb-i İrfan’ın müdavimlerinden olmasa da, kalbiyle, meşrebiyle yakin olan biri. Kendi edebî âleminden çok çıkmayan bu gönlü güzel dost aynı zamanda iyi bir fotoğraf ustasıdır. Tabiat, çiçek, ağaç, hayvanat, nebatât, çocuklar ve cümle insan kareleri hiç göremediğimiz anlam ve duruşla fotoğraflarında yer alır. Hüzün şiiri var ki yaktı geçti yüreğimi. Bu narin yürekli şair dostun “Havva ve Adem Çarpıntısı” başlıklı şiir dosyasından bir bölüm okudum. Gerçekten güzel ve derinlikli. Onun, “2. Amasyalı Mihrî Hatun Şiir Yarışması”nda mansiyon alan “Yeşilırmak Bir Aşk Seyyahı” şiiri gönülleri eski soylu sevdalara alıp götürecek cinsten bir şiir. Narin mi narin, ince mi ince, yüreği yanında mı yanında bu şiirden tadımlık paylaşmak istiyorum. Şairlerin pîrleri, kalbi ve dili yumuşak bu dosttan râzı olsun:

“Yeşilırmak /Akarken yeryüzünün koynunda / Havva terlemesi gibi berrak / Ey şiir taşıran ırmak / Taşı eriten bir aşktır aktığın şehir / Ve saçlarından akan yağmur / Mendilde kuruyan gözyaşı gibi pak./ Tanla uyanırsa âdem bir nehir gibi uyanır / Bir destan gibi dolanır kanındaki ırmak / Ve aşklar çağlayanı dünya aynasında / Senin gözlerinle ağlamayan göz kördür / Sana dokunmayan aşk çeşmesi bulanık./ Eğer Yusuf yüzünü yıkamışsa suyunda / Ey serin bahar güzeli, boy ver aşka ve denize / İçimdeki çölü sulayan bereket kervanı, yürü / Dağ uykularımı bölen aşk çağlayanı, ak / Bir dil ver ıssız /peltek sessizliğimize. / Bir dağ sağırsa, Ferhat’ı duymamıştır / Şirin, tebessümler taşımıştır berrak suyundan / Kuşlar suyunu içmiş havalanmıştır göğe / Sana dokunmayan yağmur buhar olmuştur/ Yaz susamıştır dudaklarına/çatlamıştır / Sen serin bir akşam gibi uzanmazsan yatağıma / Toprak kül olmuştur/ağaç kül olmuştur. / Saçların parlak bir denizyıldızı/güneş toplar / Isıtır uzun üşümelerini Karadeniz’in/çığlığını tutar / Hangi taş sevinmez ki senin sıcak koynunda / Kum olur çakıllar, külünge de gerek yok / Yıldızlar asılı kalır ince boynunda./ Abdest tazeleyen derviş, ağlamış senin gözünle / Suya ateş veren âşıklar ağlamış senin gözünle / Gök toplanmış senin gözünle sana ağlamak için / Hattat, divite bir kav ateş alır senin gözünden / Amasya bir dolunaydır yüzüne yansır her vakit / Aynalar güneş toplar senin billûr yüzünden. / Havva’nın bohçasında Yeşil bir Irmak buğusu /Açtıkça toprakta bir Adem kokusu / Yağmur kokusu…”


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
29 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi